O ki, yüceler yücesi,Allah’ın habibi
Parlardı daim alnında nur-u Muhammedî
Vefat edince Amine,dendi Dürr-i yetim
İltifat Etti ona Allah,dedi habibim.
Bir gün ashab-ı kiramdan Cabir bin Abdullah
Sordu; her şeyden evvel neyi yarattı Allah?
Beni, yok iken ,cennet cehennem ins-ü melek
“Nurundan yarattı Hak” dedi tebessüm ederek.
Âdem’in alnına konuldu Muhammedî nûr
Silemedi onu asırlar, rüzgâr ve yağmur.
O en sevgilinin adı gökyüzünde Ahmed
İdi;yeryüzünde Mahmud,Mustafa Muhammed.
Allah, adını bütün meleklere duyurdu
O yoksa âlemleri halk etmezdim buyurdu.
Erdi o nûr İbrahim’e, sonra İsmail’e
Son anda bile parlıyordu,sor Azrail’e
Şunu bil ki,hiçbir iş asla zor gelmez Allah’a
Muhmmedî nûr sonunda ulaştı Abdullah’a
Ahmedî nûr alınlardan alınlara geçti
Rab,güzel insanlar arasından onu seçti.
O Muhammedî nûr Amine’ye erişti hem
Söz uzar gider eğer hepsini sayar isem
O nûr asırlarca asıl sahibini arar
Ve gelip o Habib’in kılar alnında karar.
Sen yokken inim inim inliyordu kainat
Zulmün karanlığında boğuluyordu hayat.
Kaplamıştı âlemleri karanlık ve zulmet
Güçlü zayıfı eziyor…Vahşet vahşet vahşet…
Silinmiş gönüllerden hep tevhid inancı
Kimi zalim,kimi katil,kimi de yalancı…
Küfür fırtınası sökmüş hep dillerden zikri
Yerleşmiş Hak yerine putlara tapma fikri.
Ne hak var ne hukuk ne huzur ne de mutluluk!
Mazlum kanı akıyor dünyada oluk oluk…
Kız çocuklar diri diri kuma gömülüyor,
Mazlumların vampir gibi kanı emiliyor.
İnsanlar sapıtmış hak dinler bozulmuştu hem,
Ateş denizi dünya, cehennem mi cehennem.
Helvadan putçuk yapar ,ona ilah derlerdi
Karınları acıkınca da onu yerlerdi.
Gerçekleşecektir vaat edilen son rüya,
Bir kurtarıcıya hamiledir yaşlı dünya.
Mahzun gönüllerin son ilacı geliyordu
Şefaatçilerin o baş tacı geliyordu.
O Makam-ı Mahmud’ûn sahibi geliyordu
Allahu Taala’nın habibi geliyordu.
Bütün peygamberlerin sultanı geliyordu
Tevhid akidesinin irfanı geliyordu.
Dedi, annelerin en şereflisi Amine,
“Hamile olduğum o günlerde o servere.
Hissetmedim hiç acı,asla duymadım elem”,
Böyle bir güzelliği yazmadı hiçbir kalem.
Uyku ile uyanıklık arası bir adam,
Bulacak âlemler yeniden can,gidecek gam.
Dedi”,hamile olduğun kimdir bilir misin?
Peygamberlerin sonuncusuna hamilesin.”
Ey Âmine çocuğun adını Muhammed koy!
Ey Âmine bu cocuğun ismini Ahmed koy!
Doğum anında bir ak kanatlı kuş an be an,
Geldi ve arkamı sıvadı kuvvetle heman.
Susamıştım gayet hararetten sanki yandım,
İçtim bir bardak buz gibi şerbeti ki,kandım.
Gördüm daha sonra evimde pek büyük bir nûr
O kadar ki, yağıyordu sanki nurdan yağmur.
Hanımlar gördüm,uzun boylu yüzleri parlak,
Meryem idi birisi İmran’ın kızı mutlak.
Biri Firvun’un eşi Âsiye’ydi âşikar,
Diğerler cennet hurilerinden birer Nigar.
Pazartesiden geldi o habîbin müjdesi
On ikinci gece sultanın doğum gecesi
Doğdu o saatte nebilerin son halkası
Doldurdu bütün âlemleri bir nûr dalgası.
Bir ses ki, onu doğudan batıya gezdirin
Cümle âleme onun geldiğini sezdirin.
O ki,şirk eserlerini yok eden bir Mahî
Bir kumaş içinde sarılı idi ve dahi.
Gümüşten bir ibrik ve leğen taşıdı kuşlar,
Selam durdu gökte melekler ve yerde başlar.
Secdeye varırken bebeğin minik elleri,
Misk ü amber kokuyordu Mekke’nin gülleri.
Dikildi Kâbe’nin yüksek burçlarına üç alem,
Aydınlandı evin içi gibi bütün âlem.
Selam durdu doğan güneşe bütün melekler,
Selam durdu çağlar,selam durdu hep felekler.
Âleme rahmet olarak gönderdi seni Allah
Hoş geldin yâ Ahmed-i Muhammed resûlullah!
Hoş geldin, safa geldin ey sultanlar sultanı
Hoş geldin,aydınlattı nûrun bütün cihanı.
Müjde ki !Sevgili Muhammed geldi bu gece!
Âlemlere ki , rahmet; Ahmed geldi bu gece!
Doğdu bu gece âlemleri aydınlatan güneş,
Çatladı saraylar ve söndü bin yıllık ateş.
Yıkıldı yüz üstü Kâbe’deki hep putlar ve
Kurudu o zaman mukaddes sayılan Sâve…
Altında kaldı tarih çöken on dört kulenin,
Aktı birden suyu kurumuş o Semâve’nin.
Sabaha karşı doğunca o mahbûb-u Celil,
Kıldı Hak bunları O’nun geldiğine delil.
O gelince kalktı artık ortadan kehanet,
Hâkim oldu şu yeryüzüne hak ve adalet.
Halime onun süt annesi olduğu zaman
Hemen olurdu mübarek haller ona ayan.
Çelimsiz eşek kesilmişti birden küheylan
Hemen hiç kalmamıştı sütü az olan hayvan.
Çıktılar yağmur duasına,yağdı bol yağmur
Beni Sa’d kabilesi buldu onunla huzur.
On aylık iken atmaya başladı düzgün ok,
Onun hatırına bütün açların karnı tok.
Badiye yaylasında koklar iken izini,
Ayırmazdı Halime sevgiliden gözünü.
Koşup geldiler süt kardeşleri feryatlarla,
Dalgalanır bulutlar atlastan kanatlarla.
Dedi gördüm mücella çehreli o Habib,
Geldi bana yeşil elbiseli iki tabib.
Ellerinde gümüş bir ibrik bir leğen vardı,
Göğsümü iki kimse karnıma kadar yardı.
Dolunay gibi parlar idi mübarek yüzü,
Lâ ilehe illallah(ü) vallah(ü) ekber ilk sözü.
İkinci:Velhamdülillehi rabbil âlemin,
Ayrılık odu yaktı içini Halime’nin.
Ceddi Halil-i İbrahim’in duasıdır o,
On sekiz bin âlemin Mustafaa’sıdır o,
Ebva’da Amine Hatun’un rüyasıdır o,
İsa’nın müjdesi ,âlemlerin z’yasıdır o.
Duası, Ebu Kubeys’te Abdül muttalibin,
Kabul edilir hatırı için o Habib’in.
Varılır Ebu Kubeyis’e hareketlerle,
Dönülür bol yağmurlarla ve bereketlerle.
İrtihalinden az sonra Abdülmuttalib’in,
Girdi himayesine amca Ebu Talib’in.
Kervan geçer iken yakınlarından Busra’nın,
Dikkatini çekti bir gri bulut Bahira’nın.
Bahira: Son peygamberin ta kendisidir bu!
Ta on sekiz bin âlemin efendisidir bu!
Onun aşkı ile doğup batar güneş ve ay,
İstemez o, ümmetin gönlünden başka saray.
Selam durdu onun teşrifine gök ve zemin,
Çok üstün ahlâkıyla o,Muhammed-ül emin,
Putlar adına asla söylemezdi sözünü,
Yanlarından geçerken çevirirdi yüzünü.
Yaygındı bu dönemde içki,kumar ve zina,
Resul, ederdi bunlardan şiddetle imtina.
Bilmezdi hile hurda,yalan,dolan ve oyun.
Diğer peygamberler gibi o da güttü koyun.
Mekke’de ne mal emniyeti kalmış ne de can,
Hakkını alamıyordu hiç, zulme uğrayan.
Eziliyordu fakir halk,zayıf, yetim ve dul…
Kuruldu hak arama cem’yeti Hılfül Fudul.
Hakk’ın sevgilisi aldı bu cemiyette yer
Şimdi yine bulunurdu çağrılsaydı eğer.
Hatice;malı,iffeti ,aklı, edebi,
İle Mekke’de saygın bir hanımefendiydi.
Ey Hatice’nin en gönül verdiği sevgili!
Elindeydi hep Hazreti Hatice’nin eli.
Melekler der: Ahmed, Muhammed Mustafa’sın sen
Sevmiş,sevilmişsin,Hatice ile tek beden.
Hacer-ül Esved yüzünden akacak iken kan,
İlkin Efendimiz girdi Şeybe kapısından.
Peygamber salluallahu aleyhi vesellem,
Otuz beş yaşındayken Kâbe’de oldu hakem.
Otuz yedi yaşında kesilirdi nefesler,
Kırlara çıkar ve gaipten duyardı sesler.
Otuz sekiz yaşında görürdü bazı nûrlar,
Halini bir Hatice bilirdi bir de kırlar.
Kırk yaşında Hira’da tefekküre dalmışken,
Geldi Cebrail sıktı ve” oku” dedi birden…
Resul:Ne okuyayım ki, okumak bilmem ben,
İki defa daha sıktı kuvvetle peşinden.
Resul-u Ekrem henüz atamamışken şoku,
Cebrail ,Ey Muhammed Allah’ın adıyla oku!
Tekrar, “oku” dedi melek; adıyla Rabbinin,
İlk beş ayet döküldü ağzından o Nebinin.
İkrâ(oku) bism-i Rabbike ellezi halak,
O,insanı kan pıhtısından yarattı(alak)…
Kemikleri iç içe geçti habîbin bütün,
Koşarak geldi evine, dedi beni örtün.
Sevgililer sevgisi beş ayeti duyunca,
Kesildi vahiy, gelmedi üç sene boyunca.
Bir gün Hira’dan aşağı inerken sevgili,
Yer ile gök arasında gördü Cebrai’li…
Vahiy gönderdi üç seneden sonra ona Hak.
“Ey Allah’ın peygamberi kavmini korkut, kalk!”
Vahyin gelmesiyle tebliğe başladı sultan,
Ve yirmi üç senede tamamlandı o Kur’an.
Çok üzülmüş ve çok bunalmıştı Resulullah ,
Teselli etmek istedi onu yüce Allah.
Buluştu bir gece Cebraille yanında Burak,
Çıktı arşa merdiven merdiven, durak durak…
Öyle Bir hüzün bastı sevgiliyi hem nasıl?
Ümmetimin nice olur olmazsa af hâsıl…
Ümmetlerim bunca günahı nasıl çekerler,
Ve otuz bin yıllık sıratı nasıl geçerler.
İlâhî ferman geldi;”üzülme sen habibim!
Otuz bin yıllık yolu bir an gibi ederim.”
Bindi Burak’a;Burak çok hızlı koşuyordu,
Adımları düşün ötesine düşüyordu.
Ve geldi Cebrail ile Mescid-i Aksâ’ya,
Namaz kıldırdı ,nice peygamber ve Musa’ya.
Yükseldi Cebrail ile söyleşerek kelam
Aşk kokuyordu Arş-ı âla’da buram buram
Açılıyordu sır kapıları ona tek tek,
Selam duruyordu önünde binlerce melek.
Yanında Cebrail,haşmetiyle kanat kanat,
Birlikte geçtiler bütün gökleri kat be kat…
Gelip durdular birden Sidret-ül Münteha’da
Yasak dedi melek burdan ötesi bana da.
Sevgili, konuşurken Cebrail ile kelam,
Geldi Refref, Resûl-ü Ekrem’e verdi selam.
Geçtiler Refref ile gökleri perde perde,
Görevli melekler var idi hemen her yerde.
Geçer iken Refref ile her perden ileri,
Emredildi ;korkma yâ Resûlallah gel beri!
Arş,kürsî, ruh alemini geçti Resûlullah,
Büyük bir sevgiyle karşıladı onu Allah.
Göz göze geldi birden âşık ile mâşuk,
Hasret giderdi orada mâşuk ile âşık.
Vasıtasız olarak Rabbi ile konuştu,
Ve nice nice büyük nimetlere kavuştu.
O gece orada ne zaman vardı ne mekân,
Buldu orada ezelî ve ebedî bir ân.
Söyle, sen benden ne istersin ey peygamberim!
Ümmetimi ,ümmetimi isterim ey Rabbim!
şirk yoksa, onlara cehennemi haram ettim,
Gadabımdan çok, ümmetine karşı rahmetim.
Resûlullah etti Rabbine binlerce niyaz,
Ve bu gecede farz kılındı beş vakit namaz.
Kutlu olsun ey Nebi sana mirac-ı güzîn!
Beş vakit namaz ki,miracıdır her mü’minln.
Medine ufuklarında yayılıyordu nûr,
Altı yüz yirmi bir senesi senet-üs -sürûr.
Medineli mü’minler güne gün ekliyordu,
Medine, sevgiliyi dört gözle bekliyordu,
Had safaya ulaşmış idi Mekke’de eza,
Vermek istiyorlardı Müslümanlara ceza.
Artık Mekke’de yaşamak değil idi kabil,
Hicret için bir vahiy getirmişti Cebrail.
Kendi yurdunda iyice bunalmıştı Nebî,
Emanetler için yatağına yattı Ali…
Dost Ebu Bekr Sıddîk ile girdiler kol kola,
İki dost Medine’ye birlikte çıktı yola.
Sevr’de Ebu Bekr’in yüzünde derin bir keder,
“Lâ tahzen inallahe meâne” der peygamber…
Çokça ağırlaşmıştı mağaranın havası,
Hakk’ın izniyle kuruldu güvercin yuvası.
Hakk’ın emriyle korumuştu örümcek ağı,
Kör etti kafirlerin gözlerini Sevr dağı…
Her türlü tehlikeden korudu onu Allah,
Sonunda ulaştı Medine’ye Habîbullah.
Geliyorlar! Geliyorlar! Onlar!Evet…Evet…
Müjde!..Müjde!..Geliyorlar !Sevinin!.. Nihayet!..
Misafir oldu Eyyûb-el Ensari’ye Resûl,
Sonunda, bir gün mezar oldu ona İstanbul…
Kayıt Tarihi : 9.7.2017 14:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!