Buyursun şairlerim, toplansınlar masaya
Edirne, Kars arası vatanı konuşalım
Bir reçete yazalım, şu hasta Fransa’ya
O kokuşmuş yürekte yatanı konuşalım
Bunun dedesi vardı, daha da pis kokardı
Gel bu aşkın acısını
Ey efendim, sorma bana
Ömrüm aşka heder ettim
Duy efendim, sorma bana
Gözüm yaşlı, sesim kısık
Bende bir insanım, yürek taş değil
Yıllarca uzaktan baktığın yeter
Yaşanılan hayal değil, düş değil
Sel olup gözümden aktığın yeter
Yeter be muhannet, yeter be zalim
Bir insan ki dost olursa Şeytana
Nefsinin elinden bezer ha bezer
Dokunma ey avcı, yavru ceylana
Yol bilmez; meçhule, tezer ha tezer
Plan, proje yok, kaybolmuş imar
Muhammed’in Aşkındandır
Âlemlerin var oluşu
Muhammed’in aşkındandır
Kâinatın dirilişi
Muhammed’in aşkındandır
Bekle beni İsrail, sakın ola unutma
Şer kokuyorsun fitne, gel dünyayı uyutma
Gün ola harman ola, bu devran elbet döner
Senin sonun yaklaştı, ışığın söndü söner
Mevla’ya niyazda, hazda
Ben bu zihni seviyorum
Durursak verilen sözde
Ben bu zihni seviyorum
Yiğitlerdir gönül eri
Yemyeşil yamaçtan denize karşı
Bir yosun gözlünün bakışı vardı
Ok gibi kirpiğin, kalem kaşların
Üstünde Hilâl’in nakışı vardı
Sözlerinde ahenk, düzgündü düzgün
Değerli dostlarım,
Sivas’ın önde gelen âşıklarından Âşık KUL GAZİ üstadımın bana bir öğüdü vardır. Oğlum dedi, her ne zaman nerede bir söz söyler isen, o sözü belgele. Belgeyle de kalma, çünkü belgelerde delil ister, şahit ister demişti.
O zamandan beri bu tür şeylere azami dikkat göstermişimdir.
Alem-i seyran eyledim
SENİ gördüm sevdiceğim
Sır saklı sırrın içinde
Canı gördüm sevdiceğim
Ömrüm tarlasını biçtim




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!