Sen de unutma benim gibi,
Sarıldıklarımızı, gülüşlerimizi, bakışlarımızı, seni seviyorum deyişimi...
Sen de unutma birlikte geçen günlerimizi.
En çok senin gitmenden korkardım ben.
Beni en çok sensizlik korkuturdu.
Yağmurlu bir eylül gecesinde,
Boğazdan bir vapur kalkarken özledim seni.
Bilmem kaç eylül geçti sen gideli,
Bilmem kaç vapur kalktı.
Unutmuştum seni.
Unutuyorum seni.
Rüzgarda savrulan kumral saçlarını,
Denizin dalgalarını seyrederken dalıp giden kahve gözlerini,
Ağladığında kısılan masum sesini, ıslanan kirpiklerini,
Dudaklarını her öptüğümde kapanan göz kapaklarını,
Zarifçe boynuma dokunan parmaklarını,
Üşüyorum.
Kayboldum bilmediğim bir şehrin sokaklarında.
Şimdi Üsküdar'da boğazın kıyısında olmak vardı,
Şimdi çocukluğumda televizyonun karşısında gülmek vardı.
Başıboş dolanıyorum bilmediğim bu şehirde,
Uzaklığın felaketim.
Bak kuşlar uçmuyor artık,
Sabah esintileri fırtına misali,
Rengârenk rüzgar gülleri dönmeyi bıraktı,
Kediler bile sevdirmiyor kendini. Görmüyor musun?
Viran olmuş bu şehrin sokaklarında,
Saymadım kaç volta attım.
Kaçtım, kaçmaya çalıştım.
Korktum bu şehrin harabelerinden,
Çürümeye yüz tutmuş cesetlerinden,
Umudu unutturan kasvetinden,
Bu yeni yıla sensiz girdim.
İnanmazsın belki ama,
Yıldızlar bana seni seni sordu.
Penceremden süzülen rüzgar,
Hatta yılın son takvim yaprağı bile bana seni sordu.
İnan bana sevgilim,
Seni unuttum dediğim gün, aslında yokluğunu en keskin hissettiğim gündü.
Sessiz sedasız çıktın hayatımdan, sanki bir "hoşçakal"ı bile çok görmüştün bana.
Artık "bitti" diyene kadar hâlâ aralık bir kapı var gibiydi.
Sonra,
Ayrılığın kelimelere dökülme vakti geldi.
"Bitti", dediğin an sadece biz bitmemiştik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!