/Bu şiir yazılırken, çocukların bildikleri oyunları bile oynayamadığı
o ülkenin manzarasına giren bir ressam şövalesini kurmuş, üstüne
boş tuvali yerleştirmiş, soranlara da yeni bir resim yapacağım demiş/
* * *
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Yürek sesinizi en içten duygularla kutlarım. Bazen kelimeler kifayetsiz veya benim izanım kifayetsiz kalır bir şiire yorum yapmaya, Yorumlayamasam da bir selamdamı gönderemiyorum bu vesile ile selam ve saygılarımı gönderiyorum.
400 DARBE inmeseydi çocukların çoccuksu yüreklerine, UÇURTMALARI VURMASALARdı, ya da, ATLARI DA VURURLAR demeseydi büyükler, bu şiir böyle mi yazıılırdı, bilmem...
Duyan ve düşünen kaleminize ve güzelşiirinize, anlattıkları için çok teşekkürler Cevat bey,
Saygılarımla,
Ünal Beşkese
Yaratıcılıktan ve aşktan hiç kaçmaksızın geçtik o çocukluk dönemlerimizden.Olanakların en kısıtlı olduğu yıllardı 1950’li yıllar.
Kolay değil ,yarım yüzyıldan daha fazla bir zaman geçmiş aradan.Şimdi çocukluğumu yaşadığım o mekanların çoğu kayboldu gitti.Köyler kasabaya,ilçelere dönüştü.Gökte birbiriyle yarışan dev binalar kuruldu bir zamanlar enek oynadığımız,çember çevirdiğimiz,işaret parmağımızla baş parmağımız arasından hızla fırlattığımızda genellikle hedefi tutturan ve konduğu yerde dönen bilyalarımızı düşürdüğümüz,çizgi oynadığımız,can çubukları sektirdiğimiz,uzun eşekler kurduğumuz yerlere…
Ne çocuksu tavırlarla sevişirdik o zamanlar.Her gün başka bir sevgili bulabilirdik örneğin.Adı sevgili olurdu onca arkadaş arasında kanımızın daha çok ısındıkları.Küçüktü ,büyüktü tutkularımız;ama hiç fark etmezdi nitelikleri;varlaştırmaya bakardık onları.
Yaşamımıza oyunlar da oyuncaklar da doğrudan girerdi.Sinsice şeylere yer vermezdi okuduğumuz kitaplar.
Belki Tommiks belki Teksas en önde olanlardı ama onların karşısında TENTEN de vardı.Daha sevecen gelirdi bazılarına.Bir hafta içinde onlar için biriktirirdik harçlıklarımızı.
En kaliteli zipçileri ekinlerin gövdeleri narinken;en kaliteli düdükleri ise baharın ortalarına doğru körpe ceviz dallarından yapardık. Bir güzel öttürürdük ki onları…
Sonra toplumsal yaşamın aşama aşama geliştiğine tanıklık ettik.Ve birden yaşlandığımızı kanıksadık.
Ne zaman baş göz edildik;ne zaman oldu çocuklarımız;onları ne zaman evimizden yol ettik kendi evlerine; ne zaman ine olduk,ded olduk her birimiz?
Zamanın uzamasıyla göreceli olarak değişti her şey…
Yaşam değişti,yaşamın dinamikleri değişti,yaşamın kalitesi değişti.
İnsan değişti.
İnsanlar ; mekanları,kültürleri,sosyal olguları…değiştirdi.
Parayı ve artı değer üretmeyi her şeyin üstünde gören ve adına emperyalizm denilen yeni bir sistem kanına girdi yaşamın; savaşları yarattı ve yönetti.Kırdı geçirdi insan onurunu hiçe sayarak her şeyi.
Aşkın değişen koşullara ve gündemlere nasıl ayak uydurduklarını bazen anlayarak bazen de hiç anlam vermeksizin kavradık …
Cumhuriyet’in ilanından çeyrek yüzyıl sonra yaşama adım atan bir kuşağın çocukluk döneminden geçerek ‘gün saymanın geçerli olduğu ‘ şimdi’ye gelişinin öyküsünü bu sayfanın olanakları içinde uzun uzadıya anlatmak olası değil kuşkusuz.
Anadolu coğrafyasının tüm kadim topraklarında köksüz ve yeniyetme bir çocukluk yaşamı hüküm sürüyor artık.
Ve evrenimiz dirençli uygarlıkların öykülerini bile tarih sayfalarında görmek istemeyen,kendi köklerini araştırmayı kendine görev edinmeyen yeni bir çocukluk/gençlikle yaşamı yönetiyor,yeni sentezler üretiyor.
Oyuncakların ve oyunların mekanik olmaktan da ötelerde bir yerlerde konumlandığı ,dijital aşkların genel kabul gördüğü yeni yaşama her gün karışıyor olmanın hem –belki- sevincini hem de burukluğunu duyumsuyoruz.
Geçmişimizi,o geçmişin türlü renklerini arıyoruz.
Portakal kabuklarından kolye yapan yeniyetme kızlara ilan-ı aşk yapan oğlanları arıyor gözlerimiz.
Tokuşturmalar sırasında elimizin avucumuzun beyaz/sarı sıvıyla dolmaması için kırılmaması gereken en sağlam yumurtaları dişlerine vuran ve bunu caka satarak yapan gençlerimizi arıyoruz.
Hiç biri yok artık…
Sonra da bu gerçekle bir kez daha yüzleşmek ereğiyle şiirler yazıyoruz;şiirler okutuyoruz…
Salaş mahallelerde,köhne evlerde kalan aşkların taraflarını,o zamanların özgürlüklerini bu şiirde başka türlü anlatılıyor olmasını çok ama çok istedim.
Ama ‘şimdi’nin global gerçeği ne ise;onu olduğu gibi yazmak bir namuslu tavır değil midir?
ÇEŞTEPE de başka bir şey yapmamış zaten.
Bizi / yaşamımızı böyle bir döngüye kim koşullandırdı ,kim !
Şiir’e / Şair’e en saygımla….
Anlamı derin, anlatımı ustaca olan çalışmanız düşündürücü ve güzeldi. Kutluyorum.
Bu güzel ve çok anlamlı şiirinizle düşündüm epeyce. Düşündükçe üzüldüm. Kutlarım üstadım, saygılar.
Hep mazide mi kalacak güzellikler.
Saygılar sunuyorum Sayın Çeştepe güzel günler.
bilgece dile getirmiş şiirini sayın Çeştepe..
hep güzel yazdı yazıyor. kutluyorum.
İçinden çıkaracağımız o kadar ders, anlam yüklü ki çalışma...Kutluyorum usta kaleminizi, saygı,sevgi ve selamlarımla.
Yüreğinize sağlık tekrardan okumak güzeldi akıcı bir şiir olmuş duygularınız mısralara dökülmüş anlam ve anlatımı güzel şiirinizi ve sizi canı gönülden kutlarım kaleminiz daim ilhamınız bol olsun saygı ve sevgilerimle.
Oyuncakların şekli değişmiş aslında. Bir de oynayanların yaşı. Ne günlere kaldı çocukluğumuz...vah memleketim vah...
Çok düşündürücü bir şiirdi. Değerli şairi ve şiirini kutlarım...saygıyla++
Bu şiir ile ilgili 103 tane yorum bulunmakta