Yatağımı ıslatışımın utancından,
kuşkusuz daha fazla yıpranamazdı gözkapaklarım
yaşımı büyük gösterişim ondan...
-Gece gözlerini,
sineme çektirdiğim acıya diktiğinden beri,
ırak dehlizlerdeyim-
Öfkeyle bileyip kalemi mi bandım ıslak gözlerimin kan'çanağına
dudak aramdan sıyrılan iki kelimeyle başladım ilk satıra
b’ağırmadan,
azarlamadan anlamlandırmaya.
ellerimle duvara gölgeler yaparken,
karamsarlığımı arka koltuktan istikrarlı seyreden babama ağıt olsun bu satırlarım.
Bir bebeğin uykuya geçiş anındaki mırıldanması kadar benim bildiklerim
Fazlası fırın tepsime sığmadı
Bundandır ham kalışı cümlelerimin...
Tutunduğum şey kapı ardından anne sesi gıcırtısı,
oda bir kelimenin ağızdan döküldüğü vakit kadar dar ve karanlıktı...
Sahi!
Neydi zorluğu büyümenin
Molasız anlatılır da;
bir saat boyunca yürekler kanamaz mı?
Büyümek dedim ya;
On’a daha kaç vakit var?
Ve ne kadar büyür çocuklar!
Derinleşen yaraları nasıl atlatırlar?
Omuz silkerek mi hayatın öğretmenliğine?
Yoksa ağlayıp yastığını tekmeleyerek mi umutsuzluğun özsaygısının?
Çekmecemde bir yığın anıdan birinin,
basit ifadesine
en ağır duygusal yükü ilave edip,
en yaygaralısından çığırtacağım ses tellerimi
Bütün kavgalar oyuncakları paylaşınca bitecek
Annesiz(lik), babasız(lık)
büyük bir olaya dönüşecek
mutluluk,
kanatlarımızın altından bir rüzgâr gibi esecek...
Uzun süre dişlerini fırçalayanların ağzı hâlâ kanar mı anne!
Kafesteki kanaryanın gözleri ne renk bilemeyip,
eldivensiz kalmışlığın soğuğunda elleri çatlakken
Kim büyümek ister ki?
istemeyenlerin hayâlleri hâlâ gevrek...ben gibi...
zєץии
Zey NepKayıt Tarihi : 6.8.2024 15:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gözyaşların yaşını büyütmüş daha şiirinin ilk dizesinde oysa saçlarına yuva yapan akları unutmuş satırların.
Alnının çizgisinde taşıdığın hüzün karışmış satırlara da sen almış yaşını gitmişsin uzaklara…
Ne kadar ırak ki içine düştüğün dehlizin? Gece belki bu yüzden sol yanına dikmiş gözlerini, bilemediğindendir belki de kaç milyon yılı içine alan acına bal eylemişliğini…
Ne çekerse ya gözler çeker öfkeyi birkaç damla ateş düşürüp yanaklarından aşağıya, ya da kızgın kor olmuş bir yürek, avuçlarını hep uzatır kan içinde belaya…
Parmak uçlarının en yalnız haliyle dokunuyorsun cılız bir kaleme,
ve ağıtlar yakıyorsun babana karamsarlığını gölgeler yaparak ellerinle.
Ansız ve de tarifsiz karanlık bir zamanı adımlarken
''Anne'' demiş kalbin içinden gözlerini kapatıp kısık bir sesle…
Büyürken çocukların dizleri sessizlikten kanarmış , kendimden biliyorum yaraları öyle tez tez kabuk bağlamazmış. Bazen öyle çok susar ki gözlerin evren kulaklarını tıkarmış
Sen de bilirsin ki mutlulukta mavi bir çocuk gibi bir varmış bir yokmuş
.
Yanağımızda ki o kimsesiz gamzeyi sularken büyüdü ne kadar acı olsa da çocukluğumuzla birlikte baba/sızlık;
Saçlarımızın her bir telinde sessizliğimizin kokusunu rüzğara verdi sarılıp hicran gülüşünü içimize çekelim diye anne/sizlik
Hayallerinin sımsıcak gevrekliğinde hüzünlenip yürürken dizelerinde, çoraptan eldivenlerimi anımsatıp ellerime, sırılsıklam ısınmak oldukça iyi geldi bu saatte…
Eyvallah
TÜM YORUMLAR (1)