Sözler dolanıp dururdu her mevsim. Biz, kelebeklerle yaşardık her şeyi, yaşardık ve şarkılar yetmezdi sevdalarımıza. Kurutulmuş kelebekler gibi dizilirdik, kitapların tozlu sayfaları arasında.
Buyruklar karşılamaya başlayınca gençliğimizi, anladık orada her mevsim boğazımıza tıkılan sözlerin anlamını.
Bir hiç üzre yaşamakmış, ürpertisiz ve hayreti eksik bırakan lokmalarla azıklanmakmış şiir.
Ve şair, sefaletinden saltanatlar devşiren bir aylak,
İşte: Kurak bir mevsimden asma bahçeleri,
“dizelerden inciler dizen” şiir,
bize bir hayret dahi veremez.
Bir kucak,
Sımsıcak,
Veremez…
Sözler mevsimlere dolanıp boğazlara tıkandığında, kalırız orada ahizelere yapışık, iki kelimelik bir hitabı mehdi umarak.
Nedense, çıralarla karışık bir ateşe dönüşünce hitab,
Bir kitap beklemeye başlarız. Bir kitap,
Seğirterek çıkılan yokuşa bir yudum huzur olacak.
İşte öyledir, yılgının doruğundan bize seslenen dil budur,
Budur işte, huzurca konuşan el- kitap,
Bitap gözlerle okunan,
Okunan,
Okunan…
Ayartıldık en sonunda.
Budur zaten en büyük sermayemiz, salınıp dururken hayata karşı,
Bir nefeslik kudret kalsa da bizde
Biz, en alışık olmadığımız yerlerimizden kanarız.
Kanarız ve aldanışı kana kana içmek düşer bize de.
Sonra, dağınık sokaklar geze durur saçlarımızda,
Yorganları ıslatan terlerimizle geceler,
Sahte hecelerle sırnaşırız.
İskambil ayakkabılarımızla çıkarız en sonunda,
“şehrin yatık dansına” karşı çaresiz
hayata karşı mecalsiz kalırız.
Bizi dizeler ayartır,
Boşboğaz kelimelerle
Şiir: sırıtık dişlerle karşılar yenilgimizi
Biliriz, mahsustan yaşamak düşmüştür bize,
Yaşarız biz de, öylesine…
Kayıt Tarihi : 29.7.2006 14:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)