ruhumuzu şer ile şerh ettik
imkanın en dar kapısında oturup
esir kentlerin mahpusları gibi
puslu sokaklara serpildik fırtınalı akşamlarda
göz kapaklarımıza kan damladı
her karanlıkta yağmurlar büyüttü acılarımızı
kabuğu kalınlaşıyor şehrin
içine doğru katlanıyor
efendinin efendiliği katlanarak büyüyor
köleler kölelik zincirine itirazsız bağlanıyor
sağırlaşıyor dışarıdan gelecek seslere
köreliyor taze ışıklara
kendi karanlığına sarılıyor
karayı ak diye görmeye alışıyor
halinden memnun şehir
işler yolunda
sorgulayan yok şehirlileri
olacak olan bu
öyle sanıyor herkes
olacağı kadar her şey
öyle görüyor çoğunluk
böyle gelmiş
böyle gider…
çeperini zorlamadan akıyor uğultular
itirazsızlık hükmediyor her köşeye
gri bir suskunluk bulaşmış duvarlara
kendi içine kıvrılıyor hayat
alışkanlığa dönüşüyor
başka şeylere kapanıyor
haksızlık edenler haksızlığında hak görüyor
ezilenler haklarının ezilmek olduğunu sanıyor
şehrin kalbi susuyor
alışkanlığa teslim oluyor vicdanlar
şehir sustukça
güçlüler haklılıklarına bahane buluyor
etki alanlarını küstahça genişletiyorlar
vicdanları susturmak için
kutsala yaslanıyorlar
iktidarlarının sivrilmesi için
cahilliği çoğaltıyorlar
uyanışları en başından kırıyorlar
her solukta biraz daha savaş
biraz daha şiddet
biraz daha kin
biraz daha vahşet
biraz daha
biraz daha...
biz hayatı yitirdik
leylalar leyli renklere bağlar oldu zülüflerini
hayal içinde öldük
hayali tahallus eden şairler gibi
kirpiklerimizin arasından
eski zaman sevdalarını damıtırken
hayali hayatlar sürüp gittik
silinmiş boş kağıtlara döndü şimdi hayat
lale zarlarımızda ayrıklar bitti
birikimlerimiz ağıt sütunlarında kırıldı
yontulmuş mermerlerimiz damar damar çatladı
zümrüdü ankanın kanatlarından
kavruk baharlara döküldü safirlerimiz
geçmiş zaman olur ki
hayalı cihan değer derlerdi
heyhat... hayal meyal şeylermiş
hayali yükler bükmede şimdi belimizi
heyecanımızı yitirdik
tımarsız, kaşağısız, pusatsız bıraktık küheylanlarımızı
kılıçsız, kargısız, cevşensiz koyduk süvarileri
gizli sevdalara çaldırdık ruhlarımızı
süfli arzuların ateşi sıçradı üzerimize
kevn ü fesadda anılmamacasına
yıktık eski ahitlerimizi
yeni ahitlerimizi
ahdimiz asr üzerineydi hani
kaybettik asırlarımızı
dönüş biletini giderken yırtmıştık hani
kutsal vadilerde nalınlarımızı ayağımızda unutmuştuk
parlayan yıldızlarımızdan
beyhude düşler düştü bahtımıza şimdi
son perdesiyle birlikte
elif ve lam ve kaf da karardı
kelamlarımızda yorulan harfler
la kılığında yağdı dünyamıza
efsunlu sözlerle dolu ruhlarımız
gizi çözen gecelerimiz
geceyi düğümleyen gizlerde gizlendi
gecelerimizi yitirdik
münzevi akitlerde eklemledik ahlarımızı birbirine
düşlere karışan hayatımızı zincir yaptık
huzurun ak sayfalarına
deruni sağanaklardan kan revan acılar gönderdik
hep yitik sevdalara döndü mersiyelerimiz
ağladık günler boyu
ağlayacağız aylar ve yıllar yılı
ah vefa ah
o en eski yitiğimizdin sen
senden ötesi hayal
başkısı yok
cefadan öte hayat yok bize
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 28.1.2025 01:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!