Cümle Âlem
Cümle ve âlem medeni halleri evli, ancak evli halleri hiç medeni olmayan bir çifttir. Altın portakala aday gösterilseler, Cümle pişkinlikte, Âlem ise akıl okuma konusunda birinciliği hiç kimseye kaptırmayacak derecede alanlarında uzmanlaşmış kişiliklerdir. Bazen şiddetli geçimsizlik, bazen şiddetli seçimsizlik yüzünden önce evi, sonra apartmanı, sonra siteyi, sonra tüm mahalleyi ayağa kaldırırlar. Şikâyetlere aldırış etmiyorlar, yine bildiklerini okuyorlardı. Yine o günlerden biriydi. Cümle eve yine gecikmişti. Âlemden de tırsıyordu. Kapının ziline bastı.
- Kim o?
- Postacı.
Cümle aklınca kızgın olduğunu düşündüğü Âlem’i eğlendirip, kendini geç kalmanın hesabını vermekten kurtaracaktı.
- Ya kredi kartı ekstresi getirdin, ya da trafik ceza tutanağı, ikisi de zarar, açmıyorum kapıyı.
Cümle tekrar zile basar.
- Kim o?
- Pazarlamacıyım, tencere tava satıyorum. Yanında düdük de veriyorum promosyon olarak. Protesto amaçlı da kullanabilirsiniz bunları.
- Yok, almıyorum, bende kendinden düdüklüsü var. Açmıyorum kapıyı. Hadi başka kapıya.
Cümle bir daha basar zile.
- Kim o?
- Ben hırsız.
- Aaaaa, artık böyle haberli mi geliyor hırsızlar? Bu ne nazik bir davranış böyle.
- Evet, evi dağıtmadan alacağımı alıp gideceğim. Ne ben sana, ne sen bana zorluk çıkarma.
- Ne çalacaksın peki hırsız bey?
- Gönlünü ve biraz da zamanını çalacağım Âlem Hanım.
- Bende çalınacak zaman yok, yürü başka kapıya.
- Yaaaaaa, aç artık şu kapıyı, ellerim dolu, kollarım koptu. Pırasa ve balık getirdim, çok seversin ya.
- Ne yani şimdi sen bana pırasa saçlı, balıketli mi demeye çalışıyorsun?
- Yapma gözünü sevdiğim ya,
- Sen git bu vakte kadar birlikte olduklarının gözünü sev. Bende sevilecek göz yok
- Ya maç izliyordum arkadaşlarla
- Ben de yedim.
- Aç artık şu kapıyı, tepemin tasını attırma.
- Tepesinin tası atık olan benim. Ben senden elektrik aldım, ama sen benim sürekli sigortalarımı attırıyorsun.
- Of Alem ya, âlemsin.
Âlem direncini mutfak tezgâhına bırakıp kapıyı açar. Kaşları çatıktır. Burnundan çıkan sıcak nefes ejderhanın ağzından çıkan alev gibi yakıyordu Cümle’nin yüzünü.
- Ne düşüncesiz adamsın sen ya. Bilmiyor musun seni evde bekleyen öğelerin var? Ne haldeler diye insan bir merak etmez mi? Cümle’liğin batsın senin.
- Oy benim baş öğem, olmazsa olmaz öğem. Sen benim öznemsin, öznem.
- Ya ya, bilmez miyim? Senin gizli öznelerin de vardır.
- Gizemi seviyorum ne yapayım.
- İtiraf ettin. Söyle bakalım gizem kim?
- Ne gizemi ya, onu nerden çıkardın, nerden tanıyorsun?
- Gizem dedin ya ağzınla.
- Haaaa, yaa ben gizemli halleri seviyorum demek istedim.
- Kesin öyledir. Geçenlerde de telefonuna gizemi “batarya zayıf” diye kaydetmişsin, mesaj geldiğinde bakıyorum “batarya zayıf” yazıyor, bende saf saf telefonunu şarja takıyorum.
- Sen benim nesnelerimi mi karıştırıyorsun? Ne ayıp, ne ayıp.
- Bir de ben özne oluyormuşum. Ben senin yükleminim. Yemeğini yap, çamaşırını yıka, ütünü yap. Yok, yok, benden iyi tümleç olur.
- Ha ha ha, alışveriş merkezi gibisin valla, her şey var ve bir arada.
- Daha çok semt pazarı desen, çürüğü çarığı da içinde barındıran.
- Yaaa, Âlem, âlemsin valla.
- Ne âlem ne âlem. Ben sana hep el alemim. Keşke ben de sanal olsaydım. Sanal aleme gösterdiğin ilgiyi bana gösterseydin.
- Göstermiyor muyum sanki?
- Gösteriyorsun, görüyorum. Geçen ilişki durumuna ne yazmıştın söyle bakayım hele?
- Ne yazmışım?
- Bu sevdalar boşuna lo, bu sevdalar boşuna.
- Hesabımı çalmışlar, ben yazmadım öyle bir şey.
- Öyle olur hep. Nasıl çalma ki, ertesi gün ilişki durumunu değiştiriyorsun “Âlem’in keyfi yerinde”
- E annen geldi ya?
- Benim annem. Senin annen olmuyor demek ki, Annemi ötekileştirip zamirleştiriyorsun
- Ya bir sıfatıma tükürmediğin kaldı ha, onu da yap tam olsun.
- Onu da yapacağım merak etme. Dava açtım, boşayacağım seni.
- Bu sözün namazın ortasında abdest bozan gaz gibi oldu Âlem.
- Saçıma yapışan bu sakızdan kurtulacağım. Kurtulacağım ki, huzur bulabileyim.
- Bak aynen yatakları ayırdığın gibi “ki” yi de ayırdın, bravo sana.
- Ben de bir şeyler öğrendim artık, sayende. Bak “de”yi de ayırdım, seni de ayıracağım.
- Yapma Âlem, güzel karıcığım, öznem, tümlecim, yüklemim, edatım, zarfım, dön fabrika ayarlarına.
- Dönüyorum işte, hem de ta en ilk ayarlarıma dönüyorum. Ayarsızlıklarıma neden olan seni hayatımdan çıkararak. Sen de gider kendine yeni öğeler bulursun. Belki de vardır, gizli öznen gizem gibi.
- Aleeeeem, açtırma kutuyu söyletme kötüyü
- Aman kutunda ne varmış sanki? Aç da görelim. Milletin kutusundan para çıkıyor, seninkinden çıksa çıksa geri kalmış kol saati çıkar. Kuaföre gideceğim diyorum, on lira veriyorsun. Neymiş, kendi saçlarını kestirmeye on lira veriyor.
- Ne yapayım, sen gidince saçtı, kaştı, ağdaydı, boyaydı derken yüz liradan aşağı harcamıyorsun ki. Ben de on lirayla başlıyorum, ama otuz lira vermiyor muyum?
- Vay uyanık vay, bir de pişkin pişkin söylüyorsun.
- Tamam, tamam, sen iyice darlanmışsın, yarın kuaföre de git, alış verişe de git. Yeter ki asgarisini ödemekten bıktığım, ama borcunu bir türlü bitiremediğim kredi kartı muamelesi yapma. Bak “ki” yi ayırdım. Oysa bilirsin ben ayrımcılığı sevmiyorum.
Bir süre sessizlik olur. Cümle Âlem’in sinirlerinin yatıştığını fark eder ve anında bunu değerlendirir.
- Güzel karıcığım,
- Uğraşma benle, dokunma. Yapma çocuklar gelir şimdi.
- Çocuklar zaten hep böyle gelmedi mi?
- Hiiiç gönlümü almaya çalışma, cezalısın sen.
- Söz, bir daha gecikmeyeceğim.
- Başka öznelerin de olmayacak. Öyle gizli özneydi, örtülü özneydi, bir daha rastlarsam bu kez kendini kapı önünde bulursun.
- Oy benim esas öznem, tümlecim, yüklemim. Bilirsin Cümlede vurgu yüklemin hemen yanında olur. Sana vurgun olacağım hep. Söz. Hadi gidip şimdi cümleye yeni öğeler katalım.
- Bir şartla.
- Neymiş şartın?
- İlkokuldayken, sınıf başkanı seçilirdi ya, kalan öğrencilerin de her biri bir başka kol üyeliğine seçilirlerdi. Temizlik kolu, Kızılay kolu, gibi. Birkaç gün sonra hangi kola seçildiğimizi bile unuturduk ya hani,
- Eeeeee?
- Sen bana bir daha o kollardan birine seçilip, hangi kola seçildiğini unutan öğrenci tavrı sergilemeyeceksin. Unutmayacaksın evde seni bekleyen bir karın olduğunu. Çünkü benim kolum da kanadım da sensin.
- Oy oy oy kıyamam ben sana.
Cümle Alem’i kucağına alır ve durum eki “de, da” gibi bitişik olacağı yatağına götürür ve “soru eki “mi, mu” gibi ayrı kalmaktan kurtulur. Sabah gene her zamanki gibi sanal aleme dalar ve ilk işi ilişki durumunu değiştirmek olur.
“Alem’in keyfi yerinde”
Rahim Taş
Rahim TAŞKayıt Tarihi : 21.12.2013 15:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!