Övünmek gibi olmasin...sevdim mi cok fena severim,sakız gibi yapışırım kalbine,çıkmam yıkamakla zor leke gibi beklerim,ancak göz yasi temizler beni onuda yıkarsan aciyla. övünmek gibi olmasin gece yatağıma uzaninca gözlerimi tavana diker hayaller kurarım yasanmamış guzel hayaller...Domino taşı gibidir hayallerim biri yıkılınca hepsi gider.
övünmek gibi olmasın kimse tam gidemez benden bir bumerang gibi döner dolaşır gelir bana, lütfen yanlış anlama...övünmek gibi olmasın laf söyletmem yanımda ki insana, yabancı da olsa...övünmek gibi olmasın once kendime bakarım bir sonra saydırırım etrafa,anlam çıkarmam her şeyden kendimce,ben böyleyim ama nasıl görünürüm bilemem senin gönlünce...
Övünmek gibi olmasin kolay kokay unutmam hic bir seyi,sökemem kahretsin ki içinden mıh gibi tutarım aklımda...ovunmek gibi olsun bu defa hic sevmem ovunmeyi,mutevazi bir aska razıdır yüreğim ama bunu anlamayanlara da farklıdır dileğim..(d) övünmek gibi olmasın sensizlikle korkutamazsın beni (dibini gördüm) ben o sınavı çoktan geçtim...(d) övünmeyi severim acıyla hüzün benim gözlerimde hep vardi.Bunu ilk görenleri bilirim. O yüzden acır böyle yüreğim, övünmek gibi olmasın ben müsaadenle artık evime döneyim
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...