Trabzon'da bizim akrabalardan birinin babası 84 yaşında vefat etti 1 hafta önce...
Genelde “Allah rahmet etsin” denir, elden birşey gelmez. Ki her ölüm erken ölümdür gerçeğine rağmen 84 yıllık ömür, Cemal Süreya'nın dediği gibi "üstü kalsın" bir ömürdür hani...
Burada bu vefat haberini kutsal kılan hikayeyi paylaşmak istedim sadece...
Vefat eden sevgili amcamız, 34 yıldır her sene Nisan ayının belirli bir günü bembeyaz saçlarını sabunlu su ile tarar (jöle hesabına) , terziye özel günlerde giymek için diktirdiği pantolonunu ve ceketini giyer daha sonra da gelinine "bugün işim var, akşama gelirim ancak" deyip evden çıkar. (Ki eşini 14 yıl önce kaybetmiş çocuklarında dönüşümlü kalmaktadır) Uzun yıllar süren bu evden çıkıp, akşam eve gelme muamması vefatından 3 gün sonra çözüldü. Her sene alışılageldiği üzere en son 23 Nisan 2015 tarihinde de süslenip evden çıkmış ve akşam eve dönmüş. Fakat her zamankinden farklı olan şey, yüzünde gülümseme yerine, o güne kadar hiç olmayan bir mutsuzluk ve yıkılmışlık görüntüsüydü. Bu durum oğlunun dikkatini çekince ısrarla sormuş birkaç kez ne olduğunu. Sadece "hiç, yorgunum" demiş her sorduğunda. Bir kaç gün sonra hastalanmış ve yataktan bir daha da kalkamamış. En nihayetinde 06 Mayıs 2015 tarihinde vefat etti amcamız...
Hikayenin, insanın içini acıtan kısmı şu:
Özer abi, (oğlu) kahvehanede babasının en iyi arkadaşı olduğunu bildiği amcayla dertleşirken acı gerçeği öğrenmiş…
1955 yılında, henüz 24 yaşındayken bir kıza aşık olmuş babası. O günün şartlarında köyde yaşayan biri için iki seçenek var; ya tarla bağ bahçede gündelik çalışacaksın ya da dönemin gençlerinin hayallerini süsleyen Almanya’da çalışıp memleketine zengin döneceksin… Almanya başvurusunu yapalı epey zaman olmuş fakat henüz bir haber gelmemiştir. Geriye tek seçenek kalmıştır; çalışıp para biriktirmek ve Almanya hayalinin güvertesinde filizlenen ve aslında bir daha unutamayacağı aşkıyla evlenmekti. Gel zaman git zaman gizli gizli buluşmalar evlenme hayallerini fazlasıyla alevlendirmişken bir haber gelmiş ve babası Almanya’nın yolunu tutmuş. Daha da umutludur babası, kısa sürede para biriktirip Ayşe’sine kavuşacaktır nasılsa. Aslında o günden sonra bir daha hiçbir şey onun istediği gibi olmayacaktır. Almanya macerası 2-3 yıl kadar sürmüş ve ruhunun hiç ısınmadığı ıslak ve sisli Almanya’dan ayrılıp memleketine dönmüş. Fakat döner dönmez ilk yenilgiyi almıştır çünkü Ayşe evlenmiştir daha doğrusu evlendirilmiştir köydeki bir ilkokul öğretmeniyle. Geçen yıllar ona bir eş ve 6 çocuk vermesine rağmen Ayşe’yi hiç unutmamıştır. Buraya kadar hikayeyi bilen oğlu devamını 55 yıl sonra öğrenmiş.
Amcamız 50 li yaşların başında izini bulduğu Ayşe’siyle bir Nisan ayında Giresun’un Görele ilçesinde buluşmuş ve devamında her yıl Nisan ayında bir gün de olsa minibüse binip 2 saat süren yolculuk sonunda hayatında hiç yutkunamadığı bir yumru olan tek aşkıyla buluşmaya devam etmiş. Dertleşmişler, konuşmuşlar, ağlamışlar belki de gerçekleşmeyen hayallerine.
Ta ki en son buluşmasına kadar…
En son gidişinde her zaman olduğu gibi belediyenin önündeki güvercinlerle dolu parkta saatlerce beklemiş. En son iki sokak ötede oturduğunu ve kocasını yıllar önce kaybettiğini bildiği Ayşe’sini sokağın bakkalından soruşturmuş “ben onun akrabasıyım” diyerekten. Bakkal acı gerçeği söylemiş; “Ayşe teyze, bir hafta önce vefat etti amca, senin haberin yok mu? ”
Aşk dolu bu insanın içini yakan, kavuran acı gerçeği 13 gün taşıyabilmiş yüreği Sinan amcanın…
Allah rahmet etsin, umarım ışıklar ülkesinde buluşmuşlardır.
“UMUT ETMEKTİR AŞK, UMUT BİTERSE ÖMÜR BİTER”
Kayıt Tarihi : 9.6.2015 09:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
13.05.2015 Saat 00.15
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!