Soğuk, karanlık pis bir otel odasında yalnız başına yaşayan bir ruh olmak ne kadar da kötü bir şey.... Bağırmak... Çığlıklar atmak... Ama sesini kimseye duyuramamak.... Her gün gelen değişik yüzler... Değişik hikayeler.. acılar, hüzünler...
Dışarıdan bakıldığında 'bunun da problemi olur mu? ' diyebileceğiniz türden insanlar... Güzel giyimli.. Tıraşlı suratlar.. Gel gör ki koltuğun altına sıkıştırılmış en ucuzundan şaraplar... Yudum yudum içilir.. Yavaş yavaş kendinden geçilir.. Kim ne düşünceler dolaşıyordu milyonlarca beyin hücrelerinin arasında... Hep bir merak.. Hep bir iz bırakma tutkusu.. Küflü duvarlara tırnaklarla yazı yazanlar... Yatağın başucundaki kırık cam parçasını eline alıp... Korkuyla bırakanlar....
Belki...
Belki dolaptaki ipten habersiz.. Bir zamanlar benim soğuk ve donuk bedenimin sallandığı adi, ucuz ip..
Şaşarım hep nasıl taşıdığını o ağırlığı o kadarcık ip parçasının...
Odadaki tek taburenin üzerine çıkıp ipi tavana bağladığımda nasıl da ellerim titremişti... Belki de kalbim titremişti... Terkedilmişliğin verdiği acıyla... kendimi ona bağlamıştım... ona... sevgisine... sıcacık ellerine... ve beni yalnızlığımla baş başa bıraktığında boşlukta kalmıştım.. Kendimi attığım bu soğuk otel odasında kendimi bağlayacağım başka bir şey arayacağımdan habersiz.. Yudum yudum içmiştim köpek öldüreni... yudum yudum içtim geçmişi.....
En koptuğum anda... En korktuğum anda yalnızlıktan.... Gözüme ilişen bir parça ip oldu....
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta