Sen yokken perişanım ben.
Güneşe kızıyorum niye doğuyor diye.
Mehtaba küsüyorum sensiz mehtap mı olurmuş diye.
Sen yokken yanıyorum en kızıl alevlerin içinde;
Cehennem içimde saklanıyor sanki.
Sen yokken sırtlanlar, kaplanlar,
Ve en yırtıcı hayvanlar peşime düşüyor.
Yaşamaktan mı yoksa ölmekten mi?
Kaçtığımı bilmeden kaçıyor,
Üstüne üstlük kaçarken bastığım topraklara bile,
Ayak dolusu öfkeyle basıyor;
Geçtiğim her yere yansın, kül olsun diye,
Mangal bir yürek dolusu ateş topu saçıyorum.
Traş olmayı çıkarıyorum hayatımdan,
Saçım sakalıma karışıyor, yüz yaşında bir dede oluyorum.
Gülmekten, eğlenmekten, neşe ile dolmaktan vazgeçiyor;
Kızılcık şerbetinden, kandan da kızıl ağuları içiyorum.
Sen varken yaşıyorum ben.
Nefes alıyor, yürüyor;
Çiçek açmış kırlarda dolaşıyorum.
Sen varken acıkmak nedir bilmiyorum.
Gözlerinde doyuyor bütün açlıklarım.
Susamak diye bir şey yok sen yanımdaysan;
Susamak dudaklarının olmadığı yerde mümkün.
Sen varken merhamet doluyum tüm insanlara;
Hatta hayvanlara.
Eşek arılarının bile hatrını sorasım geliyor.
Çöp tenekesine düşmemiş hiçbir çöpü yerde bırakmıyorum.
Kafama saksı bile düşecek olsa,
Elbet vardır bir sebebi diyebiliyorum.
Yani sen varken, sen varsan,
Ben yaşıyorsam;
Aldığım her nefeste,
Doğan her güneşte,
Dağda, bayırda, yolda,
Ve hatta çölde bile olsam;
Seninle aynı âlemdeyim,
Benimsin, bendesin,
Ve seninim diye,
Yaradan’a şükrediyor;
Ve seni bir kez daha,
Ve seni bin kez daha,
Ve seni ölümsüz bir aşk ile
Ferhatca, Keremce, Mecnunca değil;
Bence bir aşkla kalımına seviyorum…
Kayıt Tarihi : 3.8.2011 23:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!