Ne Osman Nuri Beyi tanırsınız, ne de Gülfidan hanımı. Adlarını duymuşluğunuz bile yok. Ama bir gün karşınıza çıkıverirler işte böyle. Kalıcılığa imzalarını atmışlardır da onun için.
Nasıl yapmışlar bunu? Altı tane altın top yaratarak. Özene bezene, altın sırma iplikler kullanarak nakış nakış işler gibi dünyaya getirdikleri o altın toplardan birinin adı Nejat Taşkın’dır.
Çok severim Nejat Taşkın’ı. İstanbul’da yaşar. Kilis Kültür Derneğidir ofisi. Kendisi de sever beni bilirim. Sevgisinin işareti olmaklığı gerekmez mi Gaziantep’e geldiğinde beni arayıp bulması. Kucaklaşıp sevgi alış verişi yapmamız? ..
Bunu yapmadı. Özgelerin dilinden duyup darıldım birazcık ona. Söz verdim kendime. İstanbul’a gidince ilk işim, kendisini ziyaret edip bu sitemimi yüzüne vurmak olacak onun.
Kilis’de doğan, Gaziantep’te öğrenim gören İstanbul’da yaşayan bir vaka-i-nüvistir o. Yazdığı en güzel vaka da sanırım ki Osman Nuri beyle Gülfidan hanımın yaşam serencamıdır.
Osman Nuri bey, yaşama veda ettiğinde ardında ardında 3 lira elli kuruş bırakmış bir zengindir. Ne var ki zenginliği bıraktığı parayla ölçülmüyor böyle büyük adamların. Bıraktığı “altıntop”larla ölçülüyor.
Ben bu altıntoplardan sadece birini Nejat Taşkın’ı tanıdım. Paha biçilmez bir varlık olduğunu keşfettim. Varın gerideki öbür beş altıntop ne değerlidir, artık siz hesaplayın.
İkimiz de aynı yerel gazetede yazıyorduk. Gaziantep’te Zafer’de… O bana İstanbul’dan, ben ona Gaziantep’ten avucumuza koyduğumuz sevgi nefesini üflüyorduk, gül niyetine, arada bir.
Aynı kentte yaşamasak bile, aynı gazetede olmak yakınlaştırıyordu bizi.
Siz isterseniz vefasızlık deyin buna, ben yazı özgürlüğümden kıl aldırmadığım için diyeceğim, onları terk edip Ekspres’e geldim. Bu ayrılık sevgi bağlarımızı kopartamadı yine de. Kanıtıdır işte bu yazı da.
Osman Nuri beyle Gülfidan hanımı nasıl tanıdım? Okuyamadığım gazeteleri bir yana ayırırım. Bir gün onlara döneceğimi bilirim. İşte bugün de bunu yaptığım günlerden biriydi.
Eski Zaferleri karıştırırken 3 lira 50 kuruş başlıklı bir yazıyla karşılaştım. Yazı Nejat dostumun olur da okumadan geçer miyim? O yazıda anlatılıyor Osman Nuri beyi ile Gülfidan hanımın yaşam öyküsü.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün verdiği özgürlükle gün yüzüne çıkmış bir genç kızdır Gülfidan hanım. Bu nedenle onu görüp beğenerek evlenmeye karar verme şansını elde edebilmiştir Osman Nuri bey.
Kim bilir nerede yapılmıştır düğünleri? Kilis’in adını bilemeyeceğim eski bir düğün salonunda mı, geniş hayatlı bir ev de mi yoksa Maarif Bahçesinde mi?
Sen yaşama altı tane altıntop katarsın da onlar yaşamın boyunca düşlediğin denizi getirmezler mi ayaklarının altına Osman Nuri bey? Hem de Küçükyalı’ya, sevgilinin, altı altıntopunun annesi Gülfidan hanımın yanıbaşına kurmazlar mı son mekânını?
Neden bunca çok sevdim Osman Nuri beyi? Seçkin bir dostumun, Nejat Taşkın’ın babası olduğu için mi? Biraz öyleyse de tümüyle değil.
Önce, çocuklarının her birini, altıntop olarak niteleyebileceğim altı güzel canı yaşama kattığı için sevdim onu… Daha da önemlisi yaman bir Atatürkçü olduğu için…
Atatürk’ü, onun kurduğu cumhuriyeti taparcasına seven bir öğretmendir Osman Nuri bey. Harp yılarını izleyen yaşamda sekiz nüfuslu bir ailenin (daha büyük anneler, büyük babalar var mı onları saymıyorum) bir öğretmenlik maaşıyla gönençli bir yaşam sürebileceğini düşünebilir misiniz?
Buna karşın o öğretmen, ömrü boyunca Atatürk’ün yaptığı reformları, getirdiği güzellikleri dilinden düşürmez. Sanırım en çok bunun için sevdim onu.
Bu yazımı, Atatürk’ü, o büyük, insanüstü insanı hayatımızdan silme çabası içinde olan nankörlerin gözüne sokmama izin verirler değil mi acaba okurlarım?
Fevzi GünençKayıt Tarihi : 5.9.2009 21:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!