HÜZÜN GÜNLERİMİZ
Günlerimiz yavaş yavaş bitiyor. Her gün kafile kafile boşalıyor Mekke. Bulunduğumuz bölge Mahbes-ül Cin o kadar sakinledi ki, servis otobüslerine binince 5-10 dakika beklemek zorunda kalıyoruz. Bugünde otelimizin yanındaki İranlılar yüklüyorlardı eşyalarını. Bizim bölgemizdeki Türklere hitap eden lokanta, market ve kahvehaneler kapanmaya başladılar. Türk esnafı kalmadı anlayacağınız. Artık ihtiyaçlarımızı arkamızdaki büyük marketten karşılıyoruz.
Beytullah hiç sakinleşmiyordu ama. Sanki inadına daha da kalabalıklaşıyor. Her taraftan binlerce mi desem, yüz binlerce mi desem gidenler var. Kalabalık hiç azalmıyor. Herkes “nasılsa gideceğiz, kalan günlerimizi değerlendirelim bari” diyerek Kâbe’ye tavafa geliyor herhalde.
MEDİNE YOLLARI
Cidde hava limanı çok büyük diyorlardı, belki de öyledir. Lakin İstanbul’unki çok daha derli, toplu. Pasaportlarımıza ve eşyalarımıza iki yerde bakıldıktan sonra, ve biraz da büyükçe bir salonda bekletildikten sonra, geniş bir alana çıktık. Türk hacılarının toplandıkları ve onların “mektep” dedikleri açılıp kapanan kubbeler gibi görünümlü yerlerde beklemeye başladık. Sabah namazını mekteplerin altında halılardan mescit yaptıkları bölümlerde kıldık.(İstanbul’da da böyle yerler yapılabilir. Hacıların ihramlarını giyebilecekleri kabinler yapılabilir. Bu eksikliği ancak burada fark edebildik) . Hava aydınlanmaya başlayınca ve güneşte kendini göstermeye başlayınca Arabistan’a geldik demeye başladık. Medine’ye getirecek olan otobüsler geldi, eşyalarımızı yükledikten sonra Bismillah deyip yola koyulduk.
Yollar dümdüz. Bayır pek yok. Yeşillik hemen hemen hiç yok, yol boyunca. En yüksek tepesi bizim Serdivan tepesi gibi. Ben çöllerin içinden gideceğimi zannediyordum. Çöl yok. Sapsarı toprak ve taş yığını.
UMRE
Hac farizasını yerine getirdik Elhamdülillah. Bayramda bitti. Bundan böyle tavaflarımızı sıklaştırıp, umreleri çoğaltmalıyız. Bu mukaddes beldelerdeki ziyaretlerimizi ibadetlerle süslemeliyiz. İlk umremi rahmetli Babam için yapmak niyeti ile güne başladık. İhramlarımızı otelde giyip öyle gittik Mescid-i Harama. Bizimle beraber Orhangazili Ahmet ve hanımı da vardı. Öğle namazından sonra umre camisine gitmek için araba aramaya başlayacaktık ki; Peygamber Efendimizin evinin yanına geldiğimizde,
–Umre, umre; diye bağıran bir adam duyduk. Kişi başına iki riyal ödedik. Tenim bölgesinde mikat mahallindeki umre camisine götürdü.
CENNET-ÜL MUALLA
Sabah namazını kılınca, hemen Peygamber Efendimizin evinin olduğu tarafta kırmızı şemsiyenin altına doğru adımlarımızı hızlandırdık. Çok geçmeden kafilemiz toplandı. Her gün bilmem kaç sefer önünden geçtiğimiz, fatihalar ve salavatlar gönderdiğimiz evinin olduğu yerden başlıyoruz. İki katlı bir ev kondurmuşlar ve hocalarımızın bize söylediğine göre kütüphane olarak kullanıyorlarmış. Alt tarafına zemzem çeşmeleri yapmışlar. Bidonlarla evlerine zemzem götürmek isteyenler ihtiyaçlarını buradan gideriyorlar.
Birde dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var: Ebu-Cehil’in evi Kâbe’ye daha yakın. Putlarla dolu olduğu zamanlar bile Efendimiz Kâbe’ye ibadet için giderlerken, yollarına diken serperlerdi. Eziyet görsün diye. Şimdi Ebu-Cehil’in olduğu evinin yerine büyük bir tuvalet yapmışlar. Hacıların büyük kısmı bu tuvaletleri kullanıyorlar şimdi.
CEBEL-İ RAHMET
Kafile başkanımız akşamleyin, yarın sabah gezi olduğunu, herkesin namazdan hemen sonra otelin önünde olması gerektiğini söyledi. Bizde sabah namazını kılıp servislerle hemen otelimizin önüne geldik. Çok geçmeden otobüslerimiz geldi. Bizim kafilemizi gezdirmek için 5 otobüs görevlendirilmişti. Herkes grubu ile hareket edilecek denildi ise de, önüne gelen önündeki otobüse binince bu işten vazgeçtiler. Mecburen.
İlk olarak Sevr Mağarasına gittik. Gittik de sayılmaz hani. Arabalarımız Sevr Mağarasının bulunduğu dağın eteğine gelince, bizi aşağıya indirdiler. Kafile başkanımız Müftü Efendi başladı anlatmaya. İşaret parmağı ile
CEMERAT
Müzdelife’ye geldik ki aman Allah’ım, giden mi ararsın, gelen mi ararsın. Ana-baba günü. Ha bire gelen var. Burada da herkesin mi desem, ülke ülke mi desem. Yada grup grup mu desem, gelen yerine geliyor. Buda güzel değil mi. Her adada tuvalet ve abdest alınacak yerler yapmışlar. Hiçbir zorluk yok. Elhamdülillah. Burada da akşam ile yatsı namazını cem ediyoruz. Yani aynı anda kılıyoruz. Kafile başkanımız imam oluyor, bizde cemaat. Namaz kılarken bir rüzgar esiyor ki, tozu dumana katıyor. Şeytana atacağımız taşları burada topladık. Fındıktan küçük, nohuttan büyük üç günlük taşımızı topladık.
Namazdan sonra hocalarımız çeşitli ihtimaller ortaya koydular.
HAC ARAFATTIR
Dünden, bugün için Arafat’a çıkılacağı söylendiği için oteli terk etmedik. Hazırlıklarımızı tamamlayıp heyecan ile beklemeye başladık. Arafat’a giden yol bizim otelimizin önünden geçtiği için, o tarafa gidenleri heyecanla izliyoruz.
Kimisi üç-dört kişilik gruplarla, kimisi özel arabalarıyla, kimisi yürüyerek, kimisi de otobüslerle gidişler yapılıyordu. Kimi gruplar otobüslerin sadece içine değil üstüne de bindirmiş, çok kalabalık bir şekilde gidiyorlar. Tehlikeyi falan kimse düşünmüyor. Türk kafileleri en derli toplu olanları arasında idi yine.
ZİNNUREYN
Bugün öğleden sonra Cennet-ül Bakide medfun bulunan, islam literatürüne haya timsali olarak girmiş, çift nur sahibi, aynı zamanda Hulefa-i Raşidinin üçüncüsü, adaşım Hz.Osman (RA) ı ziyaret ettim. Hacı arkadaşım Ahmet’le beraber. Kabri başında Kur’an-ı Kerim okuduk, bol bol dua ettik. Ahirette bu günahkar adaşına şefaat etsin diye. Hz.Osman aynı zamanda Aşere-i Mübeşşereden (dünyada cennetle müjdelenmiş 10 kişiden biri)
Çok sade bir kabri var. 20 cm. yüksekliğinde betonla çevrilmiş. Hepsi bu kadar. Yanımda Ahmet’te şaşırıyor tabi. Türkiye’de alıştık türbelere. Burada Hz.Osman’ın bile kabrini göremeyince şaşırılır elbet. Kur’an okurken bir ara çömeleyim dedim. Yorgunluktan olsa gerek. Karşımda duran görevli hemen ayağa kaldırdı beni. Anladım ki burada çömelmek de yasakmış.
HELAK ETME
Bizi içimizdeki beyinsizler yüzünden,
Helak etme Ya Rabb’i bol bol ver rahmetinden.
RÜYALARIM DA OLMASA
Rüyalarım da olmasa
Ellerini tutmak
Saçlarını okşamak
Mümkün olmayacak
Yığın yığın olsa da,dağlar kadar günahım,
Senin şanındandır af,affet bizi Allah’ım.
Yüreğiniz dert görmesin.Dualarınız kabul olsun.
Neredeyse bir yıl olacak siz benim bir şiirime lutfedip görüş bildireli. Utanarak itiraf ediyorum ki şiirlerinizi okumaya bugün başladım. Antolojiye eskisi kadar sık uğrayamıyorum. Okuduğum iki şiiriniz diğerlerinin de çok güzel olduğunun habercisi. Allah nasip ederse hepsini okuyacağım. Selamlar...