Özledim sustum
Oturup pencere kenarına, en iyi yerden izledim ölümümü
Nasıl da katlanmış gömlekler arasına
Nasıl da ütülü pantalonlar
Oysa katlanılır şey değil bir mavi eşarp kadar
Tam bir fiyasko, isteksiz alkışlar
Sokak lambasının aydınlattığı ağaç dalları
Ki hiç bir serçe konmamış henüz
Parlak siyah tüyleriyle, boğazını yırtarak çığıran kargalar
Özledim sustum
En arka sıradan hayatımı seyrettim
Köhne bir tiyatronun eskimiş oturakları arasından
Gecenin soğuğu kapalı başlar
Bir belediye çöpçüsü anlar
Din adamları, kahkahalar.
Göremediğim uzaklar görülmeyecek sancılar
Bakmakla görmek arasında başını çevirmek miktarınca
Göz kapağı kalınlığında, uykuya dalanlar
Yalvarması bir meleğin tesirli midir insanın inkarı kadar
Kapalı gözler, sağır kulaklar ve kapalı gözler, sağır kulaklar, yüz el.
Yıllar öncesinden bir dokunuş, puff.
Zamana hükmü yok bir acizin, bir meleğin duası kafi değil
Toprağa bağlı çamurdan zincir
Hala kapalı gözler, kulaklar hala sağır, diğer taraqfata kırık parmakları
Savaş başladığı an, kazanamayacağı belli bir padişah
Terk etmeli meydanı yalnızlığa sığınarak.
Aynı sıraya yan yana oturmuş iki öğrenci
O sırada
Ki tek başına
Asla görmemeli
Duymak, ölümün kıyısında; görmek ölüme yakın
Koşarak gidenler, her daim işitenler, uyanınca görenler
Yaklaşmasınlar sakın
Yaklaşırlarsa, örsle çekiç arasında ezilen bir kalp
Kulaklardaki basınç denizin dibinde
Yankılanan sözlerle birlikte
Ölebilir denizciyle dalgıç
Çıkıp dut ağacının en yüksek dalına
Seyretmek kızgın bir demiri
Çelik çınlaması, buzağı sancısı, ötüşen kargalar, ağır silahlar
Bir meleğin duası, kesik bacaklar.
Oysa bir meleğin duası
Yankılanan ses, ‘’yetmez’’
Kayıt Tarihi : 16.6.2019 00:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!