Bazen hiç sevmediğin bir şeyi,
Sırf o seviyordu diye,
O gülerken katlanırsın.
İçinde fırtına varken, dışı bahardır.
Kahveyi şekersiz içersin,
Artık sevmiyorum seni.
Adını andığımda içimde bir şey kıpırdamıyor
Ne öfke, ne hasret,
Sadece kuru bir yankı:
"Bir zamanlar bir yangın vardı burada..."
Gözlerin deniz gibi mavi,
ben içinde bir sandal misali,
küreksiz, fırtınaya kapıldım,
savruluyorum dalgalarla.
Bulamadım yolumu,
Mısır’da sultandı aslında koynumda olan,
Altın oturak yoktu, soframda papatyam.
Bir gülüşün yeterdi, dünya malı neyleyim,
Tenim ki bir gömlek idi, giydiler bana aşk ile,
Canımda yanan o sırra, dokundu neşter ile
Ben “Hak” dedim, ben “Ben” dedim, küfr saydılar kelâmımı,
Ey nisan soluğundan doğan narin gül,
Güneş dokunur, rengin solar yavaş;
Fakat bilirim, solmak da bir gülüş,
Gönlüm sende mahzun oldu,
Sinem yandı, közün doldu.
Aşka düşen nice kuldu,
doğmuşsun ne olmuş
bir çay fincanında yalnızlığın tuzu gibi
bir el dokunmuşsa geçmişine
bilir misin hala seni
ben soruyorum sen gülüyorsun
belki de en güzel yanın bu....
gönlüm bir su pınarı gibi
akar gider diyar gibi
bir çift gözde memleket var
bir yürek var yarar gibi
orhan diler
Ne kadar susarsam,
O kadar çoğalıyor adın içimde.
Ne kadar yoksam,
O kadar sen varsın.
Ve ne kadar varsam,
Bir o kadar yoksun işte.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!