Orda Hiç Kimse Yok Şiiri - Mehmet Akif A ...

Mehmet Akif Ardıç
119

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Orda Hiç Kimse Yok

/Can (~ken) Abla'ma... (şimdi sadece) kanat olan'a, kıymet bilene.../

Sen siyâhtın biliyorum. Bütün bu ışıkların, sarı aydınlıkların arasında, ölüm sesiyle gizlenmiş patiskaların; avuçlarında sakladığın erik çekirdeklerinin arasında...

Hüznü bir kız çocuğunun yüzüne işlenmiş...

Hani bir kardelen çiçeğine yaslanmış o dal... Aynalar ve kimin bilmem titrek yüzü...

Artık eskisi gibi gülmüyorsun. Artık, eskisi gibi dostun değil bu sözler! 'Ağzı mühürlü bir papağan'ın anlattığı yarım kalmış öyküler... Hep ters lügâtten... Henüz 17 yaş... Değil... Seni tek anlaması gereken: ölüler! ! ! Ölüler, her akşam cesetlerini bırakıp... Ölüler, her akşam 'unutmabeni çiçekleri' toplayıp sana gelirler. Gecenin emzirdiği düşüncelerim arasında sen, sen... Asla 'beyaz' değilsin... Tıpkı ellerin, tıpkı gözlerin... Tıpkı o yarı korkak öyküler gibi.

Gözlerini 'siyâh'a boyamıştın ve görmedi kimsecikler o gördüklerini... Gülümsüyor... Gibi değil... Değil gözlerinde bütünleşen bu aksak nehirler...! Yanıbaşımda uzanan, dev bir akvaryumun içinde, bu beyaz'dan bozma sarı bir damlacığın kaderi gibi, senin de, senin de yoksun mu ölümden damarların? Ve göğsüne bağlanan, tekrar kendi rengine dönüşerek yanaklarından seni besleyen o sular...

İçimde niye mi mavi bir denizin özlemi var? Yanıltıcı ışıkların, zevksiz körebelerin içinde ayaklarımı gerçek bir suya sokup, içimi körelten sterillerin, serum ve ilaç kokularının, gece hiç bitmeyen görüntülerin, durmadan açıp kapanan kapıların... Tüm bunların dışında ve tüm herşeyin dışında niçin mi 'tanıdık bir ses'in bu ezgi'li özlemi? Sabaha daha çok var. Sus, sus, sus... Herşey bir rüy'â ve herşey bitecek. Susunca o canavar aygıtın gurultusu... Sus, sus, sus... Tanınmadık neyin var?

Öykülerin... Tutuktu biliyorum: Babalar ve kızlar... Koşaradım gençliğiyle birleşememiş yüzleri... Olmak istediklerinin ve olduklarının arasında sıkışıp kalmış bu aldırışsız kayıp rûh. Suda yaşamaktan bıkıp yalnızlık dolu bu sâhîle vuran kırgın bir balığın öyküsü. Söyle başka nen var?! Söyleyecek neyin var?!

Saklı gibi duran yüzlere inat /aslında yüzler de benzemiyor gördüklerine/ bu kargaşalı bekleyişlere ve adını sakladığın bilişlere inat. Suskunluktu cümlelerde biriktirdiğin. Hâlâ anlamıyor musun: yazmak istemediğin kadar kesilmiş bileklerim!

Gözlerinde cân ablaların gölgesi var. Bir 'yarasa'yı sürükleyip alıştırmak ışığa, bu hızla giden trende gördüğün silik bir yüzün ne önemi var? Sesinde martıların sesi var. Seni çoook sevdim; çünkü bir denizden kalma gözlerin. Gözlerinde mavi bir denizin elbisesi var. Sesinde 'yıldızların sesi' var. Seni çoook sevdim; çünkü tanıdık bir yüze dokunur ellerin.

Sen, siyâhtın; ama beyaz bir umûda uzanmıştı ya o eller... Sen, dokuduğun bütün hüzünler gibi, çileden ipliklere ayrılmış, her dağılıp gidişinde senle dokuduğun yüzler... Bu bedeni hala sıcak ama ölü bir çocuğun gönlüyle dolu. Saklayacak neyim var? Ölümü yarım koymaz ellerim; ellerim bir düş kırıklığı, bir kardelenin fışkıran filizinde, güneş görmemiş mevsimlerin ortasında... Hala yazacak birşeylerim var. Gülüşlerim hâlâ bir sığınak, hani eskisi gibi yıkılmaz durduğum... Gönlüm saklıyor beni; incitmesin şarkıların sus, sus, sus...

2001, Kahraman Maraş

Mehmet Akif Ardıç
Kayıt Tarihi : 19.1.2006 13:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fatma Aslan
    Fatma Aslan

    içim titredi, boğazım düğümlendi..bana ait birşeyler varmış,hatta çok şey varmış yazdıklarında ..

    ne diyim şimdi bir teşekkürmü sadece ??

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)