Ve karanlık hakim olunca şehre,
Geliverdi gözüme o güzel çehre.
Yaktım sigaramı, dertler namütenahi
Bende gelirmiydim aklına sahi.
Gözlerime bakmaya korkar olmuşum.
Kadın isterse kahkaha atar sokağın ortasında,
Sıkıntı senin farklı gözle bakan gelişememiş kafanda.
Kadın istediğini de giyer sana sorucak değil ya?
Sıkıntı sahip çıkamadığın uçkurunda.
Bir kadın ki, karnına bir dünya sığdıran.
Göz, daha önce böyle güzel bir şey görmemişti.
Kulak, böyle kusursuz bir ses tonu işitmemişti.
Kalp, birden hızlı atmaya başladı ve;
"Üzerinize afiyet biraz aşığım." dedi.
Ama dil bunu söyleyemedi.
Kara ormanın içinde yol ayrımına geldim.
Ne yazık ki her iki yoldan da gidemezdim.
Yalnız bir yolcuydum, öylece durdum.
Bu yolun ötelerine doğru bakındım kaldım.
Kara orman içine çekercesine,
Bilirmisin;
Ait olduğun yerlere yabancılaşmayı?
Peki ya kırılganken katılaşmayı?
Sevememeyi, hissedememeyi?
Yaşarken ölmeyi?
Yıldızlar göğün tavanına asılmış,
Ansızın yanıp sönen birer lamba.
Ağaçlar toprağın bağrına basılmış.
Rüzgarda ahenkle dans eden dansçı.
Oturmuşum bir ağacın altına.
Siz şahin ben avcı.
Adım pompalanan kanınızdaki,
Korkunun adı.
Atalarınızın yolladığı o kölelerin,
Tek ümidiyim.
Büyüdüğüm masallar, hep bir varmış bir yokmuşla başlardı.
Bundandır belki umursamaz oluşum.
Varlığı da gördüm, yokluğu da.
Varlığını da gördüm, yokluğunu da.
Büyürken de masalların yalan olduğunu öğrenmeye başladım.
İki beden birse şayet,
Hissedermiş ötekinin acısını.
Tamamlarken nokta cümleyi,
Bitirirmiş aynı zamanda.
Her cümlenin sonunda ben.
Satırlara gömdüm kendimi.
Yazdım, unuttum derdimi.
Ölünce okunsun istedim.
Bu benim ölümümün resmiyeti.
Beni tanımak mı derdin?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!