Biz çölde kızmış ayaklarımızla
Çölde çıplak ayaklarımızla
Susuz arımızla yürürken
Seni gördük vaha gibi
Gördük
Veysel'den gözünü ödünç alarak
Ve bu dilimde patlayan mayınların açtığı oyuklar;
bana iki yanında kobraların dansı cendereyken, yaşam oluyor kötülük yoksunluğundan nefessiz kalan kan gölünden balıklara.
Ve bu çocuk neşesine asılmış Dıral Dede'nin düdüğünü, çalmama hürmeti; kanlı ellerle kısıldıkça çocuk sesi,
bir gün olsun aratmıyor cehenneti.
Ve annenin gögüslerinden akan sütün toprağa vurduğu kazma,
sevdadır deyyu,
Dişinden akan kanın düştüğü toprak bir gökkuşağı düşürüyor izdüşümüme.
Gökten bir meteor tam önüme düşüyor, henüz ölmedim diye şükrediyorum Rabbe.
Şayet sahip olsaydım senden güzel bir şeye, bu dünyaya ait bir şey olmazdı diyorum, gülüyor annem.
Bana kalırsa, annem de Satürn'de kekik ekip fındık toplayan bir dünyasızmış.
Bana tüm bunları çöpten helal domuzlu hamburger arayan bir lejyöner fısıldadı Timya.
Başkent Atina'da kopan o furyada suya eş bir Zeus doğdu topraklarına.
Topraklarında sırtına kırbaç vurulmaksızın bir meşin dolunayın peşine kırmızıdan eksik yirmi ve iki adam koştu.
Güneşi sağ omzuna ve ayı sol koluna nakşetti yaratıcı, Mihrimah mı koydun adına ?
Sana tüm bunları gözleri henüz oyulmuş, soyu soylanmasın diye ölüsüne kırbaç vurulmuş Kürşad'ın boyundan kafa tasında sunmak da istemezdim Timya.
Bir fellah gibi incir çekirdeği dik içime,
herkes kere senden beslenir sokaklar;
baykuşu o eski eve konduran da sendin,
o en sevdiğin üç tekerlekli bisiklete cila vuran da.
Ne istedin putundan,
Karekoduna isim koydumun dergileri ne çok teknoloji, Allah'ım affet; af yolunda, başı boş dünya gibi kendi eksenime dönüyorum. Konya'dan gayrısına "sen gelme" diyorum.
Ay hanımı tanıyor olmaktan şeref duyuyor olmaya sağır değilim, Yusuf madımak'ta içine saklanılası ne hoş bir kuyu. Mecaz beyinler, faili bireylere soruyorlar ne idüğü belirsiz bakireleri; ben saçı annesine kıvırcık bir kız ile gök yüzüne basamak çıkıyorum. Kerhane tatlısını adından ayırıp yiyorum; zira, zina ediyor bünyeme. Henüz yarısında siestadan uyandırıyorum İspanyol'ları, atamdan mirastır açık kalmalı devlet dairesi. Ecnebilere işlemiyor öğlen güneşi ve antipas sürmüşler gün'eşlerine. Sorulmalı sarı çiçeğe: annen-baban var mıdır? Topraktır çiçeğin ey annesi ve unutulmaz derviş babası. Kenan binmediği baba gemisine, sandal diyor; Nuh kulaç atıyor ayağı altında dünya ve şnorkelinden yoksun tufanının erkek spermi.
Allahım ev çok sıcak, cehennem yakın olmalı. Komşu camını açıyor, buzu kırılıyor sübyanın. İçime bir nefersiz Atatürk doğuyor, cımbızla çekip alıyor dilimden bildiğim tek harfi. Fransız şapkası takmam için mi tüm ihtilâller? Musa'nın asası yılan olsa oynamaz mı sirklerde ? Erkek deniz atı hamile, insin yeniçeri üzerinden. Hanım akrep konuşmadan, yedi erkek akrebi ekmek niyetine. Sığınma evleri mini etekler biçmez mi, ne alâ ortadoğu! Sırrını yedi sağıra yedi kez fısıldadım da, yinede yedin birikmiş verdiğin sözleri.
Beyazlar tek gözlü dolarla kiraladı siyahileri.
Zenciler derisinden siyah bir urganla bağladı filleri.
Filler bilmedi, beyazdandır siyahinin elleri.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!