Fesleğenlerin yanında bir pencere.
içeriyi görüyorum...
kokular içinde bir kadın.
kokuyu duyuyorum...
sessiz bir filmdeyiz sanki
kadın...
Açtın pencereni...
birazdan bedenini yanlızlık saracak...
girecek pencereden sokak bilgelerinin üşüyen ruhları...
yaktıkları ateşte ısınacaklar,
dumanı saracak gözlerini...
herkes ağlıyorsun sanacak,
''tren yolculuklarına, aşka, özleme ve özgürlüklere...''
Sesi hasreti anlatan uçurum yanlı gidişler vurdu beni
Bir tren yolculuğunun anısıydı sana tek bırakabildiğim
Vasiyetim…
Şimdi sevgili beni arar, akşam saatleri öten kuşların avazında...
uzağım kendime... çok uzak
bakma bana...
gözlerin memleket gibi çok bilinmeyenli denklemdir...
kayboluyorum...
Şimdi bir martı çığlığında sana bakmak vardı.
yada uzak bir kasabada, rakının yanına gülüşünü meze yapmak.
seni yaşamak kadar özledim...
Hadi martı, çığlık at...
Ellerine dokunur bütün renkleri memleketimin.
Renksiz, solgun bakışlı çocuklara dokun
Dokun bir yiğitin işçi kollarına
Sonra sus, sadece sus Anadolu’mun ağlayan yanı
Sus yitik fotoğrafım
Avuçlarım kanıyor...
bana yaklaşma kadınım...
sana dokunmamı isteme...
kan bulaşır tenine...
''Uğur Ziya Şimşek'in eseri KIYIDAKİLER'e''
Adam sordu,
elini sımsıkı tuttuğu adama...
-neden uçurumun kıyısındayız...
Martı uçarken umuda doğru,
birden yüreği yaralandı,
aklına o çocuk gelince...
o çocuk özgürlük demişti martının ismine,
ölmeden önce...
Dün kayan bir yıldızda gördüm seni,
kirli sakalın ile gülüşün bütünleşmişti
ve parkan üzerindeydi...
sen asıldığında...
mahkeme kayıtlarına geçen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!