Can sıkıntıma;
kekeleyen bir gülümseme ekleyip,
çelik bir tel gibi geriyorum kendimi.
Hele zili olmayan şu kapım var ya!
İyiden iyiye katılaştırıyor, taş kesiyor bedenimi.
Hiçbir manayı cezp etmeyen penceremden,
ağır, ağır kül rengi bir yalnızlık doluyor,
dört tarafı teneke olan konteynır odama…
Hiçbir dehşet gerçekleştiremez,
şuan ki katil bakışlarımı.
Herhangi bir intiharın çığlıklarını,
duyabilsem de buradan.
Asla hiçbir kuşun kanat çırpışına şahit olamıyorum.
Pası kabuklaşmış bir demir parçasından,
bir gözlerim fazla…
Süresi hiç dolmayacak bir mahkumun,
zamanına durmadan çentik atıyor beynim.
En az, mapus duvarları kadar hissizim.
İlk defa bilmiyorum, bilemiyorum.
Anlamlandıramıyorum.
Etrafımı saran bu ölü ceninleri.
Nasıl bir iç çeksem de kanayan,
bu hayvan yaram iyileşse.
Alnımda koyulaştıkça bu üç çizgi!
Ve çaresizliğim girince bu sessizliğin koynuna!
Sanki bir ölümün önsezisi;
olmayan zilimi yokluyor kapıda.
Baskın yemeye uygun her halden.
Asık, sarı suratıma; -“Ben geldim” diyecek…
-“Ben geldim kötü şair, yazma artık bırak ”diyecek…
Kayıt Tarihi : 17.4.2010 10:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

bu hayvan yaram iyileşse.
Alnımda koyulaştıkça bu üç çizgi!
Ve çaresizliğim girince bu sessizliğin koynuna!
Sanki bir ölümün önsezisi;
olmayan zilimi yokluyor kapıda.
Baskın yemeye uygun her halden.
Asık, sarı suratıma; -“Ben geldim” diyecek…
-“Ben geldim kötü şair, yazma artık bırak ”diyecek…
Mükemmel bir anlatım kelime bulamıyorum söyleyecek....
TÜM YORUMLAR (3)