Onları sadece ben vehmetmişim.

İlyas Kaplan
1261

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Onları sadece ben vehmetmişim.

bir kaç eski kitap
meşin ciltlerin çoğu kıvrılmış
bir kısmı da arkalarından çatlamıştı
gün ağır ağır dönerken
ezana bir saat vardı
gözlüklerimi taktım
vakit geçirmek için
kitaplarla başbaşaydım

kahve içiyorum
bugün farklı tecrübelerle yüklü benliğim
bir o kadar özlemlerim
kesin pişmanlıklarım
geçiyordu gözlerimin önünden
yüzümdeki her çizginin
saçlarımdaki her beyaz telin öyküsü

başım ellerimin arasında
bedelini çok ağır ödediğim resimlere bakıyorum
onlarda ben varım
baktıkça büyüyecek
baktıkça çoğalacaklar

albümde daha bir yığın fotoğraf
üstü kapalı uyuyorlar
şunda gençliğim
şunda beni insan kılan acılarım
şunda mevsimlerim
şunda sevdalarım

şunda balıkçılar
sandaldan sandala dik seslerle bağırarak
kefal avlıyorlar
birkaç ses beraberce yükseliyor
iki sandalın arasında ağ
bir bereket arması gibi ıslak
kenarlarına takılmış balıkların güneşten akisleriyle
sudan çıkıyor
güneşe bir ayna tutulmuş gibi
birden parlıyor

şunun ayak dibinde
bir köpek kuyruğunu sallayarak
yerinden kalkıyor
etrafı acaba ne var
ne yok gibi dolaşıp
yine acele acele eski yerine dönüyor

şunun kenarında
bir kırlangıç kanat çırpmasıyla
boşlukta tutunduğu noktadan
hudutsuz maviliğe kendisini bırakıyor
dikine bir hamle ile yüksekliklere fırlıyor
sonra gözlerin artık takip edemeyeceği ufuktan
aşağıya doğru süzülüyor

birdenbire ufkileşiyor
kendince münhaniler, helezonlar çiziyor
bir yığın kesik ve iç içe hareketler
birbirini takip ediyor
ve nihayet
telaşlı ve sevinçli yuvasına kavuşuyor

birde kumların üzerinde bir kadın
açık omuzlarını
başa narin bir çiçek edası veren boynunu
güneşten kısılmış
sade bir ışık çizgisi haline girmiş gözleriyle
tüm ilginin odağı

saatler geçmiş
ikindi ezanı okunmuş
kopya edilmiş bir el yazması kitap okuyorum
içinde ki haşiyelerde
bakiden nefiden ve nabiden alınmış
gazeller mevcut

bir şarkı defterine rastladım
şarkıların üstünde makamları
bestekarlarının adları yazılı
hiçbir sedayı
hiçbir heceyi unutmadan tekrarlıyorlar
pembe, mavi, beyaz, sarı kağıtlarda
alelade yazılmışlar

belki de bir meşk defteriydi
daha ziyade yaşlı bir adama ait
kırmızı kalemle yazılmış
sahife sahife beyitlerdi

o saatte orada oturmam
bir kaçıştı benim için
gittikçe ağırlığını artıran sıkıntıların arasında
saatler çalmak isteğiydi
bilhassa son günlerde
uykularım adamakıllı bozulmuştu

zorla uyuyabildiği birkaç saat
daha ziyade kabusu andıran rüyalar içinde geçiyor
uykudan,
yattığım zamandan
daha yorgun kalkıyor
tüm düşüncelerim
azaplı bir rüya halini alıyordu

sonra bir dünyanın sonu gibi içimde canlanıyor
sonra bütün ömrü zehirlediğine inandığım günler
kendi korku ve telaşlarım
bu azabın daha keskini var mıydı bilmem
hadiselerin üzerinde düşünebilmek kudretini kaybettiren

içimde büyüyor kardan adamlar
özlenen o denizlere
o deli nehirlere koşuyor
birden kanatlanıyor içimden
beyaz bir güvercin
ufuk çizgisinde
rengarenk uçurtmalar

albümün sahifelerini
sağdan sola doğru çılgın gibi çevirmeye
başlıyorum
birini, diğerini, üçünü, beşini
havada uçuşan toz zerreleri birbirine karışıyor
yavaş yavaş yere düşüyor
hüzünlerim
onlar benim öykülerim

onlar gül renkli
onlar gül kokulu
onları sadece ben vehmetmişim

en korkunç realiteyle karşı karşıyaydım
mor dağlardan
öte yana dere gibi akıyor
hasretin rengi
ne kadar deniz varsa
fırtına ve coşkulu dalgalarından
yüreğim ıslanıyor

kurumuş umut tarlalarında
akşam yıldızları
boğaz sularının akış hızına inat
alabildiğine nazlı güzellikleriyle
kendilerini yapay bir gölde yüzdürmek için suya indirmiş
yaramaz bir çocuğun oyuncakları gibi
öylece süzülerek akıp gidiyorlar

şişeye doldurulan yedi çeşme suyu
kırk kar tanesi
gece yarısı ateşte kaynatılıp
taze kiraz dalıyla
iyice karıştırıyorum
duasını okunduktan sonra
kırk gün güneşe
kırk gece yıldızlara
üfleyeceğim

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 3.7.2023 01:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!