1973-....rivayete göre yaşamaktadır hala...
' gün ışığında,
ateşli bir sabırla silahlanmış olarak
en güzel kentlere gireceğiz.'
a.rimbaud
Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin
Zaman kadındır İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
Devamını Oku
Zaman kadındır İster ki
Hep okşansın diz çökülsün hep
Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına
Bir taranmış
Bir upuzun saç gibi zaman
' gün ışığında,
ateşli bir sabırla silahlanmış olarak
en güzel kentlere gireceğiz.'
a.rimbaud
yatar gül harmanı gibi
canımın dermanı gibi
her yanında çiçek açmış
binboğa ormanı gibi...
Insanda yazma arzusu doguruyor. Tesekkurler.
Tanrı kadar cesur
Tanrı kadar korkaktılar...
Turnalar gibi kendi kentlerine uçarlardı
ve sessiz bir senfoni gibiydi aşkları.
Bir güne sığarken bazen bir ömür
sığmadı onlar kitaplara.
Güneşi bir kaldıraçla oynatıp yerinden
şafakta uyandırdılar bizi
suların köpürdüğü
düşlerimizin tüm denizleri gezmiş olduğu yerde
tanların koynunda yaşadılar...
Felsefe şiire ençok yakışandır.Kalemnize sağlık...
onları özledik temel arkadaşım..... ama gelecekler birgün bu bir süreç geçecek.. bu devran böyle gitmeyecek... umut varolduğu sürece onlarda olacak...
öyle güzel yazılmışki bu şiir hayatı eksiksiz ve kanayan yaralarımızı da ele alarak yazılması benim çok hoşuma gitti burdan yürekli dostlarıma yüreklice selamlar...
'Elbet bir bildigi var,bu cocuklarin
kolay degil oyle genc olmek
yesil bir yaprak gibi yuregi
koparip atese atmak
pek oyle kolay degil
hem oyle bir agac ki su yasamak denilen sey
her bahar yeniden,yeniden tomurcuklanir da
yalniz bir bahar ciceklenir
A benim gulum...'Hasan Huseyin Korkmazgil
Selam ve sevgilerimle.
davası var hayatın, son kuşlar nöbette...sessiz senfoni devam edecek sessizleri dinlendirmeye ve bizler ayak uyuyan düşler, güz güllerine aldanıp bülbülü yalanlayıp kıracağız dizimizi, ne yol biliriz diye sormayacağız üstelik, boynumuz neden eğridir diye bakmayacağız aynalara...kırılan kanatlarımızı sarıp sarmalayıp denemeyeceğiz de üstelik, miskinlik kangibi pompalanmıştır uyku daldığımızda...davası olan insan güzeldir, ardından giden kendi tozu olsada o bilir davası sonuçlandığında hür kalacaktır içinde sakladığı çığlıkları...bilir ellerinde taşıdığının baş tacı gibi konulacağını...yaşarken veya yaşam bittiğinde önemli olan inanmaktı davasına...hiç kimse davaya bakmasada bilir kendi bakacaktır yaşlanıpta bir çatı katında son nöbetini tutmaya başladığında...saygımla
''Davası olan insan güzeldir''KAFKA
Kimi bir fırtına kuşuydu
kimi bir damla yağmur.
Kiminin tanıdıktı suretleri
kimini hiç tanımadık...
Ufku döven bir demircinin balyozunda ezilmişti düşleri, günler ağır saatler geçmek bilmiyordu. Beyinlerinin içinde yoğun, telaşlı ve kendileriyle kavgadaydılar. Kentlerin soluk yüzünde yaşamanın öfkesi aramaya itiyordu onları. Yeni bir yaşam diyordu herbiri ve kazanmak diye ekliyorlardı yeni bir yaşamı...
Bakışları ve yüzleri son yolcusunu bekleyen gemi gibiydi, yüreklerine yetmiyordu bedenleri,
yaşadılar;
ama yazmadılar anılarını...
gemi orada beklerken, yeni bir yaşamı kazanmak..
hep uçmak, hep uçmak..
en zor olan yaşamak..hangi yaşam yazılabildi ki...?
yüreklerimizin kuşlarını saldık maviliklere,
imkansız düşlerin nirvanasına ulaştık,
belki tanrıların koynunda da yaşadık..
ama gemi hep orada bekliyordu..
ve anıları yazacak kadar uzun zaman da yoktu..balyozla ezilmiş düşlerin gölgesinde yeni bir yaşam aranırken..
onlar hiç bir kitaba sığamazlardı zaten...
Temel kutluyorum bu eserini ve bunu yürekten söylüyorum. çünkü yaşamı böylesine derin algılamak o kadar kolay değil.. bu eserini okuyan her insan senin yüreğinde kendini bulacaktır..o kadar başarılı, içe işleyen bir çalışma...
sevgilerimle Temel.
Ben adını hatırlamıyorum, muhtemeldir ki geçer kayıtlarda.
Ama o Bey' i (beyleri) hepiniz bilirsiniz.
Öfkesi ve kudreti vardır.
Yanlış nefes alsanız bedelini bir daha asla nefes alamamakla ödeyeceğiniz.
Bey' in olduğu yerde kaçınılmaz olarak kul vardır.
O kullardan biri hacca gider.
Beyine hediye almadan dönmek istemez.
Kefen bezi alır.
Böyle beylerin huzuruna doğrudan çıkılmaz.
Köylüyü kahya karşılar.
Kulun saflığı ( inanalım mı bu türden saflıklara) karşısında alt üst olur.
Beti benzi atar.
Armağanı sunsa bir türlü gizlese bir türlü.
Düşünür tartar, ne olabilir kendi tatlı canını da tehlikeye sokacak, bu aykırı hediyeyi sunmanın en ince yolu.
Zarif ve yumuşak bir yol bulamaz.
İçeri dalar.
Hediyeyi Kudretli Bey' in önüne atar.
(içimden bir ses, tıpkı köylünün saflığında olduğu gibi bu noktada da öyküden ayrılarak, hayatının en müthiş hazzını yaşadığını söylüyor)
'Beyim,' der. 'İşte hediyen, artık ölür müsün öldürür müsün bilmem.'
*******
Temel' in kimi sayfaları vardır ki önüme kefen bezi atılmış gibi sıçratır beni yerimden.
Hediye olmaya hediye.
*******
Ruhum kahyamdır, sorar.
'Beyim,' der. 'İşte hediyen, artık ölür müsün öldürür müsün bilmem.'
Bu şiir ile ilgili 14 tane yorum bulunmakta