Kan akıyordu yaralı adamın yüzünden,
Paslı bir hançerin işiydi bu kardeşi kardeşe kırdırma,
Kötü bir zihniyet yine iş başında! gel de aldırma?
Kanlar tomurcuk tadında değildi,
Paslı hançerin deldiği yerden akıp göl oluyordu,
Gaflet ve delalet zihniyeti yüzünden!
Eskiden uyuşturan, bağımlılık üreten teknoloji yoktu,
Sorgulayan insanı çoğaltan kitaplar vardı,
Gençlerimiz özellikle neden yasaklı olduğu
Belli olmayan kitapları bulur okurlardı,
Çağdaş ve ilerici kitaplar okumak yasaktı,
Gençler kitaplarla birlikte toplatılırdı,
Her ne varsa yitirdiğimiz hükümsüzdü,
Zalimle baş edemiyorsan zulmü duyurmak,
Verilmiş bir sözdü.
Köleleştirmek isteyenlere karşı,
Karşılarına dikildik,
O coğrafya var ya o coğrafya;
Sınır mayınlarında, dağlarında,
Hain kurşunlarla kan gülleri açan
Bereketli Mezopotamya,
Derdini Harran Ovasının sıcağına anlatamayan,
Fırat ve Dicle’nin sulu kollarıyla uzanıp
Yar gibi sarmaya hazır
Kanatlarıma saklandı
Kalbi rotasını kaybetmiş,
Kim bilir belki de o da bir sevda gibi şaşkındı
Patikası bitmek tükenmez yolculuklarımda
Ne yaparsan yap
Ne yaşarsan yaşa
Bir hikâye kalıyor geriye
Yaşanmamış gibi
Seçimlerimizi rastlantılara bıraktık,
Onlarda bizi seçti.
Zamana yanıt arayan soruların
Cevabını içinde hissederiz
Hayatımızın öncesi ve sonrasının
Öyleydi zaman
Bekleyişler uç vermişti,
Sonrasında gelip bir yerlerde kalakalmışlardı.
Daha çocuktular,
Düşlerinin ayazında
Bekleyişlerini renklendiriyordu,
Dar boğazları yol geçen hanı
Aşkları tek güzel yanı
Gel de gör her gün yeni konuklarını tanı
Labirent ruhlu bir şehirdir İstanbul
Satıcısı, kapıcısı, simitçisi
Gece üzerine çöken sis ile güne uyanmış,
Gelinlik gibi doğmuştu gün gecenin hüznüyle,
Bulutlar salkım üzüm gibi duruyordu,
Gecenin sabaha hediyesi,
Kasvetli ilerliyorlardı,
Üzerimize düşecek gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!