evimizin küçük kızıydı o..
okuldan dönüşünde yakasının bir düğmesi çözülmüş,
dalgalı saçlarını kucaklayan şanslı tokası çoktan sökülmüş olurdu..
koştura koştura tırmanırken,
everest vari ve akordu bozuk tahta merdivenleri,
ya dedesine rastlar,
yada nenesinin eteğine dolanırdı..
aslında çok sonraları;
yaşayacaklarını özetleyen bu kısa yolculukta,
çantasını kollarından sıyırıp bir an önce sokağa çıkmaktı amacı..
belkide;
akşam oturmalarında yaşları kaç olursa olsun,
her zaman televizyona yakın olan köşede oyunlar oynamaktı..
veya telvesi acı,
kendisi koyu sohbetlerin fincanı olmak..
belirgindi yüzünde yaşadığı mutluluk,
çektiği acı,
hissettiği özlem..
şimdiki gibi adı koyulmamıştı o zamanlar şişkin gözlerin..
hatta hiç şişmemişti ki o zamanlar..
ağlamak kolay,
kızmak kolay,
küsmek kolay,barışmak çok daha kolaydı..
kurulan kalabalık ve büyük sofralara eşlik eden küçük sofralarda,
dünyasının büyük misafirlerini ağîrlardı..
yaşanması ayıp sayılan duyguları kısık ancak kuvvetli kahkalarla katık edip mutluluğa;
şimdilerde yıkım kararı verilen hayallerin temelleri atılırdı..
O on iki tahta basamak çocuğu;
bugünlerde,
tozlu yanaklarına yapışan damlalara isimler veriyor..
her birine ayrı hikayeler yazıyor..
hatırlatmak gerek;
merdivenler ne kadar gıcırdarsa gıcırdasın,
sonunda mutlaka vardığın yer bir sonraki yolculuğunun ilk durağıdır..
senin basamaklarda bıraktıkların,
saç tokan,
okul çantan gibi ruhunu hafifleten yüklerdir,
ismi her ne olursa olsun..
Kayıt Tarihi : 2.1.2012 20:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)