kaçıyorlar bulutların ıslattığı sokaklar
ışık küle düştü düşeli,
tunç gagalar yeşertiyordu kundaktaki çığlığı
tül bakışlarla sulanmış her yer
sonsuz nefes bekliyordu ata yurdunda
arkasına bakmadan kaçıyorlardı
toprak boşluğundan ölüm gözetler diye
gölgelere saklanmış karanlık fanusla
boğulan sahipsiz gözler aynı evdeydi
terk edilmiş işaret levhalarında saklananlar
bir karışlık yolda emekliyorlardı
kan bağışındaki sağlam iskeletlerle
şaheser dilimli genç kuklalar yeni gelmişti
ter dökmüş yosun kayalıklar
kalpten damlayan şarapneller
el ele serpilmişlerdi kekik okyanusuna
sahiplenemediği bahçe ıstırabıydı sadece!
ruhu yanmışçasına kaçışıyorlardı..
kınından sıçrayan bir kalem
ucu açılmamış kılıçla hemdost
geceyi bir kaleme bağlayamam
gündüz düşmanını bana gösterdiği için;
gece ise hiç bağlayamaz kalemimi
sonsuz fişekler patlarken iç’te..
mavi martılar ne yapsın kızgın çölleri
deniz ateş ateş köpürürken
dili kesilmiş kaşık tadamaz tabağın içindeki baklayı
çıkartamaz yemeğin hazzını
ağızdaki ramak,ruha dilbeste olmuşken
mumu üflercesine ateşten de kaçıyorlardı
neydi bu kalabalık seslerin soğukluğu?
hangi filinta kalemi kor etmişti
sakat kanatlar kan gibi damlamazken
ölüme serum vermek bir düğüm nakarat!
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇopurKayıt Tarihi : 2.4.2011 06:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!