özgül ağırlığı kadar yaşam umudunun
çok uzaklardan bilinmezliği sürer, görseniz
ve derin uykulardaki rüyalar kadar büyür
saydam uğultusu mor kaküllü rüzgarların
yakından görünmesi gibi ellerimin ve evrenin
bulutlar da üstüme üstüme gelir sonra
yağmurlar üstüme üstüme yağar
bir tohum çatlar orta yerinden
bir şaşırır kalırsınız ki sormayın
kimse böyle bir şaşırma görmemiştir
gümüş sikke üzerinde kabartmalar görmemiştir
çünkü edilgenlik doğar doğanın rahminden
evrenin nasıl oluştuğunu bilmez kimseler
ince ince bir yadsıma öyküsü sızılanır
göğün ucunda bir yerde, uzaklarda
ben anlatsam dinlemez yoldan geçen insanlar
hadi başkalık büyütün beşiğinizde o zaman
imkansızı deneyin kendinizin içinde, bir deneyin
ve uzaklar ölçüsü gibi kesinliğin
unutulmuş belki bir yerlerden
doğumun evrensel bütünlüğünden unutulmuş örneğin
eski bir efsanenin anlatısı dillerde
çizerken eskizini uygarlıkların
ve çoktan çoğalan yansımasında sonsuzun
yaratılmış belki yoktan
dış bükey aynalar saklar artık o eski zamanları
ayrılırken bedenlerden nefesler
sesler üşümüş bir gök gürültüsü kadar yalın
uçurtmalar kör maviliğinde gökyüzünün
bir seremoninin pandomimi gibi örneğin
süzülür boy aynalarından içeri
bulabilmek için bütünsel gerçeği belki de
ben kendime dönerim kıvrıla kıvrıla
süt liman yalnızlığında kına çiçeklerinin
denize girdiğim yerlerde kuşlar ordusu kümelenmiş şimdi
rüzgarlar beni benden sorarken ben yoktum
yani ben yoktum dağların arkasında çoğu kez
oysa nehirlerden dökülen kısa boylu çocuktum
bir büyüteci büyütmek gibi sanki gecelerden
apansız büyümek sonra anıların kucağında
anıların kucağında keyif çatmak sessizce
usulca kulak kabartmak yarınlara
büyümek zamanın birinde, öylece kalakalmak
ve öylece bakakalmak derin anlamın bütününe
seni kendimde aramak, kendimi sende bulmak
sen ve ben diyelim bir bütün olmak
bir faninin başka ne isteği olabilir ki
bir faninin başka ne isteği olabilir söyle
ben seni sevdim ama en çok seni sevdim
ben seni sevdim de evrildim
zaman gelecekse sessizliğin içinden
gelecek sınanmış deruni zamanların
saklı imkan alanıdır
ve olasılığa karşı düşüncede
bir ileri koşmadır, yorulma
arınmadır tepeden tırnağa
heidegger vurur mührünü zamana karşı
hükmünü de
varlığa, yokluğa, hiçliğe vurur mührünü velhasıl
sonra her şey varoluşsal ve derinden fasıl
takvimlerin zamanından ayrı bir zamanın
gölgesinde bekleyin yarınları, gülümseyin insanlara
ve geniş bir yaklaşımla yaklaşın yaklaşırken
adım adım ölüme
kaldı ki zordur süreç felsefesi damıtmak
yarı yoğun imbiklerde
henüz değil de değil gömütlere gömülen mahrem
her insan doğduğunda ölmek için yaşlıdır aslında
şimdiki anın keşfinden öte
açıklık sevgisine karşı durmanın yazgısı
kuşatır ezgisini yarınların
yarınlar denince akan sular durur içimde
mizacı yeknesaklığın bir kuru dalın ucunda
algıları bırakın bir yana, duyuları da
bir uyuyun da uyanmayın bakalım ne olur
bir gülümseme gibi yazgının dehlizinde
ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum demeyin
fal açan yakamozların ışıltısında sakladığı
kime yazılır dilekçeler parmak uçlarında zamanın
eprimiş güneşler gibi
eski zaman kopyacıları
öfkenin sesini duyurur buz tutmuş gecelerden
içgüdüler birbirinden habersiz duvar kağıtları gibidir
ters yüz olur yüzlerde birer birer
sonra duvar kağıtları yapışır da solardı
odalardan geçmeler yüreklere yüksekten
doğa bir tekrarın simgesi gibi
tekrarlanırken bir çemberin içinde
varlığın doğum ve ölümünden
gök ekinlerin devranına kadar her şeyde
doğa etkin kılar tekrarı
etkin kılar etkiyi
böcekler kuş uykusuna yatar kozasında
bir böcek yumurtasını bırakır kovuğuna
bir kelebek baharı göremeden ölür belki de
kimse bilmez hiçliğin dölyatağı nerede
sonbahar yaprakları yaprak mıdır her daim
yaprak bir başka yaprak için yok olurken
uçurumundan ürküp korktuğun hiçlik nedir
varlık gizli bir sır gibi zamanın içinde
iç varlığını tanıyın varoluşun, bir ağacın
böylesine susamış olanını tanıyın
bir ağacın esrarlı ve sürgün veren gücünde
bir kez daha görün ve tanıyın
doğanın gücü varlığın ortaya çıkışında bir ve aynıdır
çünkü varoluş ve kayboluş bir bütünün parçası
ve şimdi tek hücreli organizmaların sinerjisi
umudu doğurur bulutların avucunda
nefes ve dokunuş birbirine karışır
ölüm hasadını kaldırır yaşamın
insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi çalışır
oysa bir çiçek dürbününe benzer tarih
her dönüş yeni bir surettir
her dönüş yeni bir kümelenme
sonra duru bir sonsuzluk açılır zamanın suretine
bir kapı açılır içime
keskin bir bıçağın gölgesinde
ölümü düşünmek bir rüya gibi
uyuyup uyanmamak bir daha
her şey bir saniye içinde
kapanması pencerenin
inmesi kepenklerin
her şey bir saniye içinde
bir değişimin gelgitinde
kör bir dönüşüm
başka bir başkalaşım
gibi yer yarılır
sallanır kara toprak
sallanır da sallanır
ey dünü olmayan yarınlar
bırakın kendi değerleriyle yaşasın
kendilerine verilen değerin
değerini bilmeyen insanlar
nedense yeni kural koymaz yaşanan zamanlar
yaşanan yaşanmıştır da ondan
matematiğin dili haykırır birden
sonsuz kere sonsuzluk diyerekten
boyacı küpüne batırılmış yinelemeler lime lime
ilham var dediler geldim ama sen yoktun
bir kükremenin içinde esneme gider tersine
oysa bilinmez bilinmezlik nelere gebe
ölüm yaşamın neresinde diye sorar philalethes yedi düvele
ve yaşam ölümün neresinde bir de
ah, ölüm yaşamın sesinde
çünkü yazı beklerken kara kış ölüm
evrenin ortasında büyük bir uyanış ölüm
ölüm bir gizemdir ki ufkun ötesinde
taşır sırrını atom bombasının, felsefe taşının
stradivarius kemanlarının müziğinin de
ölüm gizli bir gizemdir hücrenin çözümünde
göğsünde düğmeleri olan gecenin
hayal meyal hatırlanan eflatun tükenişi
tükenişi bir su birikintisinin
sarı sabahlar saklar tasvirini bulutların
giz dolu bakışlarla, kırık dökük ve donuk
dökülür saçaklardan ayaküstü konuşmaları
hüzünlü buluşmaların
ve kır kokusunun boyutundan
artık bir şey söylenmesin ceylanlar
o bizim ceylanlar su içerken pınarlardan
ince telaşları uzak yerlerin gözleri bağlı
taşar taşkın sular gibi öteden de öte
oysa herkesin bir saati var ölüme
herkesin bir nedeni
ne zaman, nasıl ve nerede belli değil
o zaman anna fazekas'ın ölümü kadar mı sarar
ölüm ruhtan önce bedeni
yoksa daha fazlası mı
tendeki iz ölümün bıraktığı
ya da kapsar mı yaşamın gerçeği
imre greiner'in penceresinden
görebilmeyi her şeyi
buda'da bir boşanma eskiden kalan
derin bir sızı akar duru bir yazdan
karmaşık duygular manzumesi gibi yaşam
sonra ne kalır geriye bedendeki hazdan
gün gelir ölüme dair hakikat
sarar bütün bedeni
ölüme dair hakikat bu neylersin
varsın sarsın bedeni
ruhtan öte ne var ki
ölmek, ölmesi midir insanın acaba
yoksa tutunması mı başka bir yaşamın kıyısına
usulca
ey insanlar!
sonsuzluğun son ucunda bekleyin beni
istanbul; 21.10.2012
Zeki TüyenKayıt Tarihi : 7.9.2013 13:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!