ÖLÜME BEŞ KALA / BİR İSTANBUL DÜŞÜ
Yıllar, yıllar öncesinden bir öykü dolanıyor yüreğimize, onlar gibi olamamak mı yoksa onların makûs talihi mi bizi çeken. Sen, ey sevgili, Leandros’u yaşatan benliğimde, bu sen değilsin. Şimdi bana anlatabilir misin gerçeği? Kumsaldaki o tepede sana bırakmıştım gözlerimi, al getir onları geri. Yaz bitiyor, kapımızda güz bekliyor hırçın ve umursamaz rüzgârlarıyla dökmek için yapraklarımızı. Biz, yine de denize çevirelim yüzümüzü. Denizler mücadeledir, denizler aşktır, denizler sonsuzluktur. Sona çok az kaldı desem, bundan başka şansımız yok desem, ben her gece sevdanın ateşini senin için yakıyorum hala desem, bana geri verebilir misin ömrümü? Şimdi ne kadar birikmiş özlem varsa koy bavuluna. O şehir, bu şehir bırak kalsın arkada, hepsi bir İstanbul etmez nasılsa…
Büyükada vapurunda
İstanbul’u ser ayaklarıma
köpüklerle yaz ismimi
bir yanımız Boğaz
bir yanımız aşk
ama dur
önce öp beni
daha önce hiç öpülmemiş gibi
öyküler kıskanır nasılsa
Acılarımı dindirecek bu yolculuğu son kez yapıyorum. Bu son gidiş, artık dönmek yok. Aşk, en çok İstanbul’a yakışır derler ya orada buluşmalıyız seninle, İstanbul’da aşka yakışmalıyız. Ağrılarımızı azgın sularına, kırgınlıklarımızı sert rüzgârına, sevdamızı heybetli siluetine asmalı, Hisar’da arzumuzu yakmalıyız. Yaz poyrazlarına tutulmuş ağaçlar gibi bedenim, sıla gibi tütüyor özlemin ruhumda. Dün ayrılmışız gibi öpüşlerin tenimde, bakışların benliğimde, yüreğin ruhumda, bilmiyorsun. Uçuk dudaklarına her gün ellerinle dokunduğunda, gölgesi çatıya düşmüş boş evlerin yansıması sokulur yüreğine. Oysa bütün umutların güllerle donatılı fidanları her sabah taze sulara muhtaç bir ömür dalıdır. Kırağılarla katılaşan saçlarımızda ve göğsümüzdeki sevinç çalımlarında gemsiz atlar gibi doru aşklara yürümeliyiz. Hepimiz, infazı yüreğimizde taşıyan canlılarız aslında.
yaşanmışlığın kokusu sinmiş sokaklarda
sakallarında sararmış hüzünler
ellerinde gizli bir anahtar
tarihin oymalı cumbalarında
nal sesleri açsın kapıyı
sarıl bana öp bir daha
çıtır ekmek, domates, peynir
demli çayımız da varsa
öğlen olur nasılsa
Çizgileri derinleşmiş yüzün avuçlarımda, gözlerinden akan kızgın lavları yutuyorum. Kavga kıyamet kuşatsa da sessizce bu koca şehri, dinle yüreğimin iniltisini, sana seslenen. Martı gagasına iliştirdiğim bir yudum nefesim kaldı onu da sana vermeye hazırım, bilmiyorsun. Her mevsim, yeni bir umudun kanayan toprağı olsa da, nice sevgililerin bu uğurda gözleri açık gitse de, sendeki yürek sevdamı taşır, aç göğsünü aşkın rüzgarlarına.
Kalamış marinada demirli teknemiz
gözlerinde pupa yelken
sözlerimde vira bismillah
aldırma sıcağa soy içinde ne varsa
atladık mı serin sulara
kapılırız dip dalgalara
yedi tepenin rüzgarları yıkar nasılsa
Bu yalnızlık atlasında çürük kanatlı pencerelerden baktıkça hayata, süzgün bir ayın ışığı sızar yine de içimize. Öpülmeye, koklanmaya hasret karanfiller gibi demirlenmiş bir yüreğin örsünde nice sevdalar işlenir, istersen. Kapatma, sevdayla yıkanan gönlünün şiir pencerelerini, öfkelerini yağmurumla yıka. Dinle bak, usulca geceyi giyiyor şehir, kuleye gitmeli, ışığı yakmalıyız onca sevdalıya. Aşk kokulu nefesimizle karışırken tuzumuz terimize yedi tepe ağlamalı, İstanbul’u sarmalı nabzımız. Dalgalar teslim ederken Leandros’u, depremlere gebe faylar kırılmalı bin yerinden ve ben senin kollarında ölüme beş kala gülümsemeliyim.
Üsküdar’da kısa bir mola
Mihrimah sultandan
kallavi kahvesi yanında
sahaflara da uğramalı
aşkın kitabesi olmalı
başucumuzda
sevişirken Boğaz’da
haydi şimdi öp beni doya doya
ölüme beş var nasılsa
…/ Şiirim beni bekliyor oysa ben bir sigara yakıp karanlık suların gölgesinde gizleniyorum. Efkâr mı geceye, yoksa ben mi efkâra yakışıyorum. Balkonumda azgın dalgaların sesini duymak istiyorum, vurdukça kıyıya sıçrasın yüreğim. Denizliklerde kandillerin titrek ışığından başka gecenin sessizliği var. Haydi diyorum, haydi... Deniz benim için çakıl taşı bırakıyor kıyıya ve usulca çekiyor dalgasını. Ben kokusunu içime çekmek istiyorum, rüzgârlarım uzak, tuzak olur sana diyor. Kıyı ben, kum tanesi ben, kuşlar ben… Kolay mı ölümsüz bir sevdayı kucağında ölümüne taşımak, göğüs germek tüm hükümlere ve hala inadına, inadına, inadına sevmek.
RENGİN ALACAATLI
Rengin AlacaatlıKayıt Tarihi : 30.8.2008 16:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sayın Rengin Alacatlı gene büyüleyici bir çalışma. Sizi tebrik ediyorum. Bütün içtenliğimle. Şiir ve yazın adına teşekkürlerimi sunarak.
Sayın Rengin Alacatlı gene büyüleyici bir çalışma. Sizi tebrik ediyorum. Bütün içtenliğimle. Şiir ve yazın adına teşekkürlerimi sunarak.
Sevgili şair dostum, bu düşü hep yaşıyoruz.
Şiirinizle adeta İstanbul boğazını dolaştım.
Çok harıka bir çalışmayla güzel bir şiir. sıze saygılarımı sunarken, tam puanımla selamlıyorum.
Esen kalın.
TÜM YORUMLAR (55)