Bir pervane olmuşuz uğrunda dönen, yanmışda sönmemişiz ebediyen
Sana adamışız canı cananı,görmemiş gözümüz senden başkasını
Uzanıp arşıalaya yükselmiş başımız,en yüksekten atmışız benliği yere
Güller olup açmışız gönül bahçelerinde derken dağılmışız ayrı yerlere
Korkmayız ecelden çünkü bin kere dönmüşüz biz
Ölümü gülistanda güller saymışız biz
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
sufi yaklaşım, değerli dizeler..
tebrikler arzu bu güzel şiirinizi yürekten kutlar başarılarınızın devamını dilerim kaleminiz daim olsun Turan
Ölüm Ayrılık Değil Kavuşmaktır Sevgiliye
Bir pervane olmuşuz uğrunda dönen, yanmışda sönmemişiz ebediyen
Sana adamışız canı cananı,görmemiş gözümüz senden başkasını
Uzanıp arşıalaya yükselmiş başımız,en yüksekten atmışız benliği yere
Güller olup açmışız gönül bahçelerinde derken dağılmışız ayrı yerlere
Korkmayız ecelden çünkü bin kere dönmüşüz biz
Ölümü gülistanda güller saymışız biz
Utanmış nurcihanda yaklaşınca bize ecel
Bir daha uğramamak üzere terketmiş bu diyarı
O Kadir i Zülcelalin haşmetli sultanına yaklaşınca usulca
Tövbe etmiş binlerle kez adı ölüm olduğu için
Sen ölümü usulca koynuna aldın gülüm
Utandırdın kendisinden gül bahçesi oldu ölüm
Doğdun yeniden aşkla kaldığın yerden
Aşkın içinde aşkla vuruldunda küllerinden doğdun gülüm
Cesaretin karşı geldi gönlündeki esarete
Haykırdın dağlara Zülcelalin sevdasını
Utandı da dört mevsim şaşırdı birden gülüm
Derken bülbül dile geldi artık yeter dercesine
Kanayan gülün yıkadı bağrını şehadet ırmağında
Abı hayat içirdi bağrına susayan dudaklarına
Bir beyaz gül oldu kanayan kırmızı gül
Artık bitmeyecek şarkılar susmayacak dualar
Hakikat aynasında tamamlanacak yarım kalmış bu masal.
Arzu Göymen
arzu hanım ;
ezelden ebede yolculuğumuz devam ederken han dediğimiz bu dünya hayatında yaşarız ve tekrar esas ebedi yerimiz olan ebediyyetteki cennetteki evimize yol alırız..işte ölüm ve doğum ezelden ebede giden yolculuğumuzda tıpkı gümrük kapısı gibidir..ve bu gümrük kapılarından sorunsuz ve yaradana şeksiz imanla geçersek ruhumuzun sahibi ve aşkımızın sahibi rabbimize ulaşırız..zaten bütün müminlerin amacı da budur..
bu bağlamdan bakınca çalışmanız çok çok güzeldi..
yüreğinizin sesi olan bu harika çalışmanızı beğenerek okudum.. kutlarım saygın kaleminizi...tam puan 10..akçaydan selam ve saygılarımla..ibrahim yılmaz
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta