ruhun mu yasak bana
saçlarının dağınıklığımı söyle
toplar acılarımı bir yerde yürüyüşün
yan gözle yanımdan geçip gidişin
ve de hangi yanardağdan aldı ki ateşini yüzün
yanaklarından yanaklarıma lavlar püskürür
dudaklarında ararım bütün kurtuluşumu
silik ve sakin yaralarda demlenirken
ilk akşam huzursuzluklarının karlı geçmişi
alaca bir sahanlıkta yakalandığım ağrıyı unutma
kendimi sonu mutlu pastoral romanlara verişimi
düşüncelerimin can hıraş sarıldığı yaşam gerekçem
kanıma dokunuyor bu acar ürperti
gittin sanıyorum olur olmadık her yerde
gitme kal diye her yeri sana getirmek istiyorum
oysa hiç büyümedim
ellerim hala küçücük
bileklerim ince
duygularım ham
yüreğinle işle beni
bayağı bayağı bir adama benzet...
aşkımla aramdaki en acı gerçeksin sen
ölü şairler antolojisine şiirlerimi yazdıran
zamana en uzun grevisin yüreğimin
seni sevme işçisiyim ben sonsuzluk bilinçli
güz yaprakları
çivili birer gürz gibi inerken
aklına hüzün evlerimin
keşfedilmemiş bir mevsimdir saçların
acılarımda meyvelenen
tattıkça sonsuzlaştığım...
hadi rica ediyorum
göğü
bakışlarınla göğe bakmama işle
bana
çekip giderken seni anımsatmaya tutanacak
bir mavilik bırak
ölü şairler antolojisine girmek istemiyorum
gecelerle ilgilenince amansızlığın
sıkı bir çay saatinde saksıdaki çiçeği konuşmadan
günün son ışığına bahşettiğin gülüşünle
yüreğine işle beni
kanınla canınla bezet...
Kayıt Tarihi : 27.11.2010 02:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!