bir zeytin ağacıyım ben, gölgem silik!
rüzgârım terli, bir dağın heybeti çınlar içimde.
sen yine gel bir akşamüstü gölgeme dikil!
sesine doku dallarımı, gebe kal yalnızlığıma, doğur özgürlüğümü
tezgahımda çök sırrıma, sütüne doğra ılık ılık ekmeğimi
menzilimi inkar et, ateşe tut beni, önümden geçerken ağla!
iklimlerim var sana pencere tuttan karlı salınışlarım
sorarsan dirliğimde gezdiriyorum susuzluğu
gel kır beni! Ayıkla hücrelerimden ayıplarımı
zincirini çıkar ruhumun, posasını at eşeklere
uçurum yeşili gözlerinden izleğime düşüyor gülüşün
yerçekimsiz gözlerinde çok çekmeceliyim ben
tavında teşhir ateşim, su geçirmez ıslaklığım
sevmişsem, yanılmışsam, tınılıysa parmak uçlarımdaki sancı
gürültüme bir eşkıya gibi tüne! al çıkar beni gitmelerine.
kristal bir yaranın taze kabuğu mu bizi anlatan?
buruşturup yere atıyorsun kanımı, ben asil ve sana sevdalı
nedenler yaratan varlığına zillenmiş bir fidan gibi yüreğim
hibe ediyorum gasp ettiklerini, yani teşvik ediyorum yalanı
cinnetle cennet arası bir maymuncukla gir ruhuma! Aç kapıyı
mahcup etme çocuklara beni, ihtilal'in bedeli var.
ağlarsam dağlarımı da çıkarırım üstümden, bilinsin.
gövdemdeki mağralara sunak ettim etimi, hayvanın acısı var!
kuytuların ucuz yağmurlu çöküntüsüyüm ben
nerede bir duvar dibi görsem alıp sensizliğime yamıyorum.
anlamak için seni, sülalemin tüm arsız kızlarına sevdalandım
zehirli bir gümüş gibi masanın ortasına sapladım gülüşünü
güvelenirken, anılardan çekmeceler yıkıldı üstüme
gelirsen beklerim, çok şair ölüsü aldırdım rahmimden
bana fısıldayıp durma kendini, senden başka sensizliğim yok!
hem yüreğime çakıl taşı biriktirmekten yorgunum
üstelik kil tutmuş ömrümü, ellerim alev içinde
çıplak elle tutamıyorum seni.
ölü evinden bir zeytin ağacıyım ben, gölgem küflü
her eylül bir kadın bin başlı bir sancı işler gövdeme.
Kayıt Tarihi : 23.5.2015 20:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!