Hangi mahallede imam yok,
Ben orada öleceğim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarım, saçlarım ve her şeyim.
Ölüler namına azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balık;
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devrimciler delirip kirletmişler köşeyi
Boca edip dökmüşler içlerinden o şeyi
Bilmeyenler öğrensin ne demek miş şu nikmet
Bir kaç mesaj içinde faş etmişler her şeyi
ağızları ile mabatlarının farkı yok
dillerinden düşürmezler ..ok
ALLAH RAZI OLSUN ABDULİLLAH HOCAM. Bende bu lağım farlerine ne desem diyordum.Deliklerinden çıkıp kirletiyorlar burayı.
Kızım sana diyorum gelinim sen anla Wilfirıt Dümbelekçioğlu.
Naci Leblebicioğlu. Sana kafa atar oturturum gerzek!
Osman Hocama yamalanmak, şiir dediklerini kurtarmak için takla atma.Seni burda istemediler kovdular. Sahte isim adla, çakma devrimcilik yapma şuursuz.
Bir Çin atasözü ‘’dünyada kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, biri de henüz doğmamıştır.’’ Der.
Bu şiir kusursuz olmak isteyişin şiiri yeğenler. Vahap çocuk Allah’tan zamanın yok. Bir de zamanın olsaydı kim bilir ne olurdu. Bütün ifrazatlarına rağmen senin mazur görülebilir bir tarafın var. Zira belli ki bir iki tahtan eksik.
Bir de şu gözünü toprağa dikmiş ihtiyarlar nasıl üzünç, dillerinden din lakırdısı düşürmediklerinden maada mazur görülebilir tarafları yok
ağızları ile mabatlarının farkı yok
dillerinden düşürmezler ..ok
Öleceksiniz ulan öleceksiniz. Ve de sürahi boş bardağa neden boyun eğer bilir misiniz? Ey dibi delik bardaklar bir şey alacağınız yok şiirden, amma çare yok, şiirin sürahisi sizin o meymenetsiz buruşuk suratlarınız da dâhil, ayırt etmeksizin eğilip su dökmeye devam edecek üzerinize. Arının yunun diye murdar herifler.
Sonsöz, seni unutmadım Sinan yeğenim naif yorumun için teşekkür eder gözlerinden öperim.
Şair güzel uyu ve bizlere dua et, şair olamasak bile adam olalım. Asıl duaya ihtiyacı olan sağlardır sen bizden iyi bilirsin.
Sivas unutma. Denizler ölmez. Marx em Lenin yaşa. Yaşasın halk kardeşliği.
anakronizm (anachronisme) e düşmeksizin yani tarihsel bir dönemi bugünün şartlarından ve ruhundan değerlendirmeye kalkmaksızın anlatmak gerekirse cumhuriyet bu çağdaşlaşma yönünü seçmekle hatasıyla günahıyla bugüne gelmemizde çok isabetli bir karar almıştır..
Zira doğu toplumları batının özellikle sömürgecilik yoluyla iş gücü (köle) kullanımı ve buharlı makinanın icadıyla yatay ve düşey taşımalardaki kazandığıimkanlarla doğu toplumlarına büyük fark atmıştı..
Türkiye belki japonya hariç doğu toplumları içinde çağdaşlaşma yoluyla ilerlemenin önünü açarak öncü bir şekilde bu açığı kapatmada önemli bir mesafe katetmiştir..
batı dünyasında , teknolojik gelişmeler sonrası toplum yapısı üretim ve artı değerin paylaşılması konusunda iki ideolojik kanada bölünmüştü..
Bu durum, muasırlaşma ilkesine bağlı hareketi oluşturan aydınlar grubunda da bir ayrıştırma oluşturmuştu... İstiklal harbi esnasında dayanışma içinde bulunduğumuz s.S.C.B ile savaş sonrasında uzaklaşmamız nedeniyle aydın grubun önemli oranda çoğunluğunu teşkil eden sosyalist grubun eli zayıflamıştır..merkezi hükumet , cumhuriyet halk partisine ait altı okta geçen halkçılık temel ilkesini karma ekonomi dediğimiz ve daha çok liberalliğe yaslanan anlayış içinde uygularken sosyalist kanat bununla yetinmek istemiyordu..
Cumhuriyetin başlangıcından 50 li yıllara kadar bir yandan ittihat terakkici eskiden yenilikçi olan fakat cumhuriyet sonrası geride kalan ve bir taraftan sosyalist kanadın zorlamaları arasında süren bir çatışma alanı cumhuriyetin kararlı yürüyüşüne fren etkisi yapmıştır...Çünkü cumhuriyet bu çatışma alanını oluşturan asıl muharrik güçler tarafından oluşturulmuştu...
bu arada dünyada da hızlı değişimler olmuş ve ülkedeki islamcı ve türkçü akımlar merkezde bulunan liberal muhafazakar kanadın içinde yer alarak merkezi imkanlardan yararlanarak güçlenmişlerdir..
Sosyalist felsefe esasında sadece ekonomik pransiplerden ibaret değildi.. , varoluş felsefesini oluşturan diyalektik materyalizm esasında bütün sosyalist ülkelerde gizli bir karşı koyma ve yeraltı muhalefetine yol açmıştır..
cumhuriyetimiz, diyalektik materyalizm gibi dayatmacı değildi.
inancın tatbikatının, daha akla ve mantığa uygun, hurafelerden arınmış ve uygarlık düzeyine tırmanmada fren görevi yapmayacak şekle evrilmesini öngörüyordu..kamusal alanda da bütün inançlara eşit mesafede olamyı öngörüyordu
elbette bu uygulamanın zaman zaman doz farkı olmuştu..
işte bu hal ve ahval içinde fazıl hüsnü dağlarca başlangıç cumhuriyet neslinin prototip sanatını oluşturan santçılardan birisiydi..Ne ki onun şiirdeki ideolojisinin hele hele başlangıçta meerkezi yapıya tam bir uyum ve bağlılık içinde olduğunu biliyoruz.. nazım hikmetler gibi , kemal tahirler gibi , sabahattin aliler gibi bir mesafe koymamıştır o merkezi yapı ile arasına en baştan..
ilerliyen yıllarda toplumcu kanat şairlerinin arasında yer almasında da yine ideolojik bir bıçkınlık ve iddia içinde olmadığını düşünüyorum..
felsefesi sosyolojisi ne kadar derindi? bu konuda yazdığı nesirlerin de ses getirdiğini söylemek mümkün değil..
Buna karşın derinleşmeye çabalayan , kelimelerle oynaşırken onların arasında kaybolmuş , yenilik ve yeni sesler peşinde bir şairdi...
Bu şiirine gelince...
Onu da yeni bir bölümde ele alalım...
Devam edecek...
Dünyanın her hangi bir yerinde.. ne biliim singapur.. papua yeni gine.. izlanda arabistan.. finlandiya çin filipinler yahut samua adasından şair çıkmaz.. yalnız ruslar şiir yazar..
bu sebeb günaşırı rus şair şaireler.. günaşırı çiçeki burnunda körpe şairelerimizin.. enfes müthiş şiirleri ile tanıştıran yetkililer.. seçici kurul gönlünden kopmuş..
bi güzllik yapmış..bizim kendi şairlerimizde var.. yaşarken yaşarmı yaşamazmı bilmediimiz.. ölünce bari şurda yad edelim demiş ne hoş..
ohooo ne güzel..
özellikle.. aşırı birikilip.. bu tatlısu balığı ise bizdendir öyle ise iyi balıktır.. yok efendim tuzlu su balığı ise bizden değil şiiri de kötüdür.. diye kalabalık istemediği.. meçhul kalmak istediği için.. güzel şiirin okur sessizce kutlar..
başta curiyi..
.. şurdan eli boş geçmeyim nacizane iki cümlelik dahi olsa kelam edeyim der yorumcuları.. olmak üzere.. çorbaya her tuz dökene saygılarım iletir.. hayırlı pazarlar dilerim efendim..
Cumhuriyet dönemi ve bu dönemin şiirini anlamak için biraz tarih ve sosyolojiden söz etmek gerekiyor..
osmanlının sosyolojik yapı itibarıyla incelenmesinde elbette kurucu güç'e bakmak gerekir. Kurucu motor güç olarak ulusal gücün türkler ve inançsal gücün islamiyet olduğu kabul edilir..Ancak söğütten motor diyen bu hareket doğuda kalan türk unsurlardan çok batıya ve hristiyan uluslara doğru yöneltti büyümesini..Bu nedenle de devlet yani sosyal yapılanması islamın medine dönemi diyeceğimiz farklı aşiret ve farklı dinlere uygulanan bir tatbikatı benimsedi...hukuk farklı inanış ve uluslar için muhtar (özerk) bir yapı arzdiyordu..Hristiyan dünyada dini reform hareketleri bve modern mezheplerin çıkmasından sonra oluşan seküler yapıya ayrıntı da farklılıklar olsa da temelde pek ters düşmüyordu..ancak batı dünyasının teknoloji ve bilim ve keşiflerle güçlenmesini takiben osmanlı azınlıkları ile temaslar ve haklar konusunda bir çaba başladı ve bunun sosyolojik yansıması tanzimat (düzenlemeler) hareketleri ile oldu.
tanzimat haeketleri osmanlının gerek aristokrasisi ve gerekse elitizminden ve aydınlarından destek alması nedeniyle sayısal olmasa da örgütlü ve düzenli bir güç olarak başarı kaydediyor ve sosyal yapı tanzimat ilkelerine doğru evriliyordu..
Özellikle hristiyan azınlıkların ve doğudaki arap dünyasının batılı güçlerle kışkırtılmasıyla ayrılık hareketleri başladı ve 11 yıl gibi kısa bir sürede topraklar onda brine düştü...
tanzimat hareketlerinin lokomotif gücü ittihat terakki azınlık hareketlerine karşı türk ulusalcılığını(jön türkler) pekiştirdi ve bu ana tema çevresinde istiklal harbi( kurtuluş savaşı verilerek yeni cumhuriyet kuruldu..
osmanlıdaki çok uluslu ve çok inanışlı yapı artık hetorejen bir sosyolojik özellik göstermekten çıkmış daha homejen bir toplum oluşmuştu anadoluda...
elinizde ağırlıklı olarak sebze varsa örneğin salata yaparsınız..ama malzemenin içinde et süt şeker un sebze meyve olursa sofra menüsü de bu ihtiyaca göre tesbit edilir..
Yani malzemeye (sosyolojik yapıya) göre devlet işleyişi oluşur...
cumhuriyet ittihat terakki anlayışı içinde oluşan dört kavramdan islamlaşma, osmanlılaşma, batılılaşma (muasırlaşma), türkleşme kavramlarından birisini temelde bitirmişti...
osmanlıcılık ayıklanınca diğer üç kavramın nasıl (hangi dozda)birleştirilerek bir yemek oluşacağı gündeme geldi..
Cumhuriyet , varlığının devam edebilmesinin olmazsa olmaz şartının muasırlaşmak olduğunu sezdi ve ve yeni yapılanmayı diğerlerini yok saymadan ama bu hedefe destek olacak şekilde dizayn edilmesinden geçtiğine hükmetti...
DEVAM EDECEK...
Reklamın gücü işte,koca şairin en kıytırık şiirini göklere çıkarttırır.Reklamlara aldanmayan asil ruhlu insanlara selam.
Şairin o anki inanç ve ruh halini yansıtan ibretlik bir şiir diyebilirim vesselam.
İşte bu şiir...
Bu şiir ile ilgili 55 tane yorum bulunmakta