Gözlerin nesillerden geçmiş de gelmiş
gözlerime
Geçmişime bakarım gözlerinin kahve telvesinde
Tek kelimesini bilmediğim bir dildir gözlerin
Hiçbir şey anlamam ne anlatır kirpiklerin
Bir kırparsın
Ağır bir taş kıpırdar
Gözlerin harelenir yüzünde
Gülüşün
Tutunduğun o eğri şey
Düşmesin diyedir yüzün
Sana merhaba desem
Bir topallama olur ancak
Merhabayla başlayacak sözlerin
Mağara içleri kadar yankılıdır ve serindir sesin
Bir kapım bile yok ki benim
Nasıl çağırayım
Ben kendini ev zanneden bir duvarım
Konuşurum duvar yazıları gibi
Üzerine afişler yapıştırırlar fırçalarıyla
İllegal aşkların militanları
Sana sarılasım gelir
Arka bahçelerin ikliminde
Bir kara kedi olup kaçarsın sıçrayıp taşlarımdan
Bana sözcükleri vermişler senin yerine
Bir çocuğun taşlarla oynaması gibi
Sıkılmadan oynarım
Dört duvarım arasında
Şair sen olsaydın
Aklına hiç gelmeyecek bir imge olurdum
Kendimi kilitlerdim dışarından
Ama kalabalıklarına karışabilirdim
Sesimi duyabilirdin bir uğultuyu tamamlarken
Yüzümü bile görürdün belki
Bir konser çıkışında
Yüzlercesi arasında
Saklanırdım bir baykuş geceye nasıl saklanırsa
Olmayışının senaryosunu kadere bırakmazdım
Kendim ellerimle yazardım
Kayıt Tarihi : 5.6.2023 11:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!