Evde yalnız olduğum bir gündü. Nedense birden ölüm geldi aklıma. Her zaman, sevdiklerimin yokluğunu; onların yokluğunda ne yapacağımı düşünürüm, ama bu kez kendi yokluğumu düşündüm. Bir an için öldüğümü farzettim......... “Ölsem, annem, babam, kardeşlerim, kızım, eşim, arkadaşlarım ne yaparlar acaba? ” dedim.
Yokluğumda uzaktan, yakınlarımın neler yaptığını izledim. Ölümümün; dünyada hiçbir şeyi değiştirmediğini, yakınlarımı pek etkilemediğini gördüm. Ne kadar sıradan biriymişim meğer. Dünyada herşey sağlığımdaki gibiydi. Yaşam devam ediyordu. Bir tek ben yoktum, o kadar.
Ablam, kardeşlerim eskisi gibi yoğun iş temposunda idiler. Acıktıklarında yemek yiyorlar, susadıklarında su içiyorlardı. Normal yaşantılarını sürdürüyorlardı. Sanki ne ben ölmüştüm, ne de onlar beni kaybetmişlerdi. Ağır yaşam koşulları, yokluğumu unutturmuş olmalıydı onlara. Yoksa böylesine bir kalemde silip atamazlar beni.
Evimde bazı eşyalar değişmişti. Koltuklar, kanepeler farklıydı. Son öğrencilerimle çektirdiğim ve bilgisayar masamda duran fotoğraf yoktu. Vestiyerde ne hırkam vardı ne yağmurluğum.Ayakkabılarım kalkmış, onların yerine başka bayan ayakkabıları konmuştu. Banyoda; saç fırçalarımı, fön makinemi, deodorantımı de göremedim.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.