14 Mayıs 2008 tarih Çarşamba günü Söke Ekspres gazetemizin sürmanşetten verilen, usta ama genç habercilerden sevgili dostum Levent TUNCER ’in “SÖKE BİR FIRSATI DAHA MI KAÇIRIYOR? ” başlıklı haberi çok önemli mesajlar veriyordu. Bu güzel haberi için kendisini kutlarım.
Matbaada o günün gazetesi tükenmiş bulamadım. Söke Şair ve Yazarlar Derneğine gönderilen gazeteyi emaneten isteyip aldım. Haberi oradan okudum. Haber beni hem üzdü, hem de sevindirdi. Üzüntümün nedeni, Egeli Sanayiciler otomotiv devleri için arsa avına, arayışına çıkmışlar, bu devleri Ege Bölgesinde alıkoyalım, fabrikalar Ege Bölgesinde yapılsın, oraya mal edilsin diye vızıl vızıl otomotiv fabrikaları kurmak için fabrika arsası arıyorlar. Ne güzel fabrikatörler, hem de dünyanın önde gelen dev fabrikatörleri bölgemize gelecek, ne güzel değil mi? Amma, Söke’deki bu konuyla ilgili OSB yöneticilerinin olaydan haberi yok… Nasıl olur? Demeyin. Oluyor işte… Olmaması gerekir ama olduruyorlar sağ olsunlar. Yerin adı Söke olunca böyle olaylar normaldir zaten… Bu bizim tarihsel yazgımız. Tamam önce ekmek gelir ama, eğer işlerin bu görevi yapmana engel oluyorsa, o görevi kabullenme arkadaşım. Ya da kabul ettiysen bir formül bul, her iki işini de aksatmadan yürüt.
Tıkandığın noktada da bunu yapmaya zamanı olan kişilere hemen devret.. Söke’nin vebalini üstlenme. Yine söylüyorum; evet önce ekmek amma, yerine göre de Söke’nin geleceği, kaderi söz konusuysa senin, kişisel sorunlarından önceliklidir. Önemlidir, önde gelir… Kişiler bir kurumun başında görev adlımı artık kişiliğinden önce temsil ettikleri kurumu, kişileri, bölgeyi düşünmek zorundadırlar. O zaman da bu konu senin her sorunundan önceliklidir. Çünkü sen bir kişisin, Söke 80 -100 bin kişi... O kadar hayat OBS ’nin gözünün içine bakıyor.Bir an evvel hizmete geçsin diye. En kısa zamanda hizmete geçsin diye, can atıp Allah Allah diye bekliyor… Elimizde malımız var pazarlamasını bilmiyoruz. Yarabbi ne acı sonuç…? Elimizde malımız var pazarlamasını bilemiyoruz. Öncelikle sorunları çözebilmek için sıkıntıya girmiyor, varlık gösteremiyoruz. Yazık… Her şey ayağınıza gelmiş. Adamlar arayış içinde bizim binlerce döndüm, milyonlarca metre kare OSB yerimiz var. Ama ortaya koyamıyoruz… Müşteri bulamıyoruz. Sorunlarını çözmek için her şeyi zamana bırakıyoruz. İşin kötüsü; adamlar fabrikalar kurmak için yer arıyorlar ilgililerin ve de biz Söke halkının haberi olmuyor, davullar çalıp keşkekler yenildikten sonra haber alıyoruz amma, geç kalmış oluyoruz. Ata binen Üsküdar ’ı geçmiş oluyor. Ondan sonra yine bekliyoruz yeni bir atlı gelsin, hatırımızı sorsun diye… Bu kadar vurdumduymazlık, ilgisizlik olur mu? Ne acı, ne acı değil mi? Siz bu kaplumbağa hızıyla hareket ederseniz, ya da birileri gelip elindeki sihirli değneğiyle tüm sorunları çözüversin diye beklerseniz, daha çoook beklersiniz… Hem öyle bir beklersiniz ki, sittin sene o OSB hizmete giremez.
Başka bölgelerdeki Âdemoğulları araya veya devreye girer, işi bitirir, malı götürür. Bizler de ya arkasından; nasıl gidiyor diye bakar kalırız ya da, ha bugün, ha yarın, ha bu sene, ha gelecek yıl diye, sayıklar dururken aradan kepi kapanlar sıraya girip öncelik kazanır, OSB’ lerini tamamlayıp hizmete geçirirler.
Bırakalım artık süslü sözlerle Söke’yi avutmayı ve de uyutmayı, yıllar yılı bunlara karnımız doydu, yalanlardan gına geldi artık… Hareket gösterelim. Ne gerekiyorsa onu, gece demeden, gündüz demeden, var demeden, yok demeden gerekeni yapalım. Bu halkın artık kaybedecek zamanı kalmadı. Söke halkı için saniyelerin, saliselerin bile önemi büyük bundan sonra…
Biliyorum; bu satırları okurken içinizden bana kızıyorsunuz kiminiz… Kızın. Dilediğiniz kadar kızın.. Fakat biraz da, Söke’yi böyle yolunmuş kaz gibi ortada bırakanlara kızın…Çünkü bu günkü hale Söke+yi yalnızca ben getirmedim.Hatta benim hiç günahım yok bu konuda.. Çünkü yıllar yıl ben hep sizleri ve yöneticileri aydınlatıp, uyararak bugüne geldim. Bizleri dinleyen olmadı. Onun için bizim bu geri kalmışlıkta payımız yok diyebiliyorum. Şu da unutulmamalıdır ki bugüne dek ben şahsım için özel bir şey istemedim. İstemem de mümkün değildir. Tüm telaşım, sıkıntım, isteklerim Söke için, Söke Halkı için, Söke’nin işsizler ordusu gençleri için, gençlerimizin geleceği için istiyorum. Geçim indeksinin en alt sınırlarındaki, açlık sınırında, açlık sınırının da altında olan, işsizlikten, gelirsizlikten, yarına bir ekmek alacak parası olmayan kentimin insanları, çöp bidonlarından ekmek, yemek, yiyecek toplayıp yaşayan Sökeli kardeşlerim için çırpınıp, dövünüyor, olaylardaki haksızlıklara isyan ediyorum.
Kavgam bu… Derdim bu. Yaptığım, yapmak istediğim onların bir bakıma daha fazla ekmek yiyebilmesi, çöp bidonlarından kurtulabilmesi, çocuklarının yanında başları eğik olmaması içindir tüm bu savaşım. Siz tuzu kuru olanlar… Yediği önünde, yemediği arkasında olup, karnı tok, sırtı pek olan ve dünya görüntüsünün tablosunu tek renk olarak bir camdan izleyen bir avuç insanlar… Başlarınızı kumun içinden çıkarıp bu insanlara bir bakınız. Gerçekleri görünüz. Vicdanınızın titremesini duyunuz… Şu OSB için önümüze çıkan fırsatı iyi değerlendiriniz.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta