Okumak mı? anlamakmı? Şiiri - Yusuf Aygun

Yusuf Aygun
27

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Okumak mı? anlamakmı?

Yer yüzünde insanlığın şahit olduğu,oku emriyle başlayan tek kaynak kitap Kurandır.(Alak:1) .
Kuran ise; okunan şey anlamına gelmektedir. Ümmi (okuma yazması olmayan) bir peygambere
(Bkz:Ankebut:48) ve hiçbir Vahiy kültürü olmayan Arap toplumuna (Bkz: Hüd:49) oku emri ile kastedilen şey nedir.?
Kendisinden bahsedilirken dağa indirilseydi dağ korkudan paramparça olurdu.(Haşır:21) diye nitelenen bu kitap ne tür bir içeriğe sahiptir? Yirmi üç yılda peyderpey indirilen bu kitap muhataplarından ne istemektedir? (Furkan:32) , muhatabı kimlerdir? Nasıl okunmalıdır? onu herkes anlayabilir mi? onu anlama noktasında kimler mesuldür? İndirildiği ilk toplumda oluşturduğu atmosfer nasıldır?
Bu gün inananlarda oluşturduğu etki nedir? İndirildiği ilk toplum olan Sahabe ile bu günkü İslam toplumunun Kurana yaklaşımı aynımıdır? Kuranın hükümleri konjektürelmidir.?
(tarihi hadiselerle mukayyet) Kuranın evrenselliğini sağlayan dinamizmi nereden kaynaklanmaktadır? Kuran kendini nasıl anlatmaktadır? Kuranın anlaşılmasında Peygamberin rolü nedir? Kuran diğer kitaplara benzer mi? Onu diğer kitaplardan ayırt eden özelliği nedir? Mealler ve tefsir kitapları Kuranı ifade etme noktasında hangi değere sahiptir? Her hangi bir alimin kitabı Kuranı temsil eder mi? Bütün bu sorular ve bu doğrultuda sorabileceğimiz diğer sorular ve bu sorulara verebileceğimiz cevapların niteliği Kuranı sağlıklı tanımamızı sağlayacaktır.
Kuran lafız, mana ve maksat tan müteşekkil ilahi bir kelamdır. Onu anlarken ve okurken bu cüzlerden birisini eksik bırakmak yahut ihmal etmek Allah’ın onunla murat ettiği faydayı elde etmekten bizi mahrum bırakacaktır. Lafız onun Arapça metni, mana onun Arapça yahut her hangi bir dildeki karşılığı (Meal,tercüme) ve ondan çıkan anlamlar (Tefsir,tevil) maksat ise onun hükümleri ve bu hükümlerle insanlığı taşımayı amaçladığı yaşantı düzeyleridir. (Fıkıh ve Makasit-uş’Şeria) bu söylediğimiz hususu sağlıklı bir biçimde anlayabilmek Kuranı tanımak ve yukarıda sorduğumuz soruların cevabını sağlıklı cevaplayabilmekle alakalıdır bu gün bu sorulara vereceğimiz cevaplar Kuranla olan ilişkimizi ve konumumuzu belirleme konusunda kırılma noktasıdır. Bu cevapları sağlıklı olarak verebilmenin bilgisi ve yöntemi ise yine Kuranda verilmektedir, öyle ise ilk adım Kuranı tanımlamaktan ve tanımlamaktan geçmektedir. bu ise onu okumak ve anlamakla mümkün olabilecektir.
Bütün okuma,tanıma,tanımlama ve anlama fiillerinde şu unsurlar gerçekleşmeden sağlık bir anlama faaliyetinden söz edilemez.
Anlatan-- Allah ve Resül
Anlatılan-- Ayet
Mana ve Maksat—İlahi kasıt ve hedef
Anlaşılan--- Meal,Tefsir ve tevil
Anlayan --- Kul
Biz burada Allah ile kul arasındaki iletişim ve etkiletişim olarak tanımlayabileceğimiz vahyi (Kuran) konu aldığımızdan unsurların karşılığını bu şekilde isimlendirdik.Şimdi Kuranı gönderen kaynak olarak Allah ve bu kaynağın muhatabı olarak kul, aradaki iletişim unsuru olarak vahiy ve kulun bu mesajı akletme ve anlama biçimi olarak meal tefsir ve tevil ve nihai vahyi gönderen kaynağın(Allah) insan ve kainat için hedeflediği maksat ve bütün bu iletişimi somut bir numune olarak anlayıp yaşayan ve pratiğini gösteren Resül(H.z Muhammet) doğru okunup anlaşılmalıdır ki maksat gerçekleşebilsin. Kuran bütün bu faaliyetin ismini ‘Tilavet’ olarak adlandırmakta Müslümanlar ise bu kavramı salt teganni ve tecvit ile terennüm zannetmektedir- bu konuyu sağlıksız Kuran anlayışı konusunda irdeleyeceğimiz için şimdilik erteliyoruz – öyle ise Tilavet ne demektir ve nasıl algılanmalıdır? sorusunun cevabını arayalım.
Tilavet:bilfiil uymak,takip etmek,tabi olmak,bir şeyin arkasına düşmek anlamına gelir.Bu tanımda okuma,anlama,tabi olma,yaşama ve hayata hakim kılma manası vardır ki bu ilahi maksada matuf bir tanımlama biçimidir.bu anlam düşünüldüğünde Kuran bize iniyormuş gibi, tertil ve tertip üzere ağır ağır,sindire sindire okunmalı anlamı anlaşılmalıdır.(Müzemmil 1-7) Kuranı tanıma ve tanımlama işi şüphesiz en mükemmel biçimde yine onu kendisinden sorarak mümkün olur (Enam:126) ,bu gayeyi gerçekleştirme adına onun kendisinde geçen isimlerini inceleyelim.
El-Kitap:Biricik kaynak,essiz kitap (Bakara:23)
El-Furkan: Hakkı batıldan,haramı helalden ayıran (Furkan:1)
Ez’Zikir: Hatırlatma,öğüt,şanı yüce,kendisine uyanı yükselten.(Hicr:6,9)
El’Mev’iza:Kuran baştan başa ilahi bir öğüttür,kalbi yumuşatan bir sözdür.(Yunus:57)
El –Hüküm: Kuran her şeyi bir rapt ve zapt altına alan hükümdür.(Rad:37)
El-Hikme:Kuran doğruyu ve aydınlığı gösteren hikmetlerle doludur.(Yunus:39)
Eş’Şifa:Kuran insanı felaha ulaştıran bir şifadır.(Yunus:57)
El-Hüda:Hidayet eden hidayet kaynağı.(Cin:13)
Et’Tenzil:Allah tarafından indirilmiş olan.(Şuara:192)
Er’Rahme: Kuran rahmettir.(İsra:81)
Er-Ruh:Maneviyata dirilik veren ruhtur.(Şura:53)
El-Hayr:Kuran mutlak hayırdır,hayra çağırır.(Aliİmran:103)
El –Beyan:Her şeyi besbelli eden apaşikar eden bir kitaptır.(Aliİmran:137)
En’Nime:Hidayet rehberi olması hasebiyle en büyük nimettir.(Duha:11)
El-Kayyim:Kuran dost doğru bir ölçüdür.(Kehf:2)
El-Müheymin:Emin koruyucu,sağlam muhafız.(Maide:48)
En’Nur:Hakkın yolunu aydınlatıcı ışıktır.(Araf:156)
El-Hak:Kuran mutlak hakikattir.Bütün batıl ona karşı yok olmaya mahkumdur.(İsra:81)
Hablullah:Allahın sağlam ahdi ve gökten uzanan sağlam ipi(Ali İmran:102)
Mubiyn:Apaçık (Yusuf:1)
Kerim:Çok yüce, faydalı,şerefli çok feyizli.(Akıa:77)
Mecid:Şerefli bütün kitaplardan üstün.(Kaf:2)
Hakim:Manaları muhkem,sağlam,hikmetli.Yasin:2)
Aziz:Eşsiz,aciz bırakan,rakiplerini yenen.(Fussilet:41)
Mükerrem:Allah tarafından şan ve şerefi yüceltilmiş.(Abese:13)
Merfu: Mükerrem olduğu için yüksek tutulmuş.(Abese:14)
Mutahhar:Temiz tutulmuş,kirli varlıklardan ve şeytanlardan korunmuş.(Abese:14)
Aceb:Hayret verici eşsiz bir kitap.(Cin:72)
Mübarek:Feyizli ve bereketli bir kitap.(Enam:93)
Musaddik: Daha önceki peygamberlere verilen kitapları tasdik edici,doğrunun son ölçüsü.(Enam:93)

Kuranın bu isimleri aslında çok açık bir şekilde onun vasıflarını ve niçin gönderildiğini ve genelde muhatabı olan insanı özde ise anlamak ve yaşamakla yükümlü kıldığı Müslüman’ı neye çağırdığını ve nere taşımaya çalıştığını anlatması bakımından yeterlidir kitap isimlerinin manası düşünüldüğünde bu gün Müslümanların zannettiği gibi bir muamma olmadığını açıkça ortaya koymaktadır ve yine bu isimler Müslümanların kitabı doğru vasfetme ve tanımlama ölçüsüdür.bu anlamlara bakarak Müslüman sormalıdır. kitap kendini nasıl tanıtıyor? ben onu nasıl tanımlıyorum.? Kurana baktığımızda o kendisini şu vasıflarıyla anlatıyor:
Kuran Allah tarafın korunmaktadır.(Hicr:9)
Kuranda külli kaideler anlamında hiçbir şey eksik bırakılmamıştır.(Enam:38)
İtikat ve hidayet açısından Kuran apaçıktır.(Maide:15-16)
Kurana uyanlar asla bedbaht olmaz.(Taha:123)
Kuran Tevhit ilkesini hayatın her sahasına hakim kılmak için gelmiştir.(İbrahim:52)
Kuran Allah dışındaki İlahları ve beşeri düzenleri(Tağut) ret için gelmiştir ve kainattan misallerle bunu anlatır.(Neml:59-64)
Kuran Tevhidin zıddı olan şirki akletmemeye bağlar. (Neml:59-64)
Kuran hakem ve ilk kaynaktır.(Enam:114)
Kuran sırat-ı Müstakime götürür.(İsra:9)
Kuran ‘önceki nesillere kitap gönderildi,bize gönderilmedi biz onlara gönderilen kitabı anlamayız’ diyeceklerin mazeretini ortadan kaldırmak için gönderilmiştir.(Enam:154-157)
Kuran basireti açan ve diri tutan bir vasfa sahiptir.(Casiye:20,Araf:203)
Kuran önceki kitapların doğrularını tasdik tahrif olunan yönlerini ise tashih eder artık onlara ihtiyaç bırakmaz.(Bakara:41,89,91)
Kuran müminlerin ihtilaflarında başvurmaları gereken yegane kaynaktır onların ihtilafını giderir bazılarının zannettiği gibi ihtilafın kaynağı değildir.(Nahl:64,Nisa:59)
Kuran inkılapçı bir kitaptır ve gayesi bütün bir dünya nizamını Allah’ın iradesine teslim kılmaktır.(Bakara:193)
Kuran toplumda hükümlerini yerleştirirken toplumu tedricen değiştirir.(Furkan:32-33)
Kuran kendisinden başka bir önderi kabul etmez,toplum önderlerini de kendisine tabi olmaya çağırır.(Araf:3,Zuhruf:43,44)
Kuran ona sımsıkı sarılanları asla delalete düşürmez.(Bakara:256,257)
Kuranın insanlık için gerekli olan hükümleri tek tek açıklanmıştır.(Enam:98)
Kuranda Allah ayetler anlaşılır olsun için misaller vermektedir.(Kehf:54)
Kuran ölü olan toplumları ve kalpleri diriltici bir vasfa sahiptir.(Hadid:16-17)
Kuranı bildiği halde amel etmeyenler kitap yüklü eşeklerdir.(Cuma:5)
Kuradaki hidayeti insanlardan gizleyenleri(Aliİİmran:71) Kuranı menfaate ve paraya çeviren dincileri(Bakara:174-175) ,Kuranı çarpıtanları(Bakara:58-59) Kuranı tahrif etmek isteyen ve ona yanlış yorumları katmak isteyenleri(Bakara:79) ,kitap konusunda ayrılığa düşenleri(Hicr:91-93,Bakara:176) Allah lanetlemektedir.Bu gibi kimse ve toplumların dünyadaki hali rezil ve rüsvayı olmaktır.(Bakara:85)
Kitaba uyun sözüne gelenekçilerin her asırda cevabı: ‘Hayır biz atalarımızdan gördüğümüz geleneğe uyarız.’olmuştur(Bakara:170)
Kuranı parçalara(hizip) ayırmak bir şirk alametidir.(Rum:32)
Kuran çeşitli sebeplerle ayrılığa düşen Ehli Kitabın ayrılığa düştükleri hususları haber verir ve çözer.(Bakara:213) bu bugün Kurana tabi olduklarını söylediği halde param parça olan Müslümanlar içinde mümkündür yeter ki Kuranı aralarında hakem kılsınlar.
Kuran Peygamberin dilinde kolaylaştırılmıştır.(Meryem:97,Duhan:58) Peygamber Kuranı Müslümanların anlayacağı bir dilde açıklamıştır.bazılarının anladığı gibi o sadece bir postacı değildir.En güzel örnekleriyle vahyi yaşamış ve yaşatmıştır.
Kuranda Nasih,Mensuh yoktur Kuranda bahsedilen nesih Kuranın önceki kitapların hükmünü kaldırmasıdır.Kuranda neshe örnek gösterilen ayetler ise tedriciliğe örnek teşkil eden ayetlerdir yoksa hiçbir ayet nesih edilmemiştir.Unutturma anlamındaki nesih de aynı anlamdadır yoksa Kuranın bazı ayetlerinin unutturulduğu şeklindeki fikirler(Suyutinin El İtkan isimli eserinde Recim ayetini keçi yedi şeklinde ifadeler var) müsteşriklerin ekmeğine yağ sürmedir ve Kuranın korunmuş olduğu ayetlerini inkardır.Kuran anlaşılmaz diyenlerin gerekçelerinden biri olan Kuranda müteşabih ayetler(Aliİmran:7) olduğuna dair fikir de yanlıştır şöyle ki Allah sorumlu tuttuğu her şeyi açıklamıştır.Açıklamadığı konulardan ise kimseyi sorumlu tutmayacaktır.kaldı ki bir çok alime göre Kuranda müteşabih ayet çok azdır bu ayetlerin anlamı benzeşik olduğundan aslında anlaşılmadığı düşünülen bir ayet başka bir ayetle açıklanmıştır.
Kuran kendisi dışındaki her tür kitabı reddeder hiçbir kitap onu açıklamak için bile onun yerine konulamaz.(Kalem:36-37) Bu gün Müslüman ümmetin en mühim problemi ve sapması budur her grup Kuranın açıklaması ve en iyi yorumudur diye kendi üstadının kitabını Kuranın yerine koymaktadır(Müminün:53) Kuranı anlamak için kitaplardan yararlanmak ile bir kitabı bayraklaştırıp bu Kuranın en iyi açıklamasıdır demek aynı şey değildir.bütün kitaplarda hata vardır ve bütün kitaplara tahrifat girebilir fakat Kuran bundan korunmuş yegane kitaptır bütün kitapların sağlaması onda yapılır fakat hiçbir kitapla onun sağlaması yapılmaz.Büyük Alim Sait Nursi Mesnevi-i Nuriye isimli eserinin mukaddimesinde bu konuda şöyle diyor: ‘Üstadı hakiki Kurandır.Tevhid-i Kıble bu üstatla olur.’ Onun tek gerçek açıklaması sahih Sünnettir.Sünnete dahi Kurandan sağlaması yapılmadan itibar edilemez kaldı ki diğer kulların kitaplarının ölçü ve rehber olma bakımından hiçbir kıymeti yoktur.
Kuranla iletişimi seyrekleşen kişi ve toplumların kalpleri katılaşır.(Hadid:16) Kuranın bir ismi yukarda da ifade ettiğimiz üzere Tezkira olup devamlı hatırlatan ve hatırlanılması gereken bir kitap olduğunu çağrıştırır bu da onu devamlı okuyup anlamaya çalışmakla alakalıdır.biz onu anlamayız diyenlere ise Allah basiret versin.Bu kadar açık ifadeler onları bu inadından ve miskinliğinden vazgeçirmelidir. ‘Kalpler ancak zikirle mutmain olur.(Rad:28) ayet ide tesbihattan ziyade Kuranı kasteder çünkü Kuranın bir ismi de zikirdir.Fakat maalesef Felsefi tasavvuf ile bu asli anlamından çıkarılıp şekilsel hareketlerden ibaret bir duruma taşınmıştır,oysa Kuran münzevi mistik bir felsefe kitabı değildir.O ortalama ve gerçek hayatı İlahi ölçülere oturtan bir hayat nizamıdır. O Ütopik hayat istemez onun öngördüğü hayat yaşanabilirdir ve yaşanmış örnekleri vardır.Kuran dinamik hayat sürecine bir müdahaledir.O bir nazariye ve ideoloji kitabı değildir.O canlı sorulara canlı cevaplar vermiştir bu gün aynı ruhla hayata tatbik edilmelidir.Kuran evrenseldir onun hükümlerini asırlara taşımak müminlerin vazifesidir bu ise İçtihatla olur,İçtihadı terk eden Müslümanlar İslam’ın evrenselliğini dondurmuştur.Kuranın evrenselliğini fark edemeyenler ve farklı kültürlerin etkisiyle beyni ve basireti bulananlar onun genel ve everensel hükümlerini asırlara taşıyamadıklarından onun hükümlerini Tarihsel zannetmektedirler bu Seküler kültürün beyinleri ifal etmesi sonucu düşülen bir marazdır ve bir Yahudileşme temayülüdür.
Kuran küfre karşı mücadele edilecek bir araçtır.(Furkan:52)
Kuranla hükmetmeyenler kafirler,zalimler ve fasıklardır.(Maide:44-47)
Kurana inandığını söylemek bir iddiadır.bu iddianın ispatı ise onu uygulamaktır.(Aliİmran:23,Nisa:60-61)
Kuran şuur ve farkındalık gerektirir,kıymetini bilme,hassasiyet gösterme ve ızdırabını hissetme yeteneğine sahip bir duygu ve his canlılığı ister bu hisse sahip olmayanlar Kuranı anlayamaz(Bakara:9,12,Aliİmran:69)
Kuranı bilmeyenler asılsız hurafelere uyarlar.(Bakara:77-78)
Kuranla ilgili olarak genelde insanlara özelde Müslümanlara emredilen ‘Rabbinden sana indirilene uy.’(Enam:106) ‘Emredildiğin gibi dost doğru ol.’(Hüd:112) ‘Topluca Allah’ın ipine (Kuran’a) sarılın, bölünüp parçalanmayın.’(Aliİmran:102) , ‘Kuran bir zikirdir ve ona uyup uymadığınızdan hesap vereceksiniz.’(Zuhruf:43) ‘Kuran Allah tan korkanlar için bir öğüttür.’(Taha:1-4) ‘Kuran takva sahipleri için bir yol gösterici(hidayettir) tir.’(Bakara:2) ,’Kuran bütün insanlara,yol gösterici ve hak ile batılı ayırt edici olarak Ramazan ayında indirildi.’(Nahl:89) hitaplarıdır.Bu ayetler çok açık bir şekilde Kurana uymayı emretmektedir.Kurana uymak ise onun emirlerini bilmek ve bu emirleri uygulamakla mümkündür.Bilmek muhakkak bir eğitim ve öğrenme süreciyle alakalıdır.Müslüman’ın vazifesi Kuranı okumak ve duyurmaktır,bunu yaparken onu uygulamak ve yaşamak bir tutarlılık belirtisi olsa gerektir. ‘Kuranı okumak ve duyurmakla emir olundum.’(Neml:92) bu emir bir sınıf ve zümrenin sorumluluğu değil fert fert her Müslüman ve insanın mesuliyetidir çünkü kıyamet günü herkes kendi hesabını verecek ve kimse kimsenin vebalini yüklenmeyecektir.bu din bireysel mesuliyet ve toplumsal yaşantı dinidir.Hıristiyanlıkta olduğu gibi dininin bir sınıfa veya zümreye havale edilmesi ve günahtan bu zümreyi memnun ederek sıyrılmak mümkün değildir. ‘Tevrat’ı,İncili ve Rablerinden indirileni(Kuran) uygulamayanlar hiçbir şey üzere değildir..’(Maide:68) denilerek mensubiyetin mahiyeti ve muhatabı ortaya konmuştur.Bir dine ve kitaba mensubiyet o dini ve kitabı bilmek ve yaşamakla alakalıdır.Bu gün maalesef Müslüman’ım diyenlerin bu konudaki yaklaşımı Kuranı bir okuma,üfleme,muska,mukabele ve ibadet kitabı olarak görmekten çok öteye geçmemektedir,bir kısım ilim ehli için (Teoloklar) ise Kuran bir araştırma ve inceleme kitabı düzeyinde kalmaktadır,yine bir kısım Müslümanlar Kuranı ideolojik bir nazariye kitabı olarak görmektedir.Bir kısım Müslümanlara göre Kuran araştırma yapılacak ve kaynak olarak faydalanılacak bir ansiklopedi niteliğinde algılanmaktadır,Kuranı yukarıda da ifade ettiğimiz gibi tecvit ve kıraat kuralları içerisinde müzikal ve ayinsel bir dinleti(ilahi) mesabesinde algılayan ve bu dinletiyle efkar gideren tipler yaygındır.Oysa kuran kendisinin bir şiir olmadığını ve onu hakkıyla idrak edenlerin içindeki hikmetlerden ve ibretlerden dolayı ağlayacaklarını belirtmektedir.(Maide:83) yoksa karinin yanık sesle okuduğu hayız ve nifaz ayetlerini dinleyip ağlayan adamın düştüğü komik durumu değil.Halk arasında ise Kuran uzanılmayacak kadar yükseklere bir süslü kılıf içerisinde asılacak bir çeyiz ve Cuma akşamları ölülerin ruhuna üflenecek bayramdan bayrama mezar ziyaretlerine taşınacak el kitabıdır,oysa ölülere en çok okunan süre olan Yasin süresi onun diriler için bir hayat ve hidayet kaynağı olduğunu haykırırken(Yasin:69-70) Kuran okumak bir ayin olarak algılandığından özellikle Anadolu da şartları da şekilseldir ve anlamsız saygı kurallarına bağlanmıştır.oysa kuran okunması için temiz kalp,takva üzere bir yürek ve akleden bir beyin ve basiret dışında şekle bağlı herhangi bir ön koşul istememektedir.(Rum20-24) Kuranı okurken ayakta olmak,yatmak yahut oturuyor olmak önemli değildir öneli olan Kuranın emrettiği melekeleri kullanmak ve öğüt almaktır bu anlama ile olacak bir durumdur şekille ve lafzı terennümle değil.(Aliİmran:190-191) ‘Ve siz Kuranı okuyorsunuz da aklınızı hiç kullanmıyor musunuz? .’(Bakara:44) Kuranda geçen şu tabirler:Teakkul,Tefekkür,Tedebbür,Tefakkuh,Tezekkür,Şuur,Basiret,Rey,Semi,Nazar,İlim,Ülü’lElbab,Ülül’ebsar,Ülün’Nüha hep anlama, akletme, düşünme ve ilimle alakalı övülen ve emredilen entelektüel çabalardır.Bu çabalar Müslüman ümmeti yeniden yer yüzünün hükümranlığına ve adil yöneticiliğine varis kılacaktır.Akletmiyen ve düşünmeyen biz anlayamayız deyen ümmetin durumu ise ortadadır. ‘Akletmeyenleri Allah pislik içerisinde bırakır.’(Yunus:100) yine Kuran akletmeyenleri hayvanlardan aşağı görmektedir.(Furkan:44) Müslüman ben anlayamam diyemez çünkü Kuranı düşünmek ve anlamak farzdır.(Sad:29) Kalbini,gözünü ve kulağını kullanmayanlar cehennemi hak etmiştir.(Araf:179) ‘Kurandan yüz çevirenler dünyada sıkıntılı, kıyamet günü ise kördür.’(Taha:123-124)
Kuranın çok açık ve anlaşılır olduğuna dair bir çok ayet olduğu halde(Hüd/1,2,Hicr/1,Şuara/2,Zuhruf/21) onu anlaşılmaz ilan etmek ona hürmet değil tembelliğin ve ihmalkarlığın bir gerekçesidir ve bu gerekçe asla kabul olmayacaktır. Çünkü ‘Allah dininde sizin için bir zorluk kılmamıştır.’(Hac 78) , buyuran Allah ‘Kuranı ancak kalbi kilitli olanlar anlamaz.(Muhammet:24) ,Kuran sadece zalimlere kapalı ve anlaşılmaz gelir’ Onlar kendilerine çok uzaktan seslenilen kimselere benzer.’(Fussilet:44) diyerek böyle bir gerekçeyi bu kötü vasıfla reddetmiştir.Kuranı anlamaya yanaşmayanları da şiddetle kınayan(Nisa 78) Allah peygamberin diliyle onları kıyamet günü yadsımakta ve şikayet etmektedir.’Ya! Rabbi bu ümmet Kuranı mahcur(terkedilmiş) bıraktı.’(Furkan:30) burada şikayet edilen kitabı ihmal edip ona karşı duyarsız ve umarsız kalanlardır.‘Aralarındaki kıskançlık yüzünden kitabı parçalamış ve derin ayrılığa düşmüşler..’(Bakara:176,213) Kuranla ilgili önümüzde en büyük problem olarak duran konu budur her grup hizip,cemaat ve tarikat kitabın bir yönünü öne çıkarmış ve bu hassasiyetinin Kuran bütünlüğünden koparmıştır güya diğer hizbin sahasına girmemek için adeta kitabın o grubun hassasiyetine giren kısmını yok saymakta ve Kuranın ifadesiyle ‘Her hizip kendi sahip olduğu bölümle övünüyor(seviniyor) .’(Müminün:53) ayetinin ifade ettiği olumsuzluğa düşmektedir..Oysa Kuranın gönderildiği ilk topluluk olan Sahabe Kuranı bir hayat rehberi ve kendisine gönderilen bir mektup olarak telakki ediyor onu okuyor okuduklarını hemen hayatına tatbik ediyor,Kuranı bir nizam olarak hayatın ve toplumun dinamiği olarak algılıyor her biri bir yürüyen Kuran mesabesinde dönüşüm ve tekamül gerçekleştiriyor idi.Bu anlayış H.z.Peygamberin Kuranı tanımladığı şu hadisin Sahabe tarafından özümsenmesi ile alakalı idi.Peygamberimiz şöyle buyuruyor. ‘sizden önceki ve sonraki nesillerin haberi,aranızdaki meselelerin çözümü ondadır,o hak ile batılı ayrıt edici kesin bir doğrudur,komedi değildir, kim bir zorbadan korkarak onu terk ederse Allah ona öldürücü darbe indirir,kim ondan başka yol gösterici ararsa Allah onu saptırır, O Cenab-ı Hakkın sağlam ipidir,o zikr-i hakim sırat-ı Müstakimdir.istekler onun la masrufunda kalır,diller onunla rekabetten kurtulur,alimler ondan usanmaz,çokça tekrarı onu eskitmez,insanı hayrete düşüren yönleri bitip tükenmez,o,öyle bir kitaptır ki cinler onu işittiklerinde ‘doğrusu biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kuran dinledik de ona inandık.(Cin:1-2) kim onunla bir görüşü desteklerse doğru söyler,kim onunla amal ederse mükafatlandırılır.kim onunla hükmederse adil olur,kim ona çağırırsa doğru yola ulaştırılmış kabul edilir.(Tirmizi) şu iyi bilinmelidir ki Kuranı Sahabe gibi algılamak onu Sahabe gibi okumakla gerçekleşir,bunu yapabilmek Kurana onlar gibi iman etmek ve onlar gibi değerlendirmekle mümkündür. Kuran nasıl okunmalı:
Kuran bir roman,bir tarih,edebiyat,bilim v.s kitabı gibi okunacak bir kitap değildir,o bir yaşam ve hayat rehberi olarak okunmalıdır.Kuran sanki ilk kez bize iniyor ve biz onu yaşayan ve ileten elçi imişiz gibi okunmalı.Kuran devamlı ve tertil üzere ağır ağır sindire sindire okunmalı(Müzemmil:1-7) okumaktan kastımızın anlamak olduğunu tekrarlamak istemiyoruz.Kuran konu bütünlüğü içerisinde düzenli ve yaşanarak okunmalıdır çünkü Kuranın okunuşu olduğu gibi indirilişi de tertil üzeredir bu onu kalbe yerleştirmek ve özümsenmesini sağlamak içindir.(Furkan:32) Kuran tabiattaki deliller(ayet,alamet) düşünülerek okunmalıdır.(Nahl:65-69) Kuran arı duru bir gönülle okunmalıdır.(Müzemmil:8) Sahabeyle bizim aramızdaki en bariz fark budur onlar Kuranı her türlü kültürden ve ön yargıdan sıyrılarak okuyor kendilerini Kurana teslim ediyorlardı zaten Müslüman teslim olan demektir biz ise kültürümüzü Kurana dayatıyoruz avam tabiri ile onlar kitaba uyarken biz kitabına uyduruyoruz.Kuran hakkı verilerek gereği gibi okunmalıdır.(Bakara:121) esas olan Kuranı anlamak olmakla beraber onu gereğine uygun bir ağızla okumakta mühimdir onun mahrecine, tecvidine ve manaya uygun bir şekilde makamına uygun ve güzel bir sesle okunması da en azından estetik açıdan şarttır yanlış olan bunun esas olan anlama fiilinin yerini alması ve okumaktan kastın bu zannedilmesidir.
Kuran Allah’ın adıyla okunmalı,Allahın rızasını kazanmak,emir ve yasaklarını idrak etmek kainatı ve onun hikmetlerini öğrenmek ve öğüt almak için okunmalıdır.(Alak:1-5) . Kuran Şeytandan ve onun verdiği vesveseden sakınılarak okunmalı.(Nahl:98) günahlardan arınma ve hidayet arayışı ile taassuptan ve beşeri ideolojilerden(heva ve heves) sıyrılarak okunmalı. Hidayet:Çölde ne tarafa gideceğini bilmeyen kişiye yol göstermek anlamına gelir.(Furkan:73) Kuranı okumayı olduğu kadar dinlemeyi de alışkanlık haline getirmek gerekir.(Araf:204) Kuranın ayetlerinin siyakı(öncesi) ve sibakı(sonrası) önemlidir,ayetler kendi anlam bütünlüğünde okunmalıdır parçacı yaklaşım Kuran anlayışımıza zarar verir.Kuranı anlarken Kuranı ilimlerden faydalanmak ve özellikle sebeb-i Nuzulleri bilmek (ayetlerin iniş sebebi) doğru ve kapsamlı anlamanın en önemli koşullarıdır bütün bunlardan daha önemli bir şey vardır ki Kuranı bize getiren ve onun ilk muallimi ve uygulayanı olan H.z. Peygamberin sahih sünneti muhakkak aynı bahsettiğimiz ilkeler göze alınarak okunmalıdır.Çünkü peygambersiz kuran olmaz.
Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz; Kuran tefekkür ederek,tezekkür ederek,fıkıh ederek,aklederek, fehm ederek,Şuurla, basiretle,bilerek,ibret nazarıyla ve dahası yürekten okunmalıdır.Kuranı anlamanın yolu budur o kendisini anlamak isteyenlere kapılarını açacaktır.

YUSUF AYGÜN/İLAHİYATÇI

Yusuf Aygun
Kayıt Tarihi : 26.3.2008 19:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yorumlarınızı beklerim.... [email protected]

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Habib Cevahir Ruhwer
    Habib Cevahir Ruhwer

    Sevenin Sevdiğine mektubudur, Hz. Kur'an
    Mektubu alan, Okuma yazma bilmese söylenen sözleri anlamasa da bilir ki
    O mektup, Seveni tarafından Sevdiğine yazılmış. Okutacak birini bulur elbet.
    Seven dil'den söylenene değil, yürekten söylenene bakar!
    Seven Seveni bilir.... SEVİLDİĞİMİZİ BİLELİM...

    Cevap Yaz
  • Mehmet Çoban
    Mehmet Çoban

    Okumak anlamaktır zaten. Okunan anlaşılmamışsa, okunmamış demektir

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Yusuf Aygun