Bir güz sessizliği gibiydi
Yerini bazen yağmura bırakırdı
Bazen İstanbul gibiydi
Onca güzelliğin içindeki gürültü gibi
O sadece İstanbul'da sonbaharı,
Kalbimde ilkbaharı yaşamak istemişti
Çay demlerken bile ben senin,
Çay bardağını kavrayışını hatırlıyorum.
Küçük dükkanların yanından yürüyüp geçerken
Bana hafif bir tebessümle gelmeni hatırlıyorum
Otobüse binip kafamı cama yasladığımda
Yalandan da olsa
Seni görmek istiyorum
Bir akşam çıkıp sana gelmek istiyorum
Seni bilmek istiyorum
Beynimin her hücresine seni kazımak istiyorum
Seni dinlemek istiyorum
Sen konuşurken zaman dursun istiyorum
Gözlerimi kapatırım, her yer karanlık
Seni görürüm, senin en çok olduğun yer, karanlık
Kapatın ışıkları, Güneş'e küselim gerekirse
Çünkü sen karanlıksın, senin adın karanlık
Dünya küstü Güneş'e, aralarına girdi Ay
Sen iyi bilirsin
Özleyen asla giden olmaz
Ama seni hatırlayıp özlemem için
Önce anlayabilmem gerek
Seni anlamak dünyanın en güzel şeyi
Neşelendiğin zaman beni değil
Yaşattıklarını düşleyeceksin
Hüzünlendiğin zaman beni değil
Arayışlarını düşleyeceksin
Ağlayacağın zaman beni değil
Acılarını düşleyeceksin
Köşebaşında bir meyhanede
İçkilerin nahoş kokusuyla kavruluyorum
Bir kadının sarhoş sesi meze olurken
Son kadehi şerefine kaldırıyorum
Bir adam oturuyor masaya yavaşça
Bugün kendime bir söz verdim
Gün doğmamış sabahlara aşık olacağım
O temiz havayı etimden kemiklerime kadar,
Benliğimde misafir edeceğim.
Bugün kendime bir söz verdim
Denizin yalınlığını en yaman vakitlerinde seyredeceğim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!