ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

Mehmet Tevfik Temiztürk

Çocukların ruhundan hâllerinden anlarlar,
Eğitim öğretimle yaşamı anlatırlar…

Düşünceleri aydın sözleri okunaklı,
İşi ayrıcalıklı öğretmen, donanımlı…

Sosyalliği güncel eksikliği giderir,
..

Devamını Oku
Fatih Emer

Öğretmenin emeği,
Göz nurudur kendileri,
Hakkı ödenmez ki öğretmenin,
Ne yapsak ki karşılığı emeğinin.

Okumuş, gelmiş öğretmenliğe,
Bizlere bir şey öğretmeye.
..

Devamını Oku
Fatih Yağcı

darbeden sonra, bir kaç on yıl önce
devrik cümleler kurunca
öğretmenim bana öküz dedi
hepimiz öküz sandım
buna dair her öküzde bir iz bulurum

öğretmenim bana öküz dedi de
..

Devamını Oku
Zafer Bağdaş

Akmıyız yoksa pakmıyız bu kadar bencil bir toplumda ne ak nede pak bulabiliriz herkes kendini düşünmekte bir en düşük memur maaşı asgari ücretle çalışanın maaşından üç kat fazlaysa ve bu memur hele toplumun ve medyadaki birkaç kendini bilmez sunucunun söylemine göre memurun hali içler acısı deniyorsa ve garibanlardan hiç ama hiç bahsedilmiyorsa bu ülkede müslümanlıktan bahsedilemez bir imam düşünün para verilmeden tek rekat namaz kıldırırmı ve bir de öğretmen düşünelim parasız ders anlatırmı paralı anlattığı halde bir şey anlaşılmıyor çünkü anlattığından kendiside anlamıyor yararından çok zararı olduğu gibi birde sokağa çıkıp zam istiyor bunun aldığı para helal mi
ben helal etmem etmeyeceğim yarın mahşer yerinde paranın geçmeyeceği o yerde ak ta pak ta ortaya çıkacak kimisi ekmek bulamazken kimisi kırmızı et çok yedimde biraz perhiz yapayım der
bence bu toplumda gelir adeletsizliği var ve en büyük sorunda kimisi evine ekmek götüremezken diğeri yemek beğenmiyor
..

Devamını Oku
Ahmet Sargın

Hatay Serinyol’da şiir programı vardı. Şiir programını Yozgat Şairler Yazarlar Derneği’nin Hatay Temsilcisi öğretmen arkadaşımız Şair-Yazar Fatma Çetin Kabadayı düzenledi.Serinyol Şiir Dinletisi’ne; şair Mahmut Çetin Zorba, Çetin Kalkan, Nejla Karataş, Selamet Bağcı, Eşref Azgın Türkeri, Hatice Elveren Peköz, Şehamettin Kuzucular, Yiğit Dörtyol Dergisi Yayın Yönetmeni Mustafa Atım ve Adana Edebiyat Galerisi Editörü Hasan Gök katıldı. Şairlerin yanı sıra çok sayıda şiir sever de salonda yerlerini alarak şairlere destek oldular.

Programın organizatörü ve Yozgat Şairler Yazarlar Derneği’nin Hatay Temsilcisi eğitimci hikâye ve roman yazarı Fatma Çetin Kabadayı açış konuşmasında; “Serinyol Kültür faaliyetlerinin önde gelen ve sanatçıya destek veren bir beldemizdir. Dostlarımızı yazar arkadaşlarımızı, okuyucularımızla sizleri buluşturma babında böyle bir organizasyon düzenledik. İstedik ki, arı kovanından biraz bal çalalım” dedi ve şiir dinletisinin açılışını yaptı.

Serinyol Kaplan Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen şiir dinletisine, Serinyol halkı ve şiir severler yoğun ilgi gösterdiler. Fon müziği eşliğinde okunan şiirlere konuklar alkışlarla karşılık verip duygusal anlar yaşadılar. Serinyol şiir dinletisine katılan şairler ilgiden duydukları memnuniyete teşekkür ederken, seyirci konuklarda şairlerle kucaklaşıp tebriklerini sundular.
Bu güzel şiir dinletisi haberini bizlerle paylaşan Eğitimci - Yazar Fatma Çetin Kabadayı ve şair yazar dostumuz kardeşimiz, Eşref Azgın Türkeri’ne teşekkür ediyor, Yozgat’tan selam ve saygılarımızı yolluyoruz.

..

Devamını Oku
Fadlı Doğan

Ben; 23 Nisan 1961 yılında Adıyaman Dişbudak köyünde doğdum. Dede tarafım İzol Aşireti, Hemşik (Boğazkaya) köyünden; nene tarafım ise Romi Aşireti, Beleban köyündendir. İlkokulu Dişbudak köyü, Kâhta Atatürk, Dargır köyü, Kâhta Cumhuriyet, Bizrin köyü ve tekrar Dişbudak köyü ilkokulları olmak üzere beş ayrı okulda okuyarak tamamladım. Böylece ilkokul diplomasını aldım. Ama hiçbir zaman kalemim, defterim, kitabım ve önlüğüm olmadı, çat pat Türkçe konuşmayı öğrenerek diplomayı aldım, daha sonra da ne okumaya gücüm ne de fırsatım oldu. Yıllarca okuyamamanın ezikliğini yaşadım.
1974 yılında Ceyhan Mercimek köyüne göçtük, 1977’de evlendim. Şu anda en büyüğü otuz iki, en küçüğü on üç yaşında; altı çocuk babası ve Dünya tatlısı dört Torun Dedesiyim. Altı yıl Mercimek köyünde, tarım işlerinde çalıştıktan sonra 1980’de Tarsus-Huzurkent kasabasına göçtüm, burada narenciye bahçelerinde ve tarım işlerinde çalıştım. 1981–1982 yılları arasında askerlik görevimi yaptım. Askerden döndükten sonra beş yıl Çukurova Dokuma Fabrikasında işçi olarak çalıştım, dört yıl Huzurkent kasabasında bakkal dükkânı işlettim.
1992 yılında daha fazla gurbete dayanamayıp memleketim olan Adıyaman’a geri döndüm. Adıyaman sokaklarında dört yıl seyyar satıcılık yaptıktan sonra 24.11.1995 yılında Adıyaman Anadolu öğretmen Lisesi’nde İlkokul diplomasıyla hizmetli olarak göreve başladım. Yeni işe başlamıştım ki bir gün okul müdürümüz Sayın Mustafa Can, bütün personeli odasında toplantıya çağırdı. Resmi talimat ve görüşmeler bittikten sonra bize çay söyledi ve gayri resmi sohbete başladık. Müdürüm bana dönerek şöyle dedi: ”Fadlı Doğan, sanki sen bu işin adamı değilsin gibi geliyor bana, sen bu işe niye girdin? ” diye sordu. Ben de öylesine espri olsun diye:” Sayın Müdürüm, Allah’ın izniyle müdür olmadan emekli olmaya hiç niyetim yok.” dedim. Hep beraber gülmeye başladılar, gülmeleri bittikten sonra niye güldüklerini sordum. Dediler ki: ”İlkokul diplomasıyla hasbel kader hizmetli olmuşsun, nasıl müdür olacağına gülüyoruz.” Ben de: ”Bir gün gelecek bu gülmenizden dolayı utanacak pişman olacaksınız.“dedim. Hiç zaman kaybetmeden dışardan bitirme sınavlarına katılarak, 1996’da ortaokul diplomasını aldım, 1999 yılında Açık Öğretim lise diplomasını aldım, 2002 yılında Kamu Yönetimi Ön Lisans, 2004 yılında Kamu Yönetimi dört yıllık lisans diplomasını aldım. On bir yıl Anadolu Öğretmen Lisesi’nde temizlik ve kalorifer yakma işlerinde çalıştıktan sonra 2005’te açılan görevde Yükselme sınavını geçerek Adıyaman Fen Lisesi’ne Memur olarak atandım. 2006 da Türkiye geneli Silifke’de açılan Şeflik sınavını kazanarak Adıyaman İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne şef olarak atandım. Halen Adıyaman İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Hizmetiçi Eğitim şefi olarak görev yapmaktayım. Ayrıca bu on altı yıllık süre içerisinde; Devlet Teşkilatı, Kamu Yönetimi, Halkla İlişkiler, Yönetim ve Org., Stres ve Çatışma, TKY, 657 sayılı DMK, Demokrasi ve İnsan Hakları, Büro Yönetimi, Bilgisayar, Resmi Yazışma kuralları, Anayasa Hukuku, Siyaset Akademisi, İnternet Kullanımı, Fotoshop ve Diksiyon konularında kurslara katılarak bilgimi geliştirdim.
Henüz müdür olamadım ama müdürlüğün artık benim için pek önemli olmadığını da belirtmek isterim. Çünkü aldığım bilgi ve birikimle ufkum genişledi, kendimi buldum, bilgi ve becerilerim kat be kat arttı, kazancım öylesine büyük ki müdürlük yanında hafif kalır. Örneğin, on yıl önceki ben ile bugünkü ben arasında
olumlu yönde çok büyük bir fark olduğunu söyleyebilirim. Daha önce dünyaya dar bir takadan bakarken bugün dünyaya daha geniş bir pencereden bakıyorum. Bu da beni mutlu etmeye yetiyor. Bu nedenle Allah’tan önce can sağlığı sonra da her şeyin hayırlısını diliyorum, Bugüne kadar girdiğim bütün sınavlarda ve atandığım bütün görevlerde Rabbimin izniyle başarılı oldum.
2009 yılında “DOST OLALIM” adlı bir şiir kitabı yazdım ve yayınladım.
Üniversite adayı gençlerimize şunu söylemek istiyorum: “Gençler, önce kendinize güvenin, hedefinizi seçin, hedefe ulaşmak için karar verin; sonra azimle, inançla, emin adımlarla, hedefe doğru yürüyün, doğru olun, dürüst olun, kendinize güvenin, İnanıyorum ki Allah’ın izniyle mutlaka başaracaksınız, inanın ki azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Umarım bu kısa özgeçmişim siz gençlerimize güzel bir örnek olur. Bu günün gençliği bunu başaracak güçte ve azimdedir. Ben gençlerimize güveniyor ve bütün gençlere başarılar diliyorum. SEVGİLER SELAMLAR...
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Postacı bugün bana
atatürke çiçek veren kadını getirdi Gaziantep'te
Nasıl sığabilmişti şaştım
o dev insan
küçücük bir zarfa?

Teşekkürler sevgili oğlu atatürke çiçek veren
..

Devamını Oku
Dilek Hokkaömeroğlu

24 Kasım Öğretmenler Gününde Boğazlıyan da bir şiir dinletisi gerçekleştirildi.”Yağmur Altında” Şiir Şöleni adıyla düzenlenen programa CHP İlçe Başkanı Mustafa Karaman, Başkan Yardımcısı Ahmet Peker, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmet Alparslan ve eğitim camiasından çok sayıda öğretmen katılarak şair ve yazarlara destek oldular.
Yağmur Altında Şiir Dinletisini Boğazlıyanlı şair Dilek Hokkaömeroğlu organize etti, ona Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği ile Sarıkaya Şairler ve Yazarlar Derneği yönetimi destek olup şiir şöleninin etkin geçmesini sağladılar.
Boğazlıyan Şiir Şölenine Yozgat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Ahmet Sargın, Sarıkaya Şairler Yazarlar Derneği Başkanı Kelami Akdemir, Sorgun Yazarlar Ozanlar Derneği Başkanı Eğitimci Yazar Durali Doğan ve Kayseri Şairler Yazarlar Derneği Başkanı Süleyman Karacabey ile arkadaşları ve diğer davetli şair-aşık- ozan konuklar katılarak Boğazlıyanlı şiir severlerle buluştular.
“ Yağmur Altında” Şiir Dinletisini Şair Dilek Hokkaömeroğlu düzenledi. Yozgat, Sarıkaya Sorgun dernekleri de destek olup etkinliğin daha canlı geçmesini sağladılar. Yozgat, Sorgun, Sarıkaya, Kayseri, Ankara ve İstanbul! dan gelen konukların yanı sıra, Boğazlıyanlı şair ve yazarlar da katılarak güzel ve seçkin bir gecenin yaşanılmasına vesile oldular.
24 Kasım Öğretmenler Günü gerçekleştirilen şiir gecesinde şair dernekleri adına Eğitimci Gazeteci- şair yazar Ahmet Sargın, şair konuklar adına Araştırmacı- Gazeteci Yazar Durali Doğan, organize sorumluları adına Şair Dilek Hokkaömeroğlu konuşarak kültür ve sanat faaliyetlerinin önemini vurguladılar, katılımcılara teşekkür ettiler.
Konuk şairlerin şiirlerini okuduğu: Yağmur Altında “ Şiir Dinletisi, öğretmenler korosunun seslendirdiği türkülerle renklendi. Bunu aşıklar atışması izledi. Karaca Kız mahlaslı Hatice Naime Karadağ’ın seslendirdiği türküler ve Şair- Yazar Kelami Akdemir’in söylediği Türk Sanat Müziği parçaları gecenin en çok alkışlanan bölümleri oldu. Öğretmenler Gününü de kutlayan şairler, öğretmen şiirleri de okudular.
Seçkin bir ekibin izlediği Boğazlıyan Şiir Şöleni gece geç saatlere kadar devam etti. Şair Dilek Hokkaömeroğlu katılımcılara teker teker teşekkür etti, gecenin anısına pasta keserek çiçek takdiminde bulundu. Yağmur Altında Şiir Dinletisini izleyen konuklar da memnuniyetlerini dile getirerek Boğazlıyan dan memnun ayrıldılar.
..

Devamını Oku
Fahri Bulut

ÖZ GEÇMİŞİ:Kısa olanı,
02- 03- 1946 Yılında Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinin Berçenek (Peçenek) köyünde dünyaya geldi. İlkokul tahsilini kendi köyünde, orta ve lise tahsilini Elbistan ilçesinde bitirdi. Kahramanmaraş öğretmen okulundan 1965 öğretim yılında mezun oldu. Sıra ile Sivas ilinin Gürün ilçesinde, Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde öğretmenlik yaptı. Sivas'a kısa dönem askere gitti. Askerlik dönüşü, yine Elbistan'ın Beştepe köyünde asker öğretmen olarak 2 yıl görev yaptı. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinin merkez Cumhuriyet ilköğretim okuluna 1970 yılında atandı. Bir yıl sonra Gaziantep ilinde Nihayet Yetiş ile evlendi. 4 yıl aynı okulda görev yaptıktan sonra Gaziantep eğitim enstitüsünün matematik bölümünü kazandı.4 yıl Yavuzlar ilk okullun da gündüz öğretmenlik yaptı, gece eğitim enstitüsüne devam etti. 3 yıl eğitim ve öğretim gördükten sonra 1977 yılında orta dereceli okul öğretmeni olarak mezun oldu. Mesleğine 9 yıl ara verdi. Bulut Galeri ve Seymen ismi altında giyim mağazası çalıştırdı. 9 yıldan sonra yeniden Öğretmenlik istedi. Nezihe Osman Atay ilköğretim okuluna atandı. 5 yıl bu okulda görev yaptıktan sonra, merkez Cumhuriyet ilköğretim okuluna atandı. Bu okuldan 1996 da emekli oldu. İki harita mühendisi, Gökhan 1973, Volkan 1977, halkla ilişkiler ve reklamcılık okulundan mezun Serkan 1979 isminde üç oğlan babasıdır.
Şair şiirle ilkokul yıllarında tanıştı. 65 yıllık bir birikimi olan 40- 50 bin şiire imza attı. Aklı erdikçe dili döndükçe şiir yazmaya devam edecektir. Şair der ki; biz şairlerin dünyası sevgi ve hoşgörü zenginlikleri ile dolu olmalıdır. Dileğim o ki; şiirlerimde toplumumuza sevgiyi ve hoşgörüyü verebileyim. Güzel insanlar, can dostlarım ömürleriniz toprak kadar uzun, kokularınız gül gibi kalıcı olsun dileklerimle bitimsiz saygı ve sevgilerimle...
*Dipnot: bazı şiirlerimde kullandığım Rızaoğlu mahlasım rahmetli babamın
(ALİ RIZA) adını yaşatmak içindir. Şimdilerde mahlasımı RIZAZADE olarak kullanmaktayım. FAHRİ BULUT RIZAOĞLU,(RIZAZADE) ,
*ADRES: (BULUT MÜHENDİSLİK) ,incili pınar mah. 4 nolu cad. çayırlı iş merkezi KAT:2,NO:3 ŞEHİTKÂMİL/GAZİANTEP
İŞ: 0–342 2202193 FAX: 0–342 2202194
..

Devamını Oku
Taki Örs

Ben, ilkokul üçüncü sınıfta okuyan
çiftçi bir öğrencindim.
Şafak atmadan kalkardım.
Önce tarlaya,
oradan okula,
okuldan tarlaya,
tarladan karanlıklar iyice çökünce,
..

Devamını Oku
İlke Soysal

Acemi bir öğretmenin tahtaya yazdığı denklemin
İki bilinmeyeniyiz biz
Öğretmen o denli acemi ki
Yazdığı değerlerle denklemin çözümü yok!
..

Devamını Oku
Nilgün Budak

Kültürümüzün parçasıdır ya hani, her ne kadar unutuluyorsa da artık yavaş yavaş, ben üstüme düşeni yapayım önce bir selam vereyim, saygılar sunayım sonra internetin kıyısına yerleşeyim. Ve dökmeye başlayayım aklımdan geçenleri becerebildiğim kadar..

Oldum olası televizyon reklamlarını izlemeyi sevmişimdir. Hem öyle böyle değil, türü,hedef kitlesi,bütçesi gibi, reklam sektörüyle ilgili olanları alakadar etmesi gereken detaylara takılırım. Konunun işlenişi,kişileri nerelerden yakalamayı hedefledikleri,ne denli yaratıcılık kullandıkları önemlidir benim için. Aslına bakarsanız ürünlerle pek de ilgilendiğim söylenemez, işin tabiri yerindeyse mutfağı, teknik kısmı daha cezbeder beni. Büyüyünce reklamcı mı olacağım ne? :) zaten ülkeyi yönetme işini”ah ben olacaktım ki..” diyenlere, reklam şirketlerinin yönetimini de bana versinler görsünler neler oluyor :) o kadar iddialıyım yani.
Bizim evin, reklam izleme, inceleme, değerlendirme kurulu başkanı olarak ben, son günlerde izlediğim birkaç reklam vasıtasıyla dikkatimi çeken bir konudan bahsetmek istiyorum. Bazı kitapların CD versiyonları veriliyormuş gazetelerle. Evet evet, birisi okuyor CD’ye kaydediliyor, sizde alıp evde “dinliyorsunuz”. Demokraside çareler tükenmez diye buna deniyor olsa gerek. Kitap okumayan bir milletiz ya, düşünsenize bir gün de kitap dinlemeyen ülke haline gelirsek! Sloganlar bile değişebilir” kitap dinleyelim” şeklinde mesela. Okumuyoruz bari dinlemeyi becerelim de iyice rezil olmayalım dünya aleme,dinlemeyi bile bilemediler dedirtmeyelim.

Mesela siz bulaşık yıkıyorsunuz, CD çalar size kitabı okuyuveriyor. Ya da siz araba kullanırken… ve siz de “öğrenmiş” oluyorsunuz. Ben yolculuk sırasında şoförle konuşmak yasaktır diye bilirdim? Tabiki CD çalar şoföre soru sorup cevap beklemiyor ama,konuşmuş oluyor sonuç olarak değil mi ama? :) Tam katilin kurbanının arkasından sessizce yaklaşıp bıçağı saplamak üzere olduğu an şoför heyecanlanıp gazla fren pedalını karıştırırsa mesela! ! Bu ve benzeri tipteki trajik durumların olmamasını isteyelim biz yine de. Okumanın verdiği hazzı dinlerken bulabilir miyiz sizce? Bir romandaki kahramanlara ayrı ayrı sesler hayal edip gözünüzde canlandırmak bir yanda, tümünü aynı sesten dinlemek öte yanda.. Nasıl olur denemedim fikre sıcak bakmadığımdan dolayı ama, deneyimlediğim benzer birkaç durum olmadı değil. Mesela Birigitte Jones’in Günlüğü adlı kitabı okurken aldığım tadı, filmini izlerken bulamadığımı söylemeliyim. Sinemaya uyarlanırken kesilen kısımlarından mı, hayal ettiğim ve kendi gözümde çektiğim filme benzemediğinden mi bilmem ama o tadı bulamamıştım işte.
Şu an kulağımdaki walkman kulaklığından gelen şarkıyı düşündüm de, Bryan Adams’ın Everyting I do isimli şarkısından söz ediyorum. Bir zamanlar Robin Hood filminde duymuştum yanlış hatırlamıyorsam bu şarkıyı. Filmi izlemeden çok önce o kitabı okurken de Sherwood Ormanının hakimi Robin benim hayallerimde, filmin Robin'i Kevin Costner’dan daha çok Tom Cruse’un boyunun uzamış hali gibiydi.
..

Devamını Oku
Selim Altıner 2

Anne demeye utanıyorum
Dilim varsada diyemiyorum
Allah alsa da bu canımı
Seni Allah'a bırakıyorum

Her gece rüyalarımda görürdüm seni
Anne şevkati nedir bilmezdim ki
..

Devamını Oku
Selim Temiz

Toplumu toplum yapan eğitimdir
İnsanlık adına veren eğitimcidir
Sorun ile boğuşmasın öğretmen
Çocuklar için istikbaldir eğitmen.

Yarınlara olsun parola 24 Kasım
Öğretmen özel gündür 24 Kasım
..

Devamını Oku
Saadet Kılıçaslan

Ufacık bir çocukken,geleceğini nasıl elinden alındığını anlatırken gözlerinden akan yaşları saklamaya çalışan kadını dinlerken insanları böyle cehalete
sürüklüyorlar diye düşündüm.
o,zamanlar üç yaşında gazetelerin büyük harflerini heceleyerek, okumayı
başlamış.Dört yaşlarında tamamen sökmüş okumayı divanın altına girip öyle okurmuş bir sürü roman ve mizah dergileri okumuş.
En çok da Kemallettin Tuğcuyu okuyarak, ağlarmış.Duygusallık o yaşlarda başlamış onda,sanki başına gelecekleri biliyormuş gibi,okurken kitapları gözüne çok yaklaştırdığı için şaşı olmuş.Bir kaç kişi el ve ayaklarını tutarak limon sıkmışlar gözlerine düzelmiş sonra,bir sürü oyuncakları olduğu halde,
o yaşlarda kitapları tercih edermiş.
Bebeklerini öğrenci kendisi de öğretmen olur onlara okuma yazma öğretirmiş.
..

Devamını Oku
Hüseyin Sığırtmaç

Uyanın gafletten bu değil oyun.
Yaşam bilgi ister gayret çocuklar.
Hedefin adını başarı koyun.
Yaşam bilgi ister gayret çocuklar.

Anne, baba ömrü bir yere kadar.
İlme ermek için düşünce radar.
..

Devamını Oku
İhsan Hasan Kaya

Biz öğretmeniz, yurdun her yanında.
5 günümüz geçer okullarda.
Hafta sonu ise kurslarda.
Bulunuyoruz be her gün okulda.

Sabahleyin toplar tüm öğrencileri,
Sıcağa çevirir esen soğuk yelleri,
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

KÜTÜPHANELER HAFTASINI KUTLARKEN... On beşinci Bölüm.

Saygıdeğer gönül dostları, hayırlı günler dileklerimle paylaşıma devam ediyorum. bir değil, beş değil, on beşinci bölüme ulaştık. Sizlerin bana vermiş olduğunuz manevi destekler cesaretimi, enerjimi, azmimi artırmaktadır. Her yazdığım bölümde farklı konuları işlemeye çalışsam da ana konumuz kütüphaneler kutlarken ekseninde dönmeye çalıştım.

Sanatım gereği, görevim gereği verilmesi gereken mesajları şu ana kadar vermeye çalıştım ve vermeye de devam ediyorum. Beni üzen taraf şu ana kadar sözlerinde haklısın arkadaş biz sizi gerçekten ihmal ettik
deyip de bir iletişim kuramadılar. Burada ki paylaşımları okumamaları, görmemeleri mümkün değil. Şayet yazılı ve görsel medyaya yetkililer
bakmıyorsa, okumuyorsa, yöremizin sorunlarını, haberlerini umursamazlarsa! .. Elimizi çeneye dayayıp düşünmemiz gerekiyor.
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

AŞIK GÜRKANİ GÖNÜL EVİ ŞİİR BAHÇESİNE DÖNÜŞTÜ...

Selamlar,saygılar gönül dostlarım. Sizleri bilgilendirmek amacıyla müjdeli
haberi paylaşmak istiyorum. Kars, Sarıkamış da, Başköy de 1948 yılında dünyaya gelen, ilkokul yıllarında saz çalmaya başlayan, 15 yaşından sonra diyar diyar dolaşan, uzun süre de Antalya da ikamet eden ünlü halk ozanı Aşık Gürkani: Türkiye'nin cennet bahçesi Isparta da gönül evi yine gönül dostlarıyla şiir bahçesi olarak gerçekleştirildi.

Aşıkla ilgili diğer bilgilere geçmeden önce açılışa katılanların isimlerini paylaşıyorum. Programı organize eden şair sayın Zafer Çiçek, BAKA genel sekreteri şair sayın Tuncay Engin, Isparta Kent konseyi başkanı sayın prof dr Mahmut Bülbül, TÜRKİYE İLESAM il temsilcisi şair ve yazar Zeki Çelik, El ele derneği başkanı şair ve yazar dr. Canan Aydın hanımefendinin ekibi ve arkadaşları. GBYŞ Derneği başkanı Melahat Ecevit ve arkadaşları. Emekli emniyet bilim uzmanı sayın Zekai Serici, Edebiyat uzmanı M.Doğan Silleli, Türkolog Sümer Şenol, CHP il başkanı Sezai bey, avukat şair ve yazar Ali Tanyıdız ve oğlu Egemen, Köşe yazarı Erol Akşen,Enis Ezgin ve arkadaşları, Gönül dostları müzik derneği ekibi, Isparta gülleri müzik ekibi, ozan Ömer bey,Muhittin Özdemir bey, Elif hanım, İLESAM ve dernek şair ve yazarlarımız dan, Gülser Hünük, Durmuş Kaya, Ülker Aygün, Kadir Yavuz, Müjgan Yıdızan, Vecdi Murat Soydan, Mehmet Turplu. Hoca efendi ve arkadaşları.

..

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Ben küçükkene, - hakikaten el kadardım o zaman - henüz mektepli olmaya epey bir zaman var, babam 12 Eylül darbesinin akabinde fena halde darbe yemiş adamlardan biri olarak görevinden alınmış..tabi ben o vakit büyümek işiyle meşgul olduğum için babamın görevinden alınmış, sürgün edilmiş bir öğretmen olduğunun farkında bile değildim, ki bende bir sürgün çocuğu olmaya hazırlanırken..Hayat bizim için sadece bir oyun bahçesiydi " o zaman " larda..Babayla birlikte oynayacağımız sürgünlük bahçesine giderken, üç beş parça eşya taşıyan koca kamyonun ardından dökülen bir kova gözyaşıydı, ardımızda bıraktıklarımızdan anlayabil (me) diğim bir kova gözyaşıydı... Şimdi, babayla oynadığımız sürgünlük oyunundan aklımda kalan sadece birkaç kare..oturduğumuz kocaman apartmanın bizim gibi veledler için işkenceye dönen merdivenlerinden, " o zaman " ın modası olan sivri topuklu tahta takunyalarla, olabildiğince gürültülü ve asansörü bozacağımız korkusuyla binmemize izin vermeyen kapıcıyı çıldırtan bir patırtıyla inmekti..kulağımda kalan takunya sesleri..tak tak taka taka tak...bu serüvende ablamın merdivenlerden takunyalarıyla birlikte yuvarlanmasıyla son bulmuştu...ve üst katımızda oturan üniversiteli abilerle birbirimize tükürük atmak, tabi biz alt katta olduğumuz için tükürüklerimiz abilerinkiyle karışarak tekrar bize dönüyordu..içinizden ıııyy! dediğinizi duyar gibiyim, a-ma biz da-ha çocuktuk " o zaman "...ve sanırım çocukluk biraz delilik biraz da aptallık halidir en sevimli ve sümüklü yanıyla...tabi bu karede delilik ve aptallık hali biz sümüklülerde mi yoksa koca koca üniversiteli abilerde mi (bence evrimlerini tamamlamamışlardı) takdiri size kalmıştır..şimdi hatırladığım bir ayrıntı, sanırım biz abilere kürdçe küfür etmiştik o sümüklü ve bacaksız halimizle, galiba onların delilik ve aptallık hallerini kamçılamıştık...Ablacıklarım birazcık mektepli olduklarından Türkçe bilirlerdi yarım yamalak olsa da, fakat bencağız bir gün öğrenmek zorunda kalacağımı bilmeden o " memlekette " meramımı anlatabilecek kadar, hatta ve hatta paşalar gibi kürdçe konuşurmuşum..." o zaman "ları hatırlamıyorum bile bundan utanç duyarak...İnsanlığın sürgünlük tarihinden payıma düşeni almıştım ve " o zaman" ı bir oyun bahçesine çevirmiştim, iyiki öyle yapmıştım...Ve dönüş vakti; babam her defasında yenik düştüğü rövanşlardan birini sonunda kazanabilmişti beton yüzlü mahkemelere karşı, insanlığın sürgünlük tarihinden payımıza düşen " o zaman " ın yarısını kullanmış ve artık " bizim memlekete " geri dönüyorduk, arkamızda bırakarak " o açık hava zindanı memleketi".. ardından kürdçe bir küfür mırıldanarak sümüklü ve bacaksız halimle, ayağımda sivri topuklu tahta takunyalarla...ardımızdan dökülen bir kova gözyaşını kurutmalıydık artık...Hadi bu seferlik çocukluk bende kalsın, benim olmayan sürgünlüğümün benim olan oyun bahçesi...büyük yüreklerin özgürlük mezarı...hoşçakal...
..

Devamını Oku