24 KASIM 2013 ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Değerli öğretmen arkadaşlarım ve sevgili okurlarım. 24 Kasım 2013 Öğretmenler Gününüz kutlu olsunla yazıma başlamak istedim.
24 Kasım Mustafa Kemal Atatürk ün 24 Kasım1928 yılında, millet mekteplerini açtığı, Arap Alfabesinin kaldırıldığı, onun yerine Latin harflerinden oluşan alfabemizin kabul edildiğini kutlamaktayız. Bu gün, öğretmenlerimize ve halkımıza kutlu olsun.
Mustafa Kemal Atatürk, dilimize ve sesimize uymayan Arap Alfabesinin yerine, dilimize ve sesimize çok uygun olan ve uyum sağlayan Latin Harfleriyle yapılacak öğretimi bizzat kendisi kara tahta başına geçerek öğretilmesini, göstermiştir. Bu nedenle de Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisine Baş Öğretmenlik unvanını vermiştir.
Harf devriminin yapılması sonucunda, o gün yüzde on okuryazar oranı, bugün yüzde doksanların üstüne çıkmıştır. Ülkemizde yaşayan ve okuma yazma bilmeyen herkesin okuryazar olması hedeflenmiştir
24 Kasım Öğretmenler Günü’ne nasıl gelindiğine bakıldığında, 12 Eylülcülerin yapmış olduğu ihtilalının, birici derecede ki has adamı olan, Milli Eğitim Bakanı Sayın Hasan Sağlam‘ın eseridir. Bakan bu günü, bütün öğretmenler günü olarak kutlanmasını sağlamıştır.
..
Öğretmenler siz geleceğe ışık tutan!
Hiçbir Fedakarlıktan kaçmadan okutan,
Milletimizi Hakettiği çizgiye ulaştıran!
Eşsiz bir değere sahip olan...
Alnı ak! Yüzü pak!
Geleceğe emin adımlarla koşarak!
..
Sürekli öğretmen olacağım derdi.
Tek derdi üniversiteye gitmekti.
Fırsat vermedi yakalandığı derdi.
Sabah çiçek derdi akşam hakka erdi.
..
Seni bilgiyle büyüten
Okutup adam eden,
Elinden tutup yücelten
Öğretmen değil mi
Seni yetiştiren?
Yeri gelince ana baba olan
..
Eğiten,öğreten,terbiye eden,
Saygıyı,sevgiyi bize öğreten,
Vatanını,milletini sevdiren,
Hayatımıza yön veren öğretmen.
yakından başlayıp,uzağa doğru,
Tanıtansın bize,güzel yurdumu,
..
HAYDİ ÖĞRETMENLER OKULA
Hani hoca Camideydi, Öğretmenler okulda,
Öğretmenler atanmamış, kalmışlar yarı yolda,
Onlar meslek aşıkları, gözleri yoktur pulda,
Hadi Öğretmen okula, yeter artık durdunuz,
..
Bakan Suat Kılıç: Zam isteyen emeklilere şu cevabı verdi; ” Allah Tayyip Erdoğan ve hükümetinden razı olsun” deyin, zammı alın dedi. Sözcü 14.10.2013 Manşet haberi.
-Allah Tayyip Erdoğan ve hükümetinden razı olsun diyeceğinize; “bir şey yapmıyorsunuz” derseniz ben çekip giderim.
Evet; “ Milletin hizmetkârıyız. Halka hizmet, hakka hizmettir. Millet ne derse o olur. En büyük hakem millettir”. Gibi ezberleri ve kırık plak lakırdılarını pek seven siyasetler, gerçekte halkı:“Allah razı olsun” dedirten; kul kerteli dua edip temennalar okutan, dilenci kültürü düzey ve yaşantısı içinde görmenin, ne kadar olağan bir şey olmasının kanımca su yüzüne yansıyış biçimidir bu cüret.
Halkın, yurttaş olması siyasetlerin işine gelmez. “Gözünüzü toprak doyursun” derler. “Al ananı da git” derler. Halka rağmen halka; “Kına yakın” derler. “Artistlik yapma lan” derler. “ Başbakan sensin ister asar, ister kesersin” derler. “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum “; “kadınlar mütemmim [tamam kılan, bütünleyen] derler “ vs.
..
Şanlıurfalılar o en eski şarkılarını hep bir ağızdan söyleseler yeridir: “Urfa’ya paşa geldi…” Ne büyük şans onlar için: Bir iki yılda birkaç ile paylaştırılan Vali artık onların. Sanmayın ki hükümet dünyanın bu en güzel valisini ilden ile sürüyor. Hayır! “Her il de bu güzel valinin hizmetlerinden nasibini alsın biraz” diye bilerek ya da bilmeyerek sık sık yer değiştirtiyor.
Şanlıurfa’nın gerçekten ihtiyacı vardı okutan bir valiye.Şuraya, bir ses atımı uzağımıza geldiğiniz için çok mutluyuz Türkiye’min sevgili valisi! Ne mutlu Şanlıurfalılar’a… Yakındayız ya, o nedenle biraz da biz Gazianteplilere ne mutlu…
Siirt ve Sakarya’da görev yaparken eğitime yaptığı katkılarından tanıyoruz onu. Bir ara Sakarya’da görev yapıyordu öğretmen Doğa kızım. Bir sabah telefon açtı. Sevinçliydi sesi.
“Baba ne güzel bir valimiz oldu! ”
Benim kızın valiyle ne işi olabilidi ki? .. Vali Nuri Okutan Meğer Sakarya’ya atanmış. Atanır atanmaz da ilk işi bütün ilköğretim okullarında her gün derslerden birinin okumaya ayrılmasını sağlamak olmuş.
Kızımın derdi çocukların okumaması. Okumayan çocuk derslerine iyi çalışamıyor, iyi okuyamadığı için de okuduğunu anlayamıyor.
Yazılarımda zaman zaman aktarırım. Bizim bir “çocuk yazını gurubu”muz var internette. Gurubun girişimiyle oluşturulan kitabı ilk bastıran da Sakarya valisi sevgili Okutan oldu. Nice katkıları var daha onun eğitime…
..
Ne güzel bir meslek öğretmenlik
Nereye gitsen halin hatırın sorulur
Öğrenciler seni görünce mutlu olur
Kendini öğrencilerde görünce sevinir
Kıskanıyorum öğretmenle gezince
İdarecilik o kadar önemli değilmiş
..
Güllere adanmış bir ömür bizimkisi, gonca güllere…
Camdaki buğudur çocukların öfkesi
Aynadaki suretimdir yarınlara yansıyan ışık.
Ziller vuslattır yürekleri birbirine bağlayan.
İçimdeki çocuğun gözyaşları çağlayan
Gonca güller yetiştiren bahçıvanım ben
Yani öğretmen! ...
..
Öğle vaktiydi. Orta boylu, şişman, kır saçları dağınık, alkolden kızarmış burnu ve ağzından hiç düşmeyen sigarasıyla öğretmen Mustafa Başakoğlu, okulun salonuna girdi. Elini tıraşsız yüzünde gezdirerek, düşünceli düşünceli yürüyordu. Derken birden bire... Öykülerde bu “derken birden birelere “ sık sık rastlanır. Yazarların hakları var. Yaşam o kadar beklenmedik olaylarla doludur ki beklemediği anda sevinci, acıyı, sevgiyi, tadabilir. Sonunda da ölümün o sıcak nefesini...
Derken birden bire: “Ah! Çok özür dilerim. İnanın istemeyerek oldu.” Eziklik içinde elini yere düşen ufak, şişman adama uzattı. “Durun. Yardım edeyim. Elinizi verin.”
Adamın sert bakışlarıyla karşılaştı. İrkildi. Bir adım geriye gitti. Adam yerden kalktı. Şapkasını aldı. Eliyle temizledi şapkasını ve saçsız başına yerleştirdi. Kaşlarının altından kızgın kızgın bakarak, şapkasını düzeltir gibi yaptı.
Öğretmen Mustafa, bağışlanmamanın ezikliği içerisinde, şaşkın dolu bakışlarla ağzındaki sigarayı düşürür.“Efendim... Ben... İnanın isteyerek olmadı. Dalgındım. İna...”
Sözünü bitiremeden; iyi giyimli, her halinden otoriter bir insan olduğu belli olan adamın, sert sözüyle durakladı: “Eee... Yeter artık! Bir de isteyerek çarpsaydın. Tamam, bir şeyim yok dedim ya. Allahallah...” Başını sallayarak uzaklaştı, gitti.
Öğretmen Mustafa, bir süre ardından baktı, kaldı. Gözleri doldu. Utanmasa ağlayacaktı. Bu yaşına kadar kimseyi incitmeye kıyamamıştı. Kimin yardıma ihtiyacı olursa; gece demez, gündüz demez, işini bırakır,yardımına koşardı. Ama şimdi çaresiz ne yapacağını şaşırmıştı. Sonra müdürün kendisini beklediğini hatırladı. Geç kalmıştı. İkinci kata ayaklarının ucuna basa basa çıktı. “Müdür beni niye çağırttı acaba? ” diye söylenmekten kendini alamadı. Müdürün kapısına yaklaşınca ceketinin düğmesini ilikledi. “Benden on onbeş yaş küçük ama yine de müdürüm.” Kapıyı tıklattı. Yavaşça açtı. “Girebilir miyim? ”
Müdür, orta yaşlarda hafif kır saçlı, gözlüğü kalın çerçeveli, kısa boylu ve oldukça şişman biriydi. Okuduğu kâğıdı, masanın üzerine bıraktı. Ayağa kalkarak, hafif bir tebessüm ederek: “ Buyurun, gelin hocam.”
..
'Hoşça Kal Anne ” Romanıyla tanıdığım eğitimci, hikaye ve roman yazarı Fatma Çetin Kabadayı ” Yüreğimden Güvercinler Uçurdum” adlı eseri ile edebiyat dünyasına yeni bir giriş yaptı. Kültür sanat çalışmalarınım arasında tanıdığım öğretmen yazar, Fatma Çetin Kabadayı gelecek adına umut vaadeden güçlü bir hikaye yazarı olarak gözüküyor.
Okurlarımızın da bildiği gibi, zaman zamanda bu köşede güçlü yazarları, şairleri ve sanat dünyasında adını duyurmaya çalışan kültür sanat adamlarını konuk ediyor, tanıtımını yapıyoruz, röportajlarla onları okuyucularımızla buluşturuyoruz.
Okurun az olduğu bir toplumda, inatla kültür sanata emek veren, alın teri döken, göz nuru ve gönül hamuru ile yoğurdukları eserleri okuyucuları ile buluşturmaya çalışan dostlarımız var. İşte bu kültür sanat dostlarından birisi de Öğretmen yazar Fatma Çetin Kabadayı’dır. Sürmeli fetivali şiir yarışmasında bizden (Şiir dalında) “Jüri özel ödülü” kazanan yazara, plaket taktiminde Yozgat’a olan özlem ve sevgisini dile getirerek bizleri de mutlu etmiştir.
FATMA ÇETİN KABADAYI
..
Tanışalı oldu yirmi iki sene
Sen ne güzel bir insansın Özlenen abla
İyi ki varsın hayatımızda
Sen neymişsin be Özlenen abla
Okudu öğretmen oldu
..
ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
ONLAR DA SÖKE’NİN GÜZEL İNSANLARI...
“Hem öğretmen; hem yazar, şair ve şaire...”
..
ESİNTİ 18. 01. 2008
Suat TUTAK
ONLAR DA SÖKE’NİN GÜZEL İNSANLARI...
“Hem öğretmen; hem yazar, şair ve şaire...”
..
Güzel Gazantep’imde doğup büyüyen “Güzel Gazianteplilerim”den biri de Beşir Göğüş’tür. 12 Şubat 1915’te yaşama gözlerini açan bu güzel insan, İlk ve ortaöğrenimini kentimizde yaptıktan sonra 1933’te Öğretmen okulunu,1938’de “Gazi Eğitim Enstitüsü”nün Dil - Edebiyat bölümünü bitirdi. Aynı yıl Ankara Devlet Konservatuvar’ında, fonetik ve diksiyon asistanı olarak çalıştı ve “Müzik Öğretmen Okulu”nda Müdür Yardımcılığı yaparak Türkçe dersleri verdi.
Kendisiyle tanışma mutluluğunu na yazık ki tadamadığım Göğüş, 1939-1950 yılları arasında Ankara’da orta dereceli okullarda Türkçe öğretmenliği, müdür yardımcılığı görevlerini sürdürdü.
1943 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı Ortaokullar için Türkçe ders kitabı yarışmasını, Kemal Demiray’la birlikte kazandı.
İlk kez 1945 yılında basılan bu kitap uzun yıllar okullarda ders kitabı olarak okutuldu.1950 yılında “Gazi Eğitim Enstitüsü”nün uygulama okulu olarak çalışacak olan “Namık Kemal İlk ve Ortaokulu”nu kurmak üzere müdür olarak atandı ve bu okulu kurdu.
1954 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi raportörlüğüne alındı. 1959-60 yıllarında high school programlarını incelemek üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildi. Bu ülkede yaptığı incelemeler, anadili eğitimi konusunda sonraki yıllarda yaptığı çalışmalar için önemli bilgilere ulaşmasını sağlamıştır.
1963 yılında Öğrtemen Okulları Genel Müdür Yardımcılığına, 1964 te de Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişliğine atandı.1966 yılında Türk Dil Kurumu’ndan kendisine yönetmen olarak çalışması önerilince, emekliye ayrılarak bu kurumda çalışmaya başladı.
Türk Dil Kurumu’nda yönetmen olarak çalıştığı dokuz yıllık süre içerisinde diğer çalışmaları yanında Halkevlerinin “Atatürk Enstitüsü”ne Kurumu temsil için katıldı ve bir yıl da başkanlık yaptı.1975 yılında Kurum’dan kendi isteği ile ayrılarak evinde Türk dili ve eğitimi üzerindeki çalışmalarını sürdürdü.
..
Mert,Samsun'un alaçam ilçesinde doğmuş. Okul çağı geldiğinde okula başlamış annesi ve babası öğretmen olan Mert,okula gitmek ders çalışmak istemezmiş. Annesinin baskısıyla okula devam etmiş. Zorda olsa lise son sınıfa kadar okuyan Mert'in notları hep düşük olduğu için annesi özel okula da göndermiş ama hiç faydası olmamış.Mert'in arkadaşları Bülent,Levent,ve
Servet,çok başarılıymış.
Levent:Mert derslerin nasıl?
Mert:7 adet zayıfım var.
Servet:Azmış 10 adet olsaydı.
Mert:Canım sıkılıyor karneyi babama nasıl göstereceğim onu düşünüyorum.
Bülent:Mert,daha 1 ay var okulun kapanmasına çalış notlarını yükselt.
..
Bir bilinmeyene doğru çizilen bilenmeyen son denklemin çözümsüzlüğünde
Aşk bir acıdan eksilere doğru doğrusunu çizdi
Şimdi unutulmazlığın utkun yokuşunda sevdamızı besliyoruz
Yarın yarına daha yakın yarim diyorum
Yarın o kalbin hoşluğunda hoş bir tını ve sını bekler
Sınanmaya sevmeye susmaya söylenmeye sözlük olduk
Yaşadıklarımız hiçbir şeye sığmaz hiçbir şeyle anlatılmaz
..
EY ÖĞRETMEN
Öğretmeni sevmeyen, dersini nasıl sevsin,
Öğretmenim bizlere, önce kendini sevdir,
Unutma öğrenciye, örnek olacak sensin,
Öğretmen baba gibi, okul ise bir evdir.
..
Herkes uyur
Öğretmen okurdu.
Ay doğar, güneş vurur
O yıldızlarla konuşurdu.
Kah ateş yakardı öğretmen
Kah ışığa koşardı.
..