Sabah güneşi gibi-doğarsınız burçlara
Sizlerle sona erer-kalpteki bütün yara
Yağmur olur yağarsın-su verirsin yüreğe
Huzur mutluluk gelir-yukarıda bileğe
Öğretmen anlatırsa-beden ve ruhu çınlar
Öğrenci huzur bulur-mutlu olur insanlar
Bilgiyi tecrübeyi-sunarsın çocuk gence
..
Çocukların kalbine-sokan bilgi kültürü
Öğretmendir biliniz-öğretir sakat körü
Gülen yüz tatlı bir söz-çınlar bütün sınıfta
Körpe beyin gençlere-Ata dedirtir Ata
Öğretmen büyük insan-gerçekten yüce varlık
Yaşadığı müddetçe-çekmemelidir darlık
Sahip çıkmayan toplum-yıkılır ve mahvolur
..
Öğretmendir-okutarak-yazdıran
Birbirine- bağlayarak-gezdiren
Geleceğe -ışık tutup- parlatır
Gönülleri -coşturarak-sırlatır
Öğretmendir-o öğretmen-hep canım
Onun ile-yükselmiştir-vatanım
Sevgi hürmet-esenlikler-hep cana
..
Bir karanlık odaydım-ışık oldun bizlere
Teşekkürler az gelir-öğretmenim sizlere
Sen benim ümidimsin-buldum erkenden seni
Türkçe ve matematik-öğrettin bana fenni
Öğretmenim öğretmen-gençlik bize emanet
O ayrım yapmamalı-affedilmez hıyanet
Sizler olmasaydınız-okumayı bilmezdik
..
Kutsal meslek mensubu-onlar sevgi deryası
Bütün işi ve gücü-öğrencidir dünyası
Koparsa o ortamdan-kurur dermanı kalmaz
Boğulur ve yok olur-bunu bir tarafa yaz
Öğretmenim öğretmen-güzellik onda saklı
Tarih boyu bilinir-daim muallim haklı
Hepsi insan mimarı-güzelliği sevinci
..
Millete sorsananız-kalksın mı ki 301
Sizlere sözü söyler-vatandaşlarım bir bir
O maddenin kalkması-canı yapar kötürüm
Elini kaldırırsan-tez biter sonra dürüm
301’e bir dokun-görürsün Karabasan
Bunları size söyler-Öğretmen Şair Hasan
Soysuz mu olacağız-kaldırıp 301’i
..
Arabanın lastiği patladı
Deli diken yaylasından geçerken
Eve geç kaldım.......
Öğretmen olunca
Öğrencinle aranızda mesafe olsun denirdi
Öğrencisiyle arasında
..
Sevginin olduğu, her yer aydınlık
Seviyorum dedim, öğretmenliği
Sanki bir alevdi, heryer meydanlık
Bu yüzden sevdim ben, öğretmenliği
Aydınlık sesleniş, son umut ışık
Yemeği tüketir, eldeki kaşık
..
5 Ekim 2008 Dünya Öğretmenler Günü Konuşma Metnim
Değerli arkadaşlarım, 6 Ekim 2008 günü İstanbul İl genel meclisinde Yapmış olduğum konuşmamı sizlerle baylaşmaktan onur duymaktayım.
Beş Ekim gününün “Dünya Öğretmenler Günü,” olması münasebetiyle şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sayın
5 Ekim 1994 tarihinde, Birleşmiş Milletlerin Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü olan (UNESCO) , 5 Ekim gününü “Dünya Öğretmenler Günü” olarak kabul edilmiştir. Bu günün anlam ve önemine uygun kutlanması bizim üzerimizde emeği olan öğretmelerimize karşı görevimiz olmalıdır diye, düşünüyorum. Ama ne yazık ki, çok zaman akıllara bile gelmediğini görüp durmaktayım. Böyle olsa bile, şahsım ve mensubu bulunduğum meclisimiz adına, bütün öğretmenlerimizin bu anlamlı günlerini kutluyor, başarılı bir yıl geçirmelerini temenni ediyorum.
Bilmemiz gereken bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. O da bir ülkenin gelişip kalkınması ve çocukların çok iyi yetiştirilmesini sağlayacak olan “çok kaliteli öğretmenle birlikte, gerçekçi eğitim- eğitimle olur”. İnsanlığın yaşam boyu geleceği, aileden başlayan süreci, öğretmenin bilgi ve beceri kazandırmasıyla tamamlanır. Öğretmenlerin görevleri, sadece okul içiyle sınırlı değildir. Onlar toplumun için de varlıklarını sürdürürken, yerine getirmeleri gerekli olan görevleri de vardır. Bu görevlerden her hangi birisinde eksiklik olduğunda, bu eksikliğin nedenlerini düşünmek zorundayız. Bugün ülkemizde 11 milyon, dünyada da 100 milyonun üstünde çocuk okula gitmektedir. Bu çocukların yarısından fazlası da kız çocuklarıdır. Öğretmenler hiçbir ayrıcalık yapmadan, eşitlik ilkesi içerisinde görevlerini yapanlardır
Bütün bunları dikkate aldığımızda, Öğretmenlerimizin de çocuklarımıza daha iyi gelecek vaat etmesi açısından, SAĞLIKLI BİR YAPI İÇİNDE YETİŞTİRMELERİ GEREKMEKTEDİR. Bu durum ülkemizin birlik ve beraberliğinin devamı açısından çok önemlidir. Öğretmen yetiştiren okulların, özel bir ayrıcalığının olması gerekmektedir. O zaman kaliteli insan ve gelişmiş bir ülkenin huzurlu vatandaşı olmuş oluruz.
Ne var ki, bizler genellikle öğretmenlerin sorunlarını bilmiyor ve bu sorunların ortadan kalkması için bir gayret sarf etmiyoruz. İş böyle olunca da, “eğitim-öğretimde” ortaya çıkan farklılık bir takım olumsuzlukları, beraberinde getirmektedir. Bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması maksadıyla, uluslararası düzeyde oluşturulan bir yapılanmanın sonucunda, öğretmenlerin sorunları ele alınmış ve nelerin yapılması gerektiği karara bağlanmıştır. Bizimde öğretmene bakışımız bu yönlü olması gerekir. O nedenle öğretmenlerin ekonomik ve sosyal sorunlarını çözme kavuşturulmalıdır. Dünyanın birçok ülkesi öğretmenlerinin yaşam seviyesini standartlıktan çıkarmış olup, olması gereken şartları sağlamıştır. Ülkemizin geleceğinin şekillenmesine emeği olan öğretmenlerimizin her türlü ekonomik ve sosyal hakları dünya standartları seviyesine çıkarılmalıdır. Ancak o zaman öğretmenlik mesleğini birinci derecede kaliteli duruma getirebiliriz. O zaman, istediğimiz ölçütte bir sonuca ulaşmış oluruz. Öğretmenlerimiz, sıkıntı yaşamadığı zaman, temel görevi olan öğretmenlik mesleği dışında hiçbir arayış içinde olmaz. Tam anlamıyla tarafsız bir biçimde ülkemizin gelişip kalkınmasında yer alacak nesillerin yetiştirilmesinde gayret sarf etsin. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününün ana teması, “DAHA KALİTELİ ÖĞRETMEN, DAHA KALİTELİ EĞİTİMDİR.”
..
İyiliği öğreten
Öğrencilere yeten
Yüzyıla doğru iten
Öğretmendir biliniz
Daim Aya doğru fırlatan
Öğretmen çağa yollar
Öğrencileri kollar
..
Öğretmen öğretir
Eğriyi ve doğruyu
Taşır yüreğinde
Bir yüce duyguyu
Öğretmen öğrenir
Öğreterek yön verir
..
……………Ben bir nefestim sadece dedi … Ürkek, çekingen.Babasının nazlısı, annesinin hiç büyümeyen kızı da olsa o büyüdüğünü kanıtlama çabalarıyla ve toplumsal sorunlarla yüklenip. Yaşamın nefesini ensesinin üzerinde asılı bir kılıcın ha indi ha inecek badireleriyle hisseden yaşadığı kuşağın darbelerinden nasibini alan bir öğretmen adayı…
Rastgele dedi Türkiye’nin illerine….. Ürkekti.. hayatı tek başına kucaklamanın yabancı bir şehirde ayaklarının üstünde kalabilmenin endişeleri ile karmakarışıktı. Ülkenin siyasi çalkantılarının getirdiği zor günlerin yanı sıra idealist yanının her an zincirlenebileceği duyguları ile önce Ankara da yüzlerce öğretmen adayıyla birlikte çekilen kura ve ardından Malatya iline yol alış.Otobüsün penceresinde değişen görüntülere dalarken, çıktığı yolun onun kanına girecek bir sevdalı yolculuğun virüslerinden habersizdi elbette….
………………….. Kendi öğretmenleri süzgecinden geçmişti. Kimisini yüzüne oturan tebessümler eşliğinde anımsarken kiminde yüz kasları geriliyordu.. Her gülümseten öğretmeninden bir parça almıştı yanına…Bende kalan izlerini yaşatacağım dediği öğretmenlerini sıralarken aklında Hiçbir çocuğun düşlerinde, zihnin de korku, endişe ile kalmamak öncelikli hedeflerinin arasındaydı.İnsandı çünkü elinde kısmen şekillenecek, yaşam yolunun en önemli günlerinde çocuk aklında kalacak olan izlerle yaşamı kucaklayacak olan.
……………….İlk görev yeri bir merkez ilçeydi… evden bozma bir bina okul haline getirilmiş içerden tahta merdivenli iki katlı 5 derslikli bir okul ilköğretimin ikinci kademesi… eski deyimle ortaokul .Kendisi gibi yola çıkan 4 arkadaşıyla atandığı bu okulda, bir kuş gibi çarparken yüreği heyecanla,öğrencilik yıllarının izleri atandığı çevreye kendinden önce ulaşmış olsa da.Eğitim için yüreği çarpan babasının onu güçlendirmesiyle,hayatı yaşama biçimine burada başladı Yıldız öğretmen…
..
Asım’ın neslidir, bilgine muhtaç,
Işık tut bu nesle canım öğretmen
Ağlayan milletlim, kültüre muhtaç
Bilgi ver millete sevdam öğretmen
Sana muhtaç olan yavru dillere,
Seni sevmiş olan temiz kalplere,
..
Sabah rüzgârının şakaklarında bıraktığı okşanma duygusu, Mehmet Öğretmen’e Çifteharalar Köy Enstitüsü binasını gölgeler arasında ilk gördüğü, “O An” ı anımsatmıştı. Emeklilik yıllarını çok da ayırımına varmadan devirmiş, çocukları evlenip torun torbaya kavuşmuş şu “Maarif Savaşçısı” gitmiş, batmakta olan ayın el salladığı, güneşin yeni uyanan bir çocuk gibi çapaklı gözlerle kendisine baktığı o günün ilk saatlerine ışınlanmıştı sanki. Tan ağartısının verdiği izin ölçüsünde gözlerini olanca büyüklüğü ile açıp getirildiği okulu görmeye çalışmıştı tırmandık- ları tepenin tam bitti denen yerinde.
Büyük bir heyecan ve engellenemez bir merak duygusu ile başlayan bu serüven, hem kendisine hem de köylerinden seçilen diğer sekiz arkadaşına belki de dünyanın en özgün eğitim uygulamalarından birinin ilk meyveleri olma şansını getirecekti. Batının uzun bir zamana yayarak ve adeta dinlenerek kat ettiği gelişme yolunu yitirilmiş zamandan intikam alırcasına koşma azminin küçük bir parçasıydı çocuk yüreklerdeki ürperti ve heyecan. Onlar geliyordu…
'Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar,
korkak, cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar,
..
Hizmet etmek ister iken tüm insanlara
Kurban olmak için hanlara sultanlara
Kurşunların yıktığı genç fidanlara
Bir anneler ağlıyor birde öğretmen
Hain sevinmesin diye dik duranlara
Irmaklar dolusu akan kanlara
..
Bütün öğretmenlerimize saygılarımla
Bu gönül işidir olmaz parayla
Ölçülmez değeri hanla sarayla
Dolu dolu olsa bahtı karayla
İşine gönülden aşık öğretmen
..
Kalemi ilk tutturan,
Yazıyı ilk yazdıran,
Abc'yi öğreten,
Öğretmendir öğretmen!
Doğru yolu gösteren,
Özgürlüğü öğreten,
..
Saçları kırlaşmış birini gördüm
Adını sorunca öğretmen dedi,
Öğretmen ne demek yanılıp sordum
Bir toplum gemiyse, o dümen dedi…
Dedi ki en küçük dimağlar benim,
Yedi bölgedeki bucaklar benim,
..
ÖĞRETMEN DEDİĞİN…
Halk Böyle Devirir!
Dün biz, (biri genç, diğeri yaşlı genç) konunun okul anılarına nasıl geldiğini fark etmeden anılarımızı anlatmaya başladık. Okul /anıları/ arkadaşları söz konusu olunca yoğun, tutkulu duygular bombardımanına uğrayan ben, bir o kadar da hüzün, özlem, imrenme ve kıskanma(!) krizine tutuluyorum, arkadaşları dağılmamış, gençlerin yanında.
Benim anılarımı sözcüklerle anlatmak öyle iki dakikaya sığmaz. Yazıyla hiç olmaz. Ancak oynanırsa sahnede, filmde, o zaman anlatılabilir ve hissedilebilinir. Örneğin, mezun olduğum (Kız Sanat Enstitüsü) yıl ayrıldığım Muğla’ da 40 yıl sonra resim sergisi açmıştım. Sınıf arkadaşlarım dağılmış, sadece birkaç kişiye ulaşabilmiştim. Hepimiz orta yaşlı olmuştuk ve tanımayabilirdik birbirimizi. O, karşılaşma anının duygusu, heyecanı, mutlu/suz/luğu, yabancı kucaklaşmalar nasıl anlatılabilir ki…
En iyisi ben Deniz’in anısını yazayım.
Eğiticilerin çocukluktan itibaren nasıl ufuk açtığına ve eğiticinin değerine nasıl değer kattığına güzel bir örnek bu anı. Ha bunu, farklı yorumlayanlar, güzelliğin içini boşaltacaklar olabilir. Sadece anıdan keyif almak değil bu sütunlara aktarmak. Paylaşmak ve de paylaşılanı anlatmak, anlatabilmek...
..
Şu anda Milli Eğitimimizin içine eden, eğitim/öğretimi orta çağ dönemine indirgeyen ve bunun sonucunda cahil bir toplum yaratan; aydın, ilerici, devrimci, demokrat öğretmene en büyük ihaneti ve kötülüğü eden;
Kendi yaptığı kötülükleri yanlış olarak niteleyip öğretmen toplumuna sunan ama halen de yapmaktan geri durmayan;
Cumhurbaşkanlığını gasp etmiş rte’ yi dinlerken, kimlere kaldık (!) diye üzülürken ve bunları başımıza bela eden cahillere nefretimi sunarken….
Tüm öğretmenlerimin, öğretmen arkadaş, eş dost ve tanıdıklarımın ve ülkem ve ulusum için Atatürk’ ün ışığında gayretle çalışan tüm öğretmenlerin..
Öğretmenler gününü kutlarım! ..
Selam ve saygılarımla.
Ahmet EMER
..