FEVZİ GÜNENÇ ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

FEVZİ GÜNENÇ ÖĞRETMEN ŞİİRLERİ

Fevzi Günenç

A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 15
Dürüstlük Çiçeği
25 Mayıs Etik Günü
Yazan Fevzi Günenç

KİŞİLER:

ÖĞRETMEN:
SONGÜL:
PALYAÇO İBİŞ:
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 18
Annem Gibi Kokuyorsunuz
Öğretmenim
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü
24 Kasım Öğretmenler Günü
Anneler Günü (Mayısın ikinci pazarı)

Yazan: Fevzi Günenç

KİŞİLER:
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

'Bütün ölümler erken ölümdür...” der şair. Ama can arkadaşım öğretmen Mehmet Çetin’inki de büsbütün erken ölümdü canım...
Atatürk Bulvarı üzerindeki adı sonradan Kader olarak değiştirilen apartman, durup dururken yukarıdan aşağıya “hışşş” diye inivermişti ansızın. Ben de çalışmıştım o binada. Öğretmenlikten ayrıldığım sıralarda büro işini üstlenmiştim o binanın müteahhidi can insanın, Muhtar Atmaz’ın yanında...
Mehmet Çetin çiçeği burnunda bir öğretmendi. O günkü görevini bitirmiş, günün yorgunluğunu çıkartmak için yürüyüşe çıkmıştı.
Eski bir alışkanlığıydı bu. Öğretmen Okulu’nda okuduğu yıllarda da böyle yapardı. Değirmisuvak’tan, Başkarakol’a kadar, kimi zaman tek başına, kimi zaman bir iki arkadaşıyla yürüyüş yapardı.
O gün de aynı amaçla yürüyordu. Kırkayak’ın yanına geldiğinde kulakları sağır eden bir gürültüyle irkildi.
Önce olduğu yerde çakılıp kaldı Mehmet öğretmen. Sonra yüz metre kadar ilerideki toz bulutuna takıldı gözleri. Bir binanın ağır ağır çöküşünü, toz bulutlarının arasından, sanki bir filmin ağır çekimini izler gibi izledi.
Neden sonra kendine gelebildi. Çöken bu binanın içinde insanlar olabilirdi. O anda bu insanlar ölüm kalıp savaşı veriyor olabilirdi. Yardıma ihtiyaçları vardı elbette. Kurtarma ekipleri gelinceye kadar iş işten geçebilirdi. Her bireyin kendince yardımda bulunması gerekirdi ölüm kalım mücadelesi verenlere.
“İyi insan iyi yurttaş” olamanın duyguları onu yıkılan binaya doğru koşturdu. Oraya vardığında bina dümdüz olmuştu nerdeyse.
Önce olup bitenlerin aslını öğrenmek istedi. Ama kimseden bir şey öğrenemedi. Çünkü herkes birbirine kendisinin sorduğu soruları soruyor, yanıt alamıyordu.
Şehreküstüden tanıdığı yaşıtı bir delikanlı ilişti gözüne. Ona sokuldu.
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Ben Öğretmenken: 17
“50 yıl önce işsizlik yoktu” masalı
FEVZİ GÜNENÇ

1959-60 ders yılı.
Ticaret Lisesinde her yıl iftihara geçerken, kendim ettim, kendim buldum, Milli Eğitim Bakanının torpiliyle Gaziantep Lisesine geçtim. Liseye uyum sağlayamadım. İki yıl üst üste beden eğitiminden başka hiçbir dersten iyi not alamadığımdan belgelendim.

Belgelenen bir genç ne yapar? Kendine iş arar. Ben de iş aramaya başladım. O yıllarda ortaokul bitirenler yedek öğretmenlik yapabiliyordu. Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurup görev istedim.

Öğretmene çok ihtiyaç vardı. İzine ayrılanların yeri kolayca doldurulamıyordu. Bu nedenle çok beklemedim. Evimizin birkaç yüz metre yakınındaki Akyol ilkokulunda göreve alındım.
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Öğretmen Okulundaki üç arkadaşım Cevat Özer, Dinçer Oktay ile Yurder Teker’den sık sık söz ederim. Aslında bu okuldaki arkadaşımız üç değil dörttü.
Dördüncüsü Necdet Özaltan’dı. Ne yazık ki Necdet aramıza katılıp bizimle edebiyattan konuşamazdı. Oysa bunu çok isterdi... Bize katılamazdı, çünkü Öğretmen Okulunun Kütüphane görevlisiydi o. İşinden ayrılamazdı.
Böyle bir görevi niçin seçtiği üzerinde hiç durmamıştık. Meğer o ne yaman bir kitap kurduymuş. Edebiyat içine işlemiş de kendisinin de bizim de haberimiz yok.
Gizlli bir şair olduğunu bile geçenlerde kendisiyle yaptığım bir telefon konuşmamızda daha yeni öğrendim. Onu da ağzından kaçırdı...
Özaltan bir süre sonra Öğretmen Okulu bitirme sınavlarına girdi, öğretmen oldu. Ne yazık ki bizim edebiyat dostu grubumuz çoktan dağılmış, her birimiz bir başka kente savrulmuştuk. Bu nedenle onun içinde yanan ateşi gecikerek keşfettik.
Bir insan anasından yazar olarak doğarsa Necdet böyle doğmuştur, kesin. Ama o kadar böbürlenmekten öylesine uzak biridir ki, her gün iki gazetede birden yazmasına karşın yazar olduğunu bugün bile kabullenmez. Kendisinin bir sanat sever, bir okuyucu, bir hevesli olduğundan söz eder...
Oysa Mersin ile Gaziantep’in yerel gazetelerindeki yazılarını okuyorsanız, bunu siz de anlamışsınızdır. O gerçek bir edebiyatçı, iyi bir yazardır.
Sözlerimin doğruluğunu, onun anılarını okurken daha iyi ayırt edebiliyorum. Necdet Özaltan kendisinden söz etmeyi uygun görmeyen bir yapıya sahip.
“Seni sen övme, seni el övsün” ulular sözüne uygun davranır. “Bizi bizden iyi kimse bile bilir ki?
Yazar olmadığı halde ortalarda yazarlık çalımı satan buncası varken, gerçek yazarın tezavu göstermesi niye ki? ..
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Şanlıurfalılar o en eski şarkılarını hep bir ağızdan söyleseler yeridir: “Urfa’ya paşa geldi…” Ne büyük şans onlar için: Bir iki yılda birkaç ile paylaştırılan Vali artık onların. Sanmayın ki hükümet dünyanın bu en güzel valisini ilden ile sürüyor. Hayır! “Her il de bu güzel valinin hizmetlerinden nasibini alsın biraz” diye bilerek ya da bilmeyerek sık sık yer değiştirtiyor.
Şanlıurfa’nın gerçekten ihtiyacı vardı okutan bir valiye.Şuraya, bir ses atımı uzağımıza geldiğiniz için çok mutluyuz Türkiye’min sevgili valisi! Ne mutlu Şanlıurfalılar’a… Yakındayız ya, o nedenle biraz da biz Gazianteplilere ne mutlu…
Siirt ve Sakarya’da görev yaparken eğitime yaptığı katkılarından tanıyoruz onu. Bir ara Sakarya’da görev yapıyordu öğretmen Doğa kızım. Bir sabah telefon açtı. Sevinçliydi sesi.
“Baba ne güzel bir valimiz oldu! ”
Benim kızın valiyle ne işi olabilidi ki? .. Vali Nuri Okutan Meğer Sakarya’ya atanmış. Atanır atanmaz da ilk işi bütün ilköğretim okullarında her gün derslerden birinin okumaya ayrılmasını sağlamak olmuş.
Kızımın derdi çocukların okumaması. Okumayan çocuk derslerine iyi çalışamıyor, iyi okuyamadığı için de okuduğunu anlayamıyor.
Yazılarımda zaman zaman aktarırım. Bizim bir “çocuk yazını gurubu”muz var internette. Gurubun girişimiyle oluşturulan kitabı ilk bastıran da Sakarya valisi sevgili Okutan oldu. Nice katkıları var daha onun eğitime…
Vali Nuri Okutan’ın ektiği tohumlar boşa gitmiyordu. “Hani bir iyilik yap denize at; balık bilmezse halik bilir” demiş ya atalarımız. O örnek, Okutan’ın eğitime katkısı gözlerden kaçmıyor; Vehbi Koç Vakfı ona 100 bin dolarlık ödül bir ödül veriyor. Okutan vali ne yapıyor? Bu parayı kendi özel ihtiyaçlarına harcamayıp Adapazarı’nda anaokulu yaptırıyor.
Üç yıl Sakarya Valiliği yapan, bir süre sonra Trabzon Valiliği’ne atanan Nuri Okutan, daha önce görev yaptığı illerde, eğitim seferberliği adına birçok önemli hizmetlerde bulunmuştu.
Okutan, 1962 Eğridir doğumlu. Ortaöğrenimini Gönen Öğretmen Lisesi'nde tamamladıktan sonra, 1985 yılında A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü'nü bitirdi. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesinde, Yönetim-Organizasyon alanında Yüksek Lisans yaptı. İngiltere'de bir yıl süreyle, Margate'de İngilizce öğrendi. Canterbury Üniversitesi'nde de mesleki konularda öğrenim gördü. İçişleri Bakanlığınca açılan Planlama Yönetimi kurslarına katıldı.
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Güzel Gazantep’imde doğup büyüyen “Güzel Gazianteplilerim”den biri de Beşir Göğüş’tür. 12 Şubat 1915’te yaşama gözlerini açan bu güzel insan, İlk ve ortaöğrenimini kentimizde yaptıktan sonra 1933’te Öğretmen okulunu,1938’de “Gazi Eğitim Enstitüsü”nün Dil - Edebiyat bölümünü bitirdi. Aynı yıl Ankara Devlet Konservatuvar’ında, fonetik ve diksiyon asistanı olarak çalıştı ve “Müzik Öğretmen Okulu”nda Müdür Yardımcılığı yaparak Türkçe dersleri verdi.
Kendisiyle tanışma mutluluğunu na yazık ki tadamadığım Göğüş, 1939-1950 yılları arasında Ankara’da orta dereceli okullarda Türkçe öğretmenliği, müdür yardımcılığı görevlerini sürdürdü.
1943 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı Ortaokullar için Türkçe ders kitabı yarışmasını, Kemal Demiray’la birlikte kazandı.
İlk kez 1945 yılında basılan bu kitap uzun yıllar okullarda ders kitabı olarak okutuldu.1950 yılında “Gazi Eğitim Enstitüsü”nün uygulama okulu olarak çalışacak olan “Namık Kemal İlk ve Ortaokulu”nu kurmak üzere müdür olarak atandı ve bu okulu kurdu.
1954 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi raportörlüğüne alındı. 1959-60 yıllarında high school programlarını incelemek üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildi. Bu ülkede yaptığı incelemeler, anadili eğitimi konusunda sonraki yıllarda yaptığı çalışmalar için önemli bilgilere ulaşmasını sağlamıştır.
1963 yılında Öğrtemen Okulları Genel Müdür Yardımcılığına, 1964 te de Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişliğine atandı.1966 yılında Türk Dil Kurumu’ndan kendisine yönetmen olarak çalışması önerilince, emekliye ayrılarak bu kurumda çalışmaya başladı.
Türk Dil Kurumu’nda yönetmen olarak çalıştığı dokuz yıllık süre içerisinde diğer çalışmaları yanında Halkevlerinin “Atatürk Enstitüsü”ne Kurumu temsil için katıldı ve bir yıl da başkanlık yaptı.1975 yılında Kurum’dan kendi isteği ile ayrılarak evinde Türk dili ve eğitimi üzerindeki çalışmalarını sürdürdü.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1981 yılında açtığı İlkokullar için Türkçe Ders kitabı yarışmasında, hazırladığı kitap birinciliği aldı ve Bakanlıkça bastırıldı.
1984 yılında, yazdığı değerli kitaplarla Türkçe eğitimine yaptığı büyük katkılar, örnek öğretmen ve örnek insan olarak verdiği üstün hizmetlerden dolayı TÖMER tarafından ödüllendirildi.
1992 yılında da, devlet okullarında üstün başarılı öğretmenlik ve yöneticilik yapması, ulusal eğitimimizin Atatürk devrimi ve ilkeleri doğrultusunda gelişmesi için sürekli çaba harcaması, yetiştirdiği öğrenciler ve yayınladığı yapıtlarla genç kuşaklara esin kaynağı olması nedeniyle Türk Eğitim Derneği tarafından kendisine Eğitim Hizmet Ödülü verildi.
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Postacı bugün bana
atatürke çiçek veren kadını getirdi Gaziantep'te
Nasıl sığabilmişti şaştım
o dev insan
küçücük bir zarfa?

Teşekkürler sevgili oğlu atatürke çiçek veren
öğretmen okulu öğrencisi kızın
Selam sana, selam ona...

..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Sevgi kokulu öğretmen Ertan Aykın
Kimi yazarlar “Beni falanca okuttu” diye...edebiyat öğretmenleriyle öğünürler. Benim ne yazık ki öğünebileceğim bir edebiyat öğretmenim olamadı. Ama sevdiğim Türkçe öğretmenlerim, öğünebileceğim bir resim öğretmenim oldu. Örneğin ilkokuldaki Başöğretmenimiz Şakir Sabri Yener. Eşsiz bir dil öğretmeniydi. Sanırım hiç kimsenin böylesine değerli bir dil öğretmeni olmamıştır.
Sonra ortaokulda Ali Büyükmurat öğretmenimiz oldu. Daha sonraları Başöğretmeni dolduğu Ahmet Çelebi okulunda öğretmenlerinden bir oldum onun okulunun.
Hiç sözlü yapmazdı Ali öğretmenimiz. Hep yazılı yapardı. Türkçeyi sevdiğim için doğal buluyordum onun yazılılarıma hep on numara vermesine.
Bir gün nasılsa yazılısına hazırlıksız yakalandım. Şimdi yanıt vermesem ve zayıf alsam hem benim için prestijim sarsılacaktı hem de kendisi düş kırıklığına uğrayacaktı. Yapılacak tek şey vardı. Kopya çekmek. Ben de bunu yaptım. Yaşantım boyunca ilk kez kopya çektim.
Dersten sonra sorularla yanıtları karşılaştırdığımda bunu da yüzüme gözüme bulaştırmış olduğumu göndüm. Yanıtlarım baştan sona yanlıştı. Kesin sıfır alacaktım. Fevzi Günenç’in yükselme Devri sona ermişti!
Sonraki derste yazılı notlarını dinlerken yerin dibine geçmeye ya da en azından masanın altına saklanmaya hazırlanıyordum. Adımı numaramı okudu. Verdiği notu açıkladı: On! ..
Şaşakalmıştım. O güzel öğretmenim ya yazılılarımızı hiç okumuyordu ya da ikimizi de düş kırıklığından kurtarmak için bana torpil yapmıştı.
Sevdiğim ikinci öğretmenim Abbas Yolcu’ydu. Elbette ki Yolcu değildi soyadı. Ama o soyadını hiç bir zaman söylemedi bize. Her soruşumuzda Abbas Yolcu diye yanıt vermekten keyif duydu.
Sanırım düzene aşırı muhalif oluşundan, bunun sonucu olarak da sık sık sürgüne gönderildiğinden kendine bu adı yakıştırmıştı. Onunla da birbirimizi çok sevmiştik. Ne var ki böyle güzel bir öğretmenin öğrencisi olmaya, bizi sadece bir kaç aylığına layık görmüştü bakanlık.
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar 32
Dünyanın Bütün Çiçekleri
(İlköğretim Haftası, 24 Kasım Öğretmenler Günü)

ŞİİR: CEYHUN ATUF KANSU
OYUNLAŞTIRAN: FEVZİ GÜNENÇ

(Bu Oyunu Oynamak isteyenler toprağı bol olası, ışıklar içinde yatası Ceyhun Atuf Kansu ustamızın ailesinden izin almalıdırlar. (Işık Kansu: Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu)

OYUNUN KİŞİLERİ:
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

ÇOCUK TİYATROSU OYUNLARI 10

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ

ÇOCUK OYUNU

ŞİİR: CEYHUN ATUF KANSU
OYUNLAŞTIRAN: FEV

OYUNUN KİŞİLERİ:
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar 32
Dünyanın Bütün Çiçekleri
(İlköğretim Haftası, 24 Kasım Öğretmenler Günü)

ŞİİR: CEYHUN ATUF KANSU
OYUNLAŞTIRAN: FEVZİ GÜNENÇ

(Bu Oyunu Oynamak isteyenler toprağı bol olası, ışıklar içinde yatası Ceyhun Atuf Kansu ustamızın ailesinden izin almalıdırlar. (Işık Kansu: Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu)

OYUNUN KİŞİLERİ:
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Şakir Sabri Yener Başöğretmenimin “Gaziantep Büyükleri” kitabı “Bir çok “Benim Güzel Gazianteplilerim” yazılarımın kaynağı oldu. Bir yazarımız bu kitaba atıfta bulunarak şunları söylüyor:
“Asıl Gaziantep büyüğü kendisidir.”
Bu tanı mestetti beni. Çok yerinde bir tanıydı. Söyleyene tüm yüreğimle katılıyorum. Gerçekten engin gönüllü bir insandı Başöğretmenim.
Onun “Halkevi”nde etkin görevleri olduğunu, 1939 yılında Ali Nadi Ünler ile birlikte, Başpınar Dergisini çıkarttığını, sayılamayacak kadar çok araştırma, derleme yaptığını, öğretmen, başöğretmen olduğunu, şiir yazdığını, beste yaptığını biliyorum.
Yener’in yapıtlarının tümünü belgeleyen bir araştırmayı da içeren “Gaziantep Halkevi Yayınlarını”nı araştırmak, yazmak hangi şanslı Gaziantep yazarına nasip olacak bakalım?
“Öğretmenlerin öğretmeniydi” tanımı yetmez anlatmaya Şakir Sabri Yener başöğretmenimi. O tanıdığım en büyük başöğretmen değildi sadece. İyi bir dilci, iyi bir şair, iyi bir müzisyendi aynı zamanda.
Biz onun öğrencileri kendisiden aldığımız feyizle öğretmen olup ondan öğrendiklerimizi öğreterek, güftesini yazıp bestelediği, bizlere öğrettiği marşlarla eğittik, büyüttük yaşama saldık çocuklarımızı.
Her sabah onun bizlere öğrettiği marşı arkadaşlarımla birlikte bağıra bağıra söyleyebilmek için koşarak giderdim Akyol’dan Eyüpoğlu Mahallesinin Kastelbaşı Çıkmazındaki “Gazi Mustafa Kemal İlkokulu”na.
İstiklal Marşımızı kemanı eşliğinde Halil öğretmen söyletirdi. Onun ardından, sözleri de bestesi de Başöğretmenimin olan, aradan 50 yıldan fazla zaman geçmesine karşın bugün bir dizesıni bile unutmadığım bizim marşımız gelirdi.
“İşgal tadını tattın/Düşmanı yurttan attın/Büyük zafer yarattın/Tarihte güzel Antep...//
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

Öğretmenlerin öğretmeniydi Şakir Sabri Yener

Şakir Sabri Yener Başöğretmenimin “Gaziantep Büyükleri” kitabı “Bir çok “Benim Güzel Gazianteplilerim” yazılarımın kaynağı oldu. Bir yazarımız bu kitaba atıfta bulunarak şunları söylüyor:
“Asıl Gaziantep büyüğü kendisidir.”
Bu tanı mestetti beni. Çok yerinde bir tanıydı. Söyleyene tüm yüreğimle katılıyorum. Gerçekten engin gönüllü bir insandı Başöğretmenim.
Onun “Halkevi”nde etkin görevleri olduğunu, 1939 yılında Ali Nadi Ünler ile birlikte, Başpınar Dergisini çıkarttığını, sayılamayacak kadar çok araştırma, derleme yaptığını, öğretmen, başöğretmen olduğunu, şiir yazdığını, beste yaptığını biliyorum.
Yener’in yapıtlarının tümünü belgeleyen bir araştırmayı da içeren “Gaziantep Halkevi Yayınlarını”nı araştırmak, yazmak hangi şanslı Gaziantep yazarına nasip olacak bakalım?
“Öğretmenlerin öğretmeniydi” tanımı yetmez anlatmaya Şakir Sabri Yener başöğretmenimi. O tanıdığım en büyük başöğretmen değildi sadece. İyi bir dilci, iyi bir şair, iyi bir müzisyendi aynı zamanda.
Biz onun öğrencileri kendisiden aldığımız feyizle öğretmen olup ondan öğrendiklerimizi öğreterek, güftesini yazıp bestelediği, bizlere öğrettiği marşlarla eğittik, büyüttük yaşama saldık çocuklarımızı.
Her sabah onun bizlere öğrettiği marşı arkadaşlarımla birlikte bağıra bağıra söyleyebilmek için koşarak giderdim Akyol’dan Eyüpoğlu Mahallesinin Kastelbaşı Çıkmazındaki “Gazi Mustafa Kemal İlkokulu”na.
..

Devamını Oku
Fevzi Günenç

26 Eski bir çocuktu Seyfettin Başılar

Seyfettin Başçıllar’ı, ilkin 1950’yi yıllarda Pazar Postası’ndaki bir şiirinden tanıdım, sevdim. Sonra hemşerim olduğunu öğrendim. Sevincim iki kat oldu. Daha sonra tanıştık, bir Kat daha büyüdü mutluluğum. Gerçekten şiirinin adamıydı. Sessiz, sakin, büyüklüğünün ayırımında olan ama bununla asla böbürlenmeyen güzel insandı.
Ülkü Tamer, Onat Kutlar, Uğur Cankoçak, Atılay Arsan, Cevat Özer vb’dan oluşan grubumuza katılarak o da buluşmaya başladı zaman zaman bizimle.
Kilis’te oturuyordu. Bizi kentine çağırdı bir gün. Sekiz on kişi, topluca gittik. Birlikte yedik, içtik söyleştik. Geceyi evinde geçirdik. Yere serilmiş döşeklerin üstünde boğuştuk, çocuklaştık. Yaramazlıklar yaptık.
O hepimizden olgun yaştaydı. Biz yaramazlık yaparken o sanki bizim ağabeyimiz, babamızmış gibi, dudaklarının kıyısında tatlı bir gülümseme, sevecen bakışlarıyla bizi izliyordu.
İyi bir gözlemcinin gözünden kaçmazdı onun da bizim gibi çocuklaşmak istediği... Bizim gibi boğuşmak istediği... Ama o kadar çok çektirmişti ki yaşam, unutturmuştu ona yaşayamadığı çocukluğunu bir daha yaşamayı.
Derken Gaziantep’e yerleşti. Ben Ticaret Lisesinde okuyordum o yıllarda. Öğretmenimiz oldu Seyfettin Başçıllar.
Ah, keşke Türkçe, edebiyat derslerimize gelseydi. Edebiyat öğretmenimiz olsa, kim bilir ne çok yararlanırdık ondan!
Kimya öğretmenimiz olarak sınıfımıza girdiğinde ne çok üzülmüştüm. En sevmediğim dersti kimya da onun için... Asalak bir ders olarak gördüğüm kimyaya çalışmıyordum.
..

Devamını Oku