okulun ilk ışıkları, itaatten yana yoksulluk
gözlerim körebede saklı, ellerimde yakan top
arkam-önüm, sağım-solum o bildiğiniz çocukluk …
üstüme bir numara bol gömlek sanki, adam olacak çocuğun karakteri
ne zaman oyun saatlerinde kaçamak olsam, düşmek kaderimmiş gibi
tutarım evin yolunu ürkerek, kan içinde dizlerim
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
evet nihayet..hala öğrenemeyenler var..şiir tam Cevat Çeştepe şiiri..kendine has..
tebrikler..
bir hayat bir hikaye ....aslında hepimizin hayatı ve hikayesi...oyundan bunu öğrenebildik ...nihayet....
sevgili şairim ...iyiki varsınız...
müzeyyen başkır
kelimelere her zamanki gibi inanılmaz anlamlar yüklemişsiniz,apayrı bir tad aldık...yüreğinize sağlık...
mesainin son saatleri, ayak üstü yorgunluk
acı kahvede kırk yıllık hatır, falım kendinden geçkin
dün gibi bugün, gece gibi gündüzüm o bildiğiniz sarhoşluk ….
***
Saygıdeğer Hocam, Tayfası olma onuruna eriştiğim Şairim;
Kaleme ses veren yüreğe sonsuz saygılarımı sunuyorum.
Siz bir ekolsünüz...bir gün hak verecek Türk edebiyatı bana...görecekler...ben ardınızdan bakakalacağım yine...büyüyünce benzemek istediğim ilinci kişisiniz...sevgiler saygılar...
Cevat ÇEŞTEPE ''Öğretici Oyunlar'' diye adlandırdığı yeni şiirinde ender kalemlerde tanık olduğumuz türden bir yazım tekniğiyle tanık oluyoruz.
Geleneğe bağlı kalınarak yazılan şiirlerde şair ahkam keserek bir sürü sözcüğü metnin içine gerekli /gereksiz doldururken O,her sözcüğün ağırlığını tartarak şiirinde değerlendirme yoluna gidiyor.
Böylelikle hiç bir sözcüğün sırıtmadığı metni toptan beğenmemizi sağlamayı başarıyor.
Şiirde dikkati çeken başka bir durumda ÇEŞTEPE,gerçeğin ayırdında olarak ,okuruna,şiirin bütüncül yapısı içerisinden birden fazla metin üretmeyi başarıyor.
Böylece şiir,kendi yazınsal kimliğinden ıraklaşarak bir ''roman'' edasını takınıyor.
Bu şiirsel romanda,dünyaca ünlenen İtalyan İtalo CALVİNO'nun ''Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'' adlı yapıtını anımsatan tekniğini buluyorsunuz böylelikle.
Tıpkı değindiğimiz romanda olduğu gibi başlayan ve belirsiz bir yerde tamamlan(a)mayan öykücüklerin görünmez bir iple birbirine bağlı olduğunu bu şiirde okur olmanın hazzını yaşıyorsunuz.
O,ayın kurgu üzerinde ,görüntüde değişik ama özde ayrık olmayan küçük anıları bir metinde toplamakla kalmıyor,öte yandan da bunu bilinçli bir şekilde dağıtmayı başarıyor.
Bu dağıtımda salt kurgu ağırlıklı bir teknikten söz etmiyorum kuşkusuz.Bununla birlikte düşsel bir evrenin geçmişinden gelerek geleceğin kapılarını da zorlamaya çalıştığını görüyorum.
Sanki yaşadığı o büyük kentten,İstanbul'dan ,sahaflardan aldığı eski bir kent haritaına bakarak kendi gerçeğini aramaya başlayan birinin tanık olduğu ve yaşadığı olaylar ''anlatıcı'' imi altında aykırı olduğu ölçüde felsefi derinliği de yansıtıyor.
Arayışlara değgin bolca imgelerin kullanıldığı şiirde ,anlatıcı ve kahraman olan ''kendi''nin benzer gözüken yaşanmışlıklarla kurgu üzerinde ileri geri salınmaları hayli ilginç ve bir şiir için keskin donanıma sahip.
Şiirdeki ÇEŞTEPE'nin zamanın akışkanlığı içinde kendi içine girerek kendi salınmasını yeni/den yaşaması teknik olarak anlatım ağırlıklı bir anlayışla kaleme almayı hedeflemiş.Böylece,kurgu içinde olay ve aksiyon yerine daha çok kendi 'yüzünün''birbirleriyle olan görünmez bağlantılarını şiirin arka bahçesinde yoğunlaştırmıştır,dolanıma çıkarmıştır diyebiliyorum.
Dil işçiliğinin de yadsınmayacak değin yetkin bir düzeyde olduğu şiir için salt bunlarla yetinmek doğru olmaz.
Şiirin daha ilk baştan yaşam/büyü/gizem/ümit...ile örülün tül perdesi ,bir an olsun kalkmıyor,aralanmıyor.Bir okur olarak ben bu perdeyi kendi düzeyime göre tamamen açarak nelerin olup bittiğini gözlerimle görmeye çalıştım.
Bunu yaparken metnin içinde kendimi buldum.
Kendi geçmişimin iç içe geçmiş kutucuklarını Sayın ÇEŞTEPE'nin nerden ve nasıl alarak bu sayfaya getirdiğini bilememenin şaşkınlığı içerisindeyim.
Çünkü şiirdeki soyut/düşsel/fantastik/figüratif imgeler halindeki anlatımlarda yaşayanların aynı süreçten geçenler olması bu yargımı doğruluyor.
Ülkemizde aynı şiir içinde birden fazla şiir üretme ayrıcalığına sahip şairlerin sayısının az olduğu bir süreçte ÇEŞTEPE'nin kalem oynatması Türk Şiiri için bir kazanımdır.
ÖĞRETİCİ OYUNLARI okuyup bitirdiğim an biraz soluklandım.O an için us'umda ilk yapan çağrışım:''Sanıyorum ki gelecekte daha da yetkin ,metin içindeki düşsel derinliği daha da yoğun olduğu nice şiirlerini görmemiz olası bu 'Adamın!'' oldu.
Sözümü bitirirken ''Yemeğin üstüne tatlı yenir''düşüncesinden hareketle şiirin finalini buraya taşımak istiyor ve Dostum ÇEŞTEPE'yi yürekten kutluyorum :
''alev gözlü güneş verirse sıcağını, günbatımında ancak yaşarız aydınlığını
kader dediğin ise asla, açık deniz dalgalarında alabora olmak olmamalı
ve karanfil kokusuna çekilmeli, çekilecekse eğer hasret
oyundan bunu öğrenebildik nihayet
şimdi ….''
''
orkestra farklı olsada melodiler birbirine benziyor aslında, oyunlarda öğrendiklerimiz aydınlatacak yolumuzu, şimdi...öğrenmeye devam...selamlıyorum yüreği ve kalemi.saygılar
Her zamanki gibi... kutluyorum sizi
şekilsiz çizgilerde ki, ayrıntılar gibi... kutluyorum
Bu şiir ile ilgili 98 tane yorum bulunmakta