Şeref, ruhun misafir varlığına her başarılacak mutluluk ‘yaşamı, süreci, vedası’ ile bir toplamının güzelliğidir! Serbest rekabet her piyasada işleyecek! Uygarlık topraklarındır! Yörede altın barındıran toprağı işleyecek, onu ayağa kaldıracak, hayata geçirecek o yöre sakinleri olacak, o yöre sakinleri sahibidir bu rekabetin, dersem ‘aman dikkat’ ile de benim önümde engel duvarı örmeye kalkışılacak! Ya yıldırarak hırsızlamaya, ya da hata yılışarak benim üstüme de bu şerrini yığılmaya vs. Çok şükür! İnsan, hata yapmamaya ‘aman dikkat’ saygısını insani duygu haliyle disiplinli bir terbiyede hem sevgi koruyor alış-veriş duyarlığını hem de ‘insana öncelikli’ hissiyatında korunan olarak…
Eğitimde alternatif modeller diye 20 yıl boyunca geliştirilmiş, bir ülkenin itilecek olan karmaşa yıllarına da başarısı görsel hazırlıklı olan bir yenilik önlemi mi, yeni bir tuzağı mı, bir vatandaş mı, bir özgürlük anlayışı mı, bir ekonomiye mi ve ne kadarını demeye gerek bırakmayan haliyle de, bir rekabetçi mi yetiştirmeli evrensel insanı, sorusuna yanıt oluyor.
Örneğin, özgürlüğe dayanan bir eğitim: ‘kendi içinde sistem’ ve ‘ana akımın dışında bir model’ olarak bu iki ayrışma alanında bir ‘Alternatif Okullar’ kapsamına alınmış ve demokratik okulların ‘ana akım sistemine’ bir model diyerek, alternatif okullara ‘kendi içinde sistem’ diyen bu düşünce ile önce biraz açıklamalarını izlemeli: örneğin
Demokratik okullarda günlük ders programına karşılık, her öğrenci kendi dersini, istediği gün ve saat seçimiyle belirliyor, öğretmen varlığı ve yer konusu da karara uyumlanana kadar gereken müzakere ders saati olarak işliyorken, öğretmen için ücret ödeme başladığı ile, özel bir tespit tartışması, yani müzakere, belirlenen de ilk ders oluyor aynı zamanda. Öğrenci sayısı oranınca da keyfin belirlenme süreci o oranda uzaması şöyle açıklanıyor: ‘biz’ daha henüz hangi dersi nerede ne zaman alacağımıza karar vermiş oluyorken ana akımın dışında bir model denilen demokratik devlet okulları bu bir ayda işlenmiş ders olarak çok ilerideler. Bu ‘biz’, her özel öğrencinin kendisi olduğu ile ‘ben’ demesi gerekmiyor mu? Bu ‘biz’ nerede, nasıl, ne zaman, kaç kişiden, hangi ders için oluşuyor? Kendi içinde sistem….
Acaba bu alternatif okullar ile Eğitimde alternatif modeller kapsamında ve ana akımın dışında olmakla da soru doğmuş ve her soruda da soru doğacak olarak, ki daha sadece ben düşünüyor oluyorum henüz ve parasal konumu bu kapsamda değil ama, tespit edilmeye birlikte ilerleyen bir masraf artısı daha şimdiden katmanlıyor olarak dikkate alınacağı, (zahmet ile eziyet yığınında git-gel) bir proje toplamı haliyle de sürekli düşünelecek: Vietnam savaşında denilmişti ki; '....onları taş devrine döndürene kadar bombalayacağız...' Bu söz, bütün şiddetiyle hep gelir aklıma en az bir had, hudut bilmezlik belirtisinde daha… Ve teselli sığınıyorum, disiplinli bir terbiyedir sevgi diyerek, aşk coşuyor, çılgınlığını hissediyorum yüreğimin içtenliğinde. Konuya dönerek, düşünüyorum şimdi:
..
Tek dil tek ulus uğruna yatırım azaldıkça, gösterişli tarım yardımı gibi saptırmalar hatta, gün ihtiyacını karşılar, ama yarını çökertmeye kökten sarsan en dehşetli garanti olur. Önce şunu sonra onu diye haklılık boyamacılığı kolay yerleşir, kolay etkiler git gide… Tek dil tek ulus öncelliktir Anayasası ile, kadını çocuklarıyla, ancak bu öncellikle başarı adımlamayı bilmeli, eğer niyetler yıkmak değil, hatta insanlığa hizmetse, kaldı ki vatan sevgisi ağızda sakız iken ancak, asilliğin beli bükülür. Tarihlerce hep söylenir: Türk ulusunu koynundakine vurdurmalı. Başka sarsılamadı çünkü tarihler boyu…
Teknolojinin hız aldığı çağa doğuyor nesillerimiz. Makbul kadın, makbul öğrenci terimlerinde yılışıklık da kanayan yaramdır, Anayasa yüreğine çomak sokmaya an bekleyen fırsatçılık gibi. Tuzağa düşmeden teknoloji hızına çoklu zeka uygarlığını korumaya engel, zaman aşındırmaya yarayacak duvar örecek, içe kapatılı yığın halinde çepeçevre sarılmış olarak çöküşecek. Bu konuyla ilgili güncel bir örnek vardı, bununla düşünmeyi deniyorum: Gençlerle sohbet ediliyordu…
Çoklu zekaya gelişim sınıfında öğretmen bir orkestra şefi olur, her biri kendi özelliğinde gelişebilen öğrenciler ahenk sağlarsa, ortaya çıkan bir nağmedir. İyi vatandaş zarar vermeyen, korku kuluçkası akışında kulaçlamayan iyi insandır. Hükümet dinciliği, Anayasa yüreğinde çelik çomak tepinişi nedir?
Bağımsızlık karakteri tarihlerce aslımızdır: Türkün doğuşudur düşünmek. Öğrenmeyi öğreniyoruz. Toplum kültürü ve ahlak sistemi bir taraftan hükümet gelişmesi kadardır, öğretmen niteliğini halk olacaktır. Medyayı kontrol eden bir hükümet neyi anlamlandırıyor? Halbuki Cumhuriyetimizdir, egemenlik milletindir, halk olacaktır soran, sorgulayan, araştıran… diğer taraftan yine, şehir planlaması kimin aklıyla çalışıyor? Karakterini bağımsız geliştirmeye hareket alanı olan yöresinde, çocuğumuz orada makbul kadın kıskacında makbul öğrenci bağnazlığı, hükümetin uğraştığı ve kurtulamadığı, hadi diyelim ki güya anlamıyorlar, hükümet gelişene kadar, kendini yöneten bebeklerimizden kaç nesil deveyi hendek atlatır… olacak…
Çocuklar önder veya öncü hayranlığından konuşuyor, bakanlarımız bildiklerini ülkelerden de örneklerle, sağolsunlar sayıp döküyorlar, millir ruh demeyi esirgemiyorlar ansızın sonra… Bebek olarak ilk öğrendiğimiz kültür ve ahlak Göktürk-Oğuztürk-Atatürk tarihimizdir, ilk hecemiz anne, baba, nine sultanlar, hatun yiğitler, Ay dede, Allah demeye varır varmaz daha… etkilenmek diye ufak da olsa, felsefe, çevre, konuşma, tanışma yeteneğini alıştırma alanı olarak, seyahat, spor, tiyatro, sinema, piyes, dans, -yoktu kütüphane, ama büyükanne babalar doluydu kütüphanelerden de zengince, manevi değeriyle, anlatım heyecanlarına tarih sevgisiyle, konferans yoktu, konserler vardı, Zeki Müren hatırlayabildiğim en güzeliydi- okul gezisi kırlarda daha çok, şehirler arası yarışmalar vardı, ülkeler arası bugün sunulamıyor bile… milli ve manevi değerlerine barışık ruhlarıyla yaşam kaynağı yavrularımızın kendileri oysa… gülücüklerinde mutluluk tadıyoruz, git gide bedavadan, ucuzca, yavrum demek mi bu? ... hükümet, Türkiye ile gerçekten dürüst ve samimi mi?
..
İran Cumhuriyet muhafızları bir terör kurumu, diyor Obama. McCain cumhuriyetçi, düşüncesi ama Terör kurumu devamı. Neden Cumhuriyete çamur yığışıyor insan? Görüşmeler kimlerle yapılır? Nükleer silah büyük bir tehdit, evet! Nükleer enerji ihalesine yılışmak ne peki? Silah dosdoğru öldürme aracı, nükleer enerji doğayı da birlikte öldürüyor.
Diyalog diye; ülkeler ülkelerle savaşmasın, ülke içinde üretilen hükümet işgaliyle sömürgeyi yerleşmeyi anlatıyorlar. Ne de insancıl bir seçim buluşuymuş bu! Bu hayvanlaşmışlık uğruna mı Cumhuriyet çamurda boğdurulmalı?
Daha güvenli bir ulus olma yolunda ilerliyoruz, diyor McCain. Obama demokrat, düşüncesi ama yolsuzlua umarsız tutum almak. Neden iş birliği ahlakını demokrasi anlayışı maskesiyle duyarsızlaştırıyor insan? Yahudi soysuzluğunun birliği Tarikat soyluluğu, varlığı ise şeytan üçgeni öcüsü olduğuna baş eğdirmek ne kadar ciddiyette bir önemdir? Şeytanın işi gücü işte ırza girmek; dilin ırzına girmek, dinin ırzına girmek, toprağın, yüreğin, gözün, gönlün, canın, malın, çocuğun... bebek mi sırada şimdi? İç politikada tecrübeye sahip biri, dış politikada tecrübenin sahibi olmaya yeterlidir, yeteneklidir...
Obama – McCain tartışmasına tarafsız kaldım diyemem. Taraflı olmak, düşünceyi düşünceme almış olmaktır. Türkiye derken, başka ülkeyi felakete sürümeyi düşünüyor veya planlıyor olmaya Türküm diyemem vicdanımın huzuru, refahı veya onuruna! İç ve dış politika tecrübesi, her ülkenin, topluma hukuk koruduğu mutluluğu görmektir. Yolsuzluğu güçlendiren ve organize olan, örgütlenen Tarikat bir Terör kurumudur! Onları bir ülkede hükümet olmaya güçlendirmek kadar, bir ülkeye saldırmak da ayrı mekanda, aynı suçlarla sömürge yılışan dikatörlüktür! Amacım savaş ama, niyetim barış dersem yutarlar ancak, demektir bu!
Cumhurbaşkanlarının, siyaset görüşlerindeki iradeden ümitli olması, ümitliyim demesi, ülke halkının iradesinde huzur koruyamıyorsa, refah ise bir ülke halkı için amactır, çözüm yine sömürge içerikliyse, bir vatan bütünlüğü görevine ihanet yüklüdür. Doğa ise azalıyor sürekli ve hızı belirsizdir karanlıklarında. “Refah parada deniliyor, para da şeytanın elinde” oynu oynanıyor!
..
Türkiye”nin dört bir yanından toplanmış öğrencilerdi
Okullarda eğitimleriyle başarılı öğretmenlerden
Milli birlik ve dayanışmayı ister sivil, ister kamuda
Aile eğitimi, engelliler, evrensel olanaklar da
Okuma kültüründen rekabet anlayışına kadar sorunlardı
Güzeller güzelim Mustafa Kemal Atatürk ile düşünen
Canlarında can, yüreklerinde aşk doğuyor vatan, görülen...
Düşünmeye zaman bilincini paylaşmaya da isteyen
..
Dünyayı kirletmeye zoru olmak demek, hani derlermiş ya: Yiğitler yiğitliklerini saçından tırnağına sıvan veya keyif anında babanın kubarına…Gülüp geçer hem diyerekten, hem söz sahibine ulaşsın diye dili bilinmeyen bir dev karşısında dil öğrenecek akıl nur içinde saklı gibi
Pundunu bulan ya sıvışır ya kaynar belli
Babasının sakalına ak düşmüş denmiş gibi
Göz bebeği, bilgi emeği, güvenilen desteği
Yoğurt çalkalandıkça ayran olur
Laf çalkalandıkça dil büyür
Bolluğuyla boğaza tıkaç olur haliyle....
Bakışı nazarına Türk’ün sırnaşma
..
Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla
Bir yerde kıstırıp yamalayacağım sana
Ha gayret, dost bolluğu zaten uçuşuyor ağızlarda
Konuşmayı biz de başaracağız daha korkma
Düzmecelerde merakımı bol bağışlayın da
Bol meraklıyım elhamdülillah bereket düştü çabama...
Sürtüşmeler deneniyor deyince geliyor nedense aklıma...
Uzaklaştırmayı başarmak yerine uzaklaşmayı anlamanın
Hayrını yorumluyorum satır satır...
Bilgilerdir, bilgilenmektir insanı korkuya esir etmeyen
..