O Altaylar bize eşsiz bir yurddu;
Ordan çıkardık cihanın fethine.
Ordulara rehber bir er boz kurddu.
O zamanlardaydı Uğuz da yine.
Oradan inüb de akardık Çine;
Tapgaçın vururduk şanlı ilini.
Keserdik ilini, elini, dilini.
Kurd gibi dalardık Çinin içine.
Ordu çok kez Hanbaluğa varırdı.
Titreyen Fağfur ağlar, yalvarırdı.
Verir idi mühür, pirenses, unvan,
Davul, bayrak ipek, türlü armağan.
Oradan dönerdik Efgana, Hinde.
Himalayalar bize düzlük yerdi.
Hayberler titrer, "geç! er yiğit!" derdi.
Racalar erirdi Ganjin dibinde...
Kızıl Alandan girerdik Îrane.
Şehinşahlar baş eğerde Tûrane.
Erlikde zal oldu bize pervane.
Gören derdi Îrane: bir vîrane...
Kâh ordan giderdik Şama, Iraka.
Mısır düşerdi korkulu meraka.
Titreyüb çalkanırdı kun deryası,
Yer dönerdi hazan görmüş yaprağa.
Önümüzden aslan, kaplan kaçardı.
Ateş saçardık, kumlar kavrulurdu.
Atımız kişner, ehramlar uçardı.
Kum, kül, hep havalarda savrulurdu.
Bunlar bitince varırdık Taçına.
At oynatdık Romalarda, Ronda.
Şan içinde İstanbulda, en sonda,
Konduk, oturduk Kayserin tacına.
Gündüz gün, gece ay bize bayrakdı.
Çadır gök göğ; yatak ot, toprakdı.
Seyrimiz vurarak, doğrayarakdı;
Her han olan yere uğrayarakdı.
Bizden Hinde, Mısıra giden köle
Pâdişah olurdu o halde bile.
Böyle bir kudretdir bu ırkın farkı;
Biz Türküz, ırkımız kağanlık ırkı.
Biz Asyayı, Avrupayı açdık.
Taclar uçurduk ve tahtlar devirdik.
Cihana velvele saldık, köz saçdık.
Koca târîhin yolunu çevirdik.
Derken günler döndü ve devran.
Asırlarlan doğra, kes; doğran, kesil
Kırıldı ırkımız, kesildi nesil.
Türk kocadı; yıkıldı koca Tûran.
Şimdi nerde o günler?.. Geçmiş olmuş...
Bak! Ağla! Yerinde yeller esiyor.
Aslan Türkü şimdi herkes kesiyor.
Yurdu, gönlü kaygu, belâ, derd dolmuş...
Karakurum söndü, Kaşgar harabdır.
Topraklar altında yatıyor Turfan
Nerde Hotan, Bulgar, Samra ve Kazan?
Buhara, Semerkand, Herat serabdır.
Şölenler, kırk gün kırk gece düğünler,
Avlar, sungur, bars biteli çok olduç
Yarışlar, kurultay, o şanlı günler,
Bu kara günde yoğ bile yok oldu.
Kırıldı altun yay, ok, tulga, çağan,
Çürüdü sadak, kılıç, kargı, kalkan.
Al süçü avu, ak kımız oldu kan.
Seni anar, ağlarım Uğuz Kağan!...
O!... Kopdu kiriş, gerilmez artık yay.
Gökden yere düşdü nurdan doğan ay.
Nolduk, ay! Nedir bu, ah! Bitdik vay, vay...
Seni anar, ağlarım Uğuz Kağan!...
Kayıt Tarihi : 17.3.2019 23:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu bir oddur. Fransız şiirinin hemen bütün şekilleri bize alındığı halde şimdiye kadar bizde bir hiç bir od yazılmamış, hattâ bu ad dahi telaffuz edilmemişdi. İlk defa ben yazdım, bu tarzı ve adı şiirimize sokmuş oluyorum. Bu ilk Türk odudur. R.N.
![Rıza Nur](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/03/17/od-18.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!