Öylesine gibi işte…
Öylesine bir merhaba demek geldi içimden…
Bu şehrin havasına, O şehrin suyuna, insanlarına, kumrularına, kızlarına, aşık oğlanlarına, öylesine kafamı kaldırıp, bir merhaba demek geldi içimden.
Kaç merhabasız, kaç bulutlu, yağmurlu sağanak havalı günler geçirdik, tek başımıza boğularak, öksürerek, ıslanarak, ağlayarak…
Bu gün bir mutlu ses olsun istedim içimden fırlayan…
En azından bir merhaba demek, bir günaydın ertesi…
Ve dar sokaklara…
Ve bulvarlara…
Ve çıkmazlara…
Ve karanlık ardı gölgeli sokaklara…
Ve sokaktaki herkese bir merhaba sesine kusası içi kalkan insanların özlemlerine bir ses olsun istedim mutluluk ardında kalan iç kıpırtılarımla…
Hani gülmek…
Hani çok gülmek derler ya kendi kendine öyle bir şey işte…
Biraz yanık kokusu…
Biraz is…
Biraz mavilik karışımı pembe alacalık…
İşte öyle bir merhaba…
Bu gün mutluluk günü olmuş içime…
Bu gün yüreğim kıpır kıpır…
Bu gün ayrılık anıları yok… Bu gün gözyaşı yok… Bir sevinç ki, kaynağı kurumamış bir aşkın kıpırtısı, hışırtısı…
Yılların eskitemediği, bir çift buğulu göz ve küskün çocuksu dudak büküşlü bir eski sevgili yüzü…
Bir rüya bu gülüşsüz, “mutlu ol” diyor… “Ben öldüm senin yoluna, sen kal mutlu benimle” diyor buruk bir ses tınısı…
Ve “mutlu olman mutluluğumdu hep bilirsin” diyor kırık bir çatırdayan ses…
Evet bu gün eskiden kalma mutluluğa da bir merhaba demek geldi içimden…
Evet bu gün eski sevgili sesine de bir merhaba demek geldi içimden…
Vazgeçtim artık bütün pişmanlıklarımdan…
Vazgeçtim artık bütün yaşayamadıklarımı özlemekten…
Vazgeçtim artık bütün senlilik isteklerimden…
Kahırlardan…
Karanlık pencere camlarına bakmaktan, güneşi yüzüme alıp, doğduğu yere doğru şuursuzca yürümekten…
Ve
sevgiyi kısık sesle haykırmaktan vazgeçtim artık…
Bir merhaba demek istedim sadece yeni günün sabahında coşku mutluluğum ile…
Ezik bir yürek,
kesik bir yürek,
sevmelere susamış bir yürek…
Acılara doymuş bir yürek,
dostluğa, sevilmelere aç,
gözü kara içi dolu bir yürek…
Bir ayrılık, bir yokluk,
bir darlık, bir şaşkın,
bir ağlayan yürek…
Ve
çok seven, çok sevilmiştim diyen yürek…
Biraz acımasız kendine,
boşu boşuna aşığım sevdim deyip, gülen bir yüz…
Bir sıkıntı, bir bulanıklık, bir karışıklık içinde,
can suyu kesilmiş bir yürek…
Hep geceleri ölmek isteyen, gündüzleri gülmek isteyen…
Yalnız ve kesik bir yürek… O…
Yangından en son çıkan… O…
Yananla yanan…
Yanmak için seven…
Ölmek için bekleyen… Yalnız yürek… O…
O sevgiliydi… O sevgiliye tutkuluydu… O, Tutkuda sarhoş bakışlara yangındı…
Ve
sevmenin tutku olduğunu anladığında, daha çok çarptı kendi kendine…
Ve
ayrılığı tanıdı… Kendi kendine yavaşlamayı öğrendi…
Bir kurşunluk çırpınıştı, hepsi hepsi bu…
Bir ateş…
Bir su…
Bir ben…
Bir sen…
Hep birbirlerini yok eden kelime anlamlarıyla, yok oldu ki…
Korkmakla sevmek…
Korkmakla ölmek…
Senin için ölmekle, kendim için ölmek gibi bir fark bu… Sevme…
Yalnızlığımla, sen kalabalıklığımın son seslerini, ateş çıtırtıları arasında duymak bu senli sevda oyunu… Oyuncağı…
Kaç ıssız akşamlarda inleyerek söyledim sevgini… Kaç ateş akşamlarında alevlerde yanarken gördüm yüzümü…
Yangına atlamak bu can havli… Seninle ayrılığa koşmak bu can sonu… Alevlerde yanmak…
Yıldızların düşüşlerindeki iz bu senli kayboluş, karanlığa doğru koşar gibi…
Keşke seni, hiç sevmeseydim seni…
Bu yalnızlığı öğreten sesini var ya, keşke hiç duymasaydım…
Talan olmuş gözlerimi yapıştırdığım penceren… Perdesiz, ışıksız, bir kanadı açık, duvar duvar çarpan penceren ve toz duman doluşmuş, O gül kokulu odana…
Keşke senin üstüne ayrılığa dair hiç yemin etmeseydim…
Keşke İbrahim Sadri’nin adam gibi sevdim deyişini hiç duymasaydım…
Keşke ölüme dahil senin üstüne hiç yemin etmeseydim haziran akşamlarında…
Ve
karanlığa dair…
ve ayrılığı yok edeceğime dair…
Ve senli bir ömür sonuna dair hiç dualarım olmasaydı…
Masum maviler...
Ve
masum pembeler ki,
alacapembeymiş aşk...
Keşke seni ölümüme sevmeme dair hiç isteğim olmasaydı…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 1.5.2010 12:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!