Geceleri kovaladı durmayasıya içinde beslediği hüzün kuşlarıyla arınmak için hayatın merdivenlerinden...
Durmayasıya çabaladığı düşseller zenginiydi içinde kıvrandığı kâbuslar...
Unutulmazlık açlığı ile savaş veriyorsdu bakınmaksızın sağa sola...
Bir avuçtu aslında kendi avuçlarını kanatan, yırtan, donduran...
Kaç sabahına yorgun çıkmamıştı ki kendi isyanı ile baş edebilsin...
Parçalara bölünmüş beden sızıları göz diplerine oturunca sadece kendi kıskançlığıydı mutluluk özlemi...
Sel çamurlarının ardındaydı savaşımları, vıcık vıcık olmuş taban diplerinin donuk telaşıydı sarmalandığı yaşam öyküsü...
Her şey olurunun içinde kalmış, bir yaşam savaşımının içindeydi bakışları...
Pişmanlıkların artık sonsuza ulaşamayacağını anladığında ise kaybettikleri ile elde kalanları hesap ederken sadece bir yetiksizlik hissetti...
Zamanla yarışılamazdı...
Zamanın ardında kalanlarla geçiştirdiği her şeye tutunma çaresizliğiydi bakışlarının ardında kalanlar... Zamanın dışında da kalamazdı sadece eskiye yapışmış düşüncelerinden kopma çabalarıydı ki beynini zonklandıran...
Verdikleri ile aldıkları arasındaki tezatı düşündü... Her şey kayıp zamanlara yapışmış beklentisiz bir yaşamın ortağı olmuştu... Her şey yeryüzüne göre tersti sanki, ne kadar baş edilmez duygular, ne kadar karanlık düşünceler varsa ki hepsi birbiri ile sarmalanmış bakışların gizeminde saklıydı...
İçindeki nefesini, nefeslere özlem isteğinde tutuyordu...
Yaşam hakkı ve de yaşam sevinci eksikliği ile baş etmeye çakışırken dar nefeslere atıyordu kendini... Yaşam hakkını yaşam sevincini sahiplenirken baş etmesi gereken çok şeyler vardı...Dik kalmalıydı ve diklikteki mücadelesinden de sabırla çıkarak sadece ulaşabileceği yere ulaşmak istiyordu... Bir avuç sevgi, bir avuç sıcaklığıydı dar zamanlarda savaşım içinde olduğu...
Her şeyin tutabildiği, tutunabildiği kadarı onundu...
Oysa aşk alınırken verilmesi gerekliydi... Oysa hayat sevmenin içinde kalanları zorlarken de sevmenin kutsallığına ulaştırırdı insanı... Sevmeye ve de sevilmeye istekli olanlardan biri olmak hayattan istenen çok bir şey değildi aslında...
Hangi isteğinin ardına bakabilmişti ki hangi isteğine koşulsuz bulaşmıştı...
Aslında zorluyordu zift kokulu kırık dökük, kırılmış ümitlerle dolu yolları...
Zorlamasına yürüyüp giden zamanın ardında kalanlardı aslında kırılıp döküldüğü her şey...
O bir yalnız candı...
O bir sevginin tutsağıydı...
Bir cana bir can lazım can dostum, derdi...
Tek nefeslik hayatını mutluluk nefeslerine adamıştı... Sevgiye adanmış hayatının darmadağın perişanlık anlarını yaşardı... Ve sadece sevmenin bedelini öderken, yalnızlık çerçevelerinde karartılmış resimleri ile duruyordu...
Belki artık her şeyi duırdurma zamanı, belki de rengarenk kalmış bütün anıları, resimleri yakma zamanı, belki de sevgiden vazgeçme zamanı...
Ama
kopuşturulamaz istekleri var sevmeye dahil, hayata dair ve ya saklı isteklere, isimlere dair...
Kendi kendine mırıldanmaya başladı... Belki de kendini yargılıyordu isteklerinin ardına bakarak...
Hadi bana bir şeyler söyle... Adından, yazından geceden bahset... Unutulmazları anlat... Unutamadıklarını anlat... Aşkın tılsımını, gecenin sesini, kayboluşları anlat... Bir de adını bende saklıyorum de...
De ki uyansın uykusuz gözler...
O artık uykusuzluğun sürgün gittiği geceleri yaşıyordu...
Sevmek var oluş zamanlarında top oynamayı severdi...
Kayıt Tarihi : 16.2.2011 14:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (3)