O tuşlarla oynamaya bayılırdık gizli gizli

İlyas Kaplan
1277

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

O tuşlarla oynamaya bayılırdık gizli gizli


çoğu zaman aklıma eski şarkılar gelir
şarkılar eski radyoları, eski sesleri çağrıştırır
şimdi o eski radyolar yok
eski sesler, eski şarkılar maalesef işitilmiyor pek

neden eski mobilyalı radyoları severiz
belki de radyolar bizi düne
çocukluğumuza götürdükleri içindir

çocukken en mutlu olduğum zamanlar
hafta sonları dedemin bahçesine gittiğim anlardı
yemyeşil ağaçların gölgesinde tavukların peşinde koşmak
dedemle beraber ağaçları ve çiçekleri tanımak
bahçeden nane ve maydanoz toplamak
bulunmaz bir nimetti

dünyayı yeni yeni öğrendiğimiz o çocukluk yaşında
bütün gün koşturup yorulduktan sonra
akşam ezanıyla eve gelirdik
dedemlerde kaldığımızda
akşam yemeği denildiğinde
hala aklıma
anneannemin kokusu bütün evi saran tereyağlı pilavı gelir

üç katlı bir evdi dedemin evi
hep birlikte yemek yerdi yengeler, dayılar, kuzenler
tam bir cümbüş havası
hatıralarımın en güzel mekanıdır o köy evi

akşam iyice ilerledikten sonra herkes kendi odasına çekilirdi
hep salondaki koltukta uyumayı severdim ben
o kocaman radyo vardı çünkü orada
sabah uyanıp gözlerimi hafiften araladığımda
her zamanki gibi erkenden kalktığını görürdüm dedemi

sırtında koyu lacivert yeleği
ayağında hafiften sürüklediği siyah deri terlikler
salonun baş köşesinde duran lambalı radyonun önüne gelir
radyonun kocaman yuvarlak düğmesinin sağa doğru bükerdi
arkadaşlarımıza bizim radyomuz pihilipis marka dediğimiz
önünde tuşları olan ahşap bir radyoydu

o zaman çıkan ses her daim aklımdadır
tok bir tıkır sesi
düğmeyi açtıktan sonra yine geldiği gibi yavaş yavaş
balkondaki sardunyalarını görmeye giderdi
hep lambalı radyodaydı benim gözüm

kardeşimle o tuşlarla oynamaya bayılırdık gizli gizli
radyonun hemen önünde
açma düğmesinin simetrik olarak tam karşısında bir lamba vardı
radyoda konuşan insanların sesinin gelmesi için
o lambanın renginin koyulaşması
dedemin söylediğine göre ısınması gerekiyormuş yani

ses, önce derin bir kuyudan çıkar gibi
biraz boğuk gelir
yavaş yavaş netleşirdi sonra
dedem her halükarda kanal ayarı yaptığı düğmeyi
sağa sola oynatırdı hafifçe

benim için bu kanal düğmesi
vizesiz, biletsiz dünyada yapılan bir yolculuktu
radyonun hemen önünde ışıklı alanda hareket eden bu çizgi
her kıpırdanışında bizim evimize getirirdi
anlamadığım dillerde konuşan insan seslerini
anneannem ara sıra gelir
radyonun üzerindeki ketenden yapılmış
etrafı dantelle süslenmiş örtüyü düzeltirdi

bugün dedemin o lambalı radyosu
benim evimin yine en güzel yerinde
lambası bozulduğu için çalışmıyor ama
ben çalışan bir başka radyo satın aldım
benim için radyo, mükemmel bir halk üniversitesiydi
bazen bir okuldu
icabında bir milleti başına toplayabilecek bir toplantı mekanıydı

neden hala radyo dinliyorum
ya da neden hala radyo bu kadar revaçta
çünkü radyo hayal gücümüzü çalıştırır
düşünmemizi sağlar
radyo, romandan uyarlanmış bir filmi seyretmek yerine
kitabın aslını okumak gibidir
biz sadece sesi duyarız
geri kalanı bizim hayal gücümüze kalmış

*
hafta sonları öğle olmadan başlayan radyo tiyatrolarını
annem ve kardeşlerimle beraber büyük bir heyecanla dinlerdik
okuldan döndüğümde
çocuk saatini hiç kaçırmazdım
çarşamba akşamları saat dokuz gibi
polisiye ve macera konulu radyo tiyatroları benim en çok sevdiklerimdi

büyükler ajans saatini hiç kaçırmazdı
o saatlerde hiç gürültü yapamazdık
dedem ajans dinlerdi…
çok severdi orhan boran ve yukiyi
arap bacılı uğurlugiller ailesini

o küçük radyolara sahipsek bizden mutlusu yoktu
geceleri radyoyla yatar, müzik dinlerdik
dinlerken uyuyakalırdık,
sabaha radyonun pili bitmiş olurdu tabi ki

bir de radyonun içindeki küçük adamlar kadınlar vardı
arkasını bir açan olsa da görsek diye hayal ettiğimiz
ben şarkı söyleyen kadınları hep pembe tuvaletli
sarışın minicik kadınlar olarak düşünürdüm
radyonun içini cüceler dünyası sanırdım

bir de şimdiki aklım olsaydı diye bir program vardı
bazen bizim evimizde
bazen ise komşu bir teyzenin evinde
bütün hanımlar oturur, bu programı dinlerlerdi
program bittikten sonra
ellerinde ince belli cam bardaklarıyla bir yandan çaylarını yudumlarken
bir yandan da heyecanla dinledikleri programın kritiğini yaparlardı

çok çok güzeldi o günler
radyoyla mutlu mesut yaşardık
aradan yıllar geçse de benim radyoya olan sevdam bitmedi
hatta daha da arttı
yıllarca yanımdan hiç ayırmadığım
avucum kadar bir radyom vardı
hatta çalışma hayatına başladığımda
anneme hediye olarak minik sevimli bir radyo almıştım

ne büyük heyecandı
belki bütün bu hissettiklerimden dolayı
her zaman radyoyu
radyo programlarını hep dinledim ve takip ettim

duygular, karakterler...
hepsini gözümüzün önünde
hepsi capcanlı
sanki ve böyle bir dünyanın içindeyiz hala
ilk çıktığında
içinde acaba küçük insanlar var mı diye düşünülen radyo
aslında büyük bir özgürlüktü o zamanlar

neden eski mobilyalı radyoları severiz hiç düşündünüz mü
belki de bu sorunun ilk aklımıza gelen cevabı
radyolar bizi düne
çocukluğumuza götürür de ondan
hasılı eski radyoları düşünmek bile
heyecan ve şevk veriyor hala…

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 4.7.2024 09:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!