bir ateş çiçeği sessizliği sardı
sarı sardunyalardan
ılık şarkılar içen şehrini.
şehla kahkahalar,
kıvrak gülüşler devri çoktan bitti
oynak suların sırtında
yitti lirik şiirlerin görkemi…
şehrinin mor damarlarında
şaha kalkan sarhoş kısraklar,
arkalarında bolca toynak
ve nal sesi bırakarak
gittiler yazın ruhunda derin izler bırakarak…
ve şehir
bir nehir gibi,
bir hayal, bir düş gibi
giydi elbisesini eylülün...
hükmü kalmadı artık
ne zambağın,
ne lalenin,
ne gülün.
sevgilim,
suz-i dilara peşrevim,
külbe-i ahzanım,
verilen tüm sevda sözleri gibi
bir şahmeranın ruhu delen
yalan gözleri gibi unutuldu
yaz bahçeleri…
silindi şehrin belleğinden
sıcak deniz akşamlarının koynunda raks eden
ince belli kıvrak hatıralar...
bir bir unutuldu
geçmiş yazın
kırmızı haz tortuları.
naz bahçelerinin tüm gülleri soldu.
kuğuların avuçları
gözyaşıyla, kederle doldu.
simdi senin üzüm suyuna bulanmış şehrinde
antik bir senfoni sessizliği var.
duyuyor bunu sağır saatler,
dilsiz takvimler.
bir iz kovalıyor aşkın başkentinde,
yazgına tanıklık eden
yapraklar, ıssız banklar, garlar, sokaklar…
derin bir sükun içinde.
her yanda gecikmişliğin esareti,
yokluğunun cesareti çarpıyor yüzüme…
sevgilim,
başkentim,
şimdi sana çıkıyor tüm çıkmaz sokaklar,
tüm yapraklar kirpiklerinden düşüyor.
sen de üşüyor ürkek kuşlar…
sevgilim,
nar çiçeğim,
fesleğen ve lavanta ve taflan
biraz uyku, çokça zehir
adı konulmamış bir nehir
gibi akıyorsa kirpiklerinde eylül
biliyorum ki gelen sensindir!
ve şehir,
derin bir sihir
coşkusuyla adına medhiyeler dizmektedir.
Kayıt Tarihi : 27.10.2021 17:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
beğeni ile okudum
dilinize sağlık
TÜM YORUMLAR (1)