Sabah çok erken kalkıp., kırlarda karınca yuvalarına giden bütün yolları ekmek kırıntıları ile döşeyeceğiz… Bu arada belki ellerimiz de birbirine değecek ve içimiz bir tuhaf olacak ama o an sadece gülümseyeceğiz… O kadar işte…
. ,
Biliyoruz., zaman çok hızlı akıp gidecek… Farkına varmayacağız havanın karardığının… Eğer arada fırsatını bulursak yuvadan bakışlarını uzatan yavru kuşların başlarını okşayıp onlara türkü söylemesini de öğreteceğiz… Ne güzel değil mi…
. ,
Sonra eve gelince bir çilingir sofrası kuracağız kendimize… Şöyle salata-peynir filan., hafif şeyler yani… Kuşlara öğrettiğimiz türküleri., bu defa biz-bize söyleyeceğiz sofra başında bir ağızdan… Arada dayayıp alnımızı birbirimize., kaybolacağız gözlerimizin içinde…
. ,
Beklemeden vaktimizin sarhoşluğa varmasını ve hiç bakmadan saatin kaç olduğuna., alıp ellerimizi-ellerimizin arasına sarılıp yatacağız… İçimiz belki gene bir tuhaf olacak ama., o kadar işte...
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta