Bir zamanlar ölü bir kuzgun tünemişti,
Kasvetli bir gecede aklımın eşiğine,
Bedeni gözlerim gibi karanlık,
Ve parlaklıktan yoksundu.
Hüzünlü bir türkü yükseldi gagasından,
-Ah, kuzgun beni ağlatıyordu-
Körelmiş bir gururu olan bir adam gibi bağırıyordu:
“Kan toprağı ıslatır,
Kalk mezarından!”
Şüphesiz cep saatim kadar yanılıyordu.
Kandırılmış kuzgunun anlattığı masallardan,
Daha gerçekti, sadece ruhum.
-O gece Tanrı'ya olan saygımı kaybettim-
Birisi hevesle toprağımı kazmaya başladı,
Titreşen bir meşale,
Doğduğum güne doğru titreyerek,
Özleriyle gençliğimi ağlatarak.
Vahşi doğanın gölgesinde birlikte öldüler,
Ay ışığı canını aldı, senin sahtenin,
Ve kalan saatlerini ruhuma armağan etti,
Uykusuz uykudan tozlu toprakta uyandım.
-Benimki ateşli bir dirilişti-
Hiç bitmeyecek dediler, araf zamanı,
Şimdi bütün sabah yıldızları benim emrimde,
Ve göğün bütün soğukluğu içime girdi.
Hayat dediğin,
Uzun bir soğuk algınlığı değil mi?
Solgunumla bin yıllık kavga aynı mezarlıkta,
Selvi gölgesinde kurtuluşumla kol kola,
Ağladıkça kalbimin yerinden çıktığını hissettim.
Ahlaki peygamberler vb.,
Nerede yaşıyor,
Yokluğa.
Bir deli yanımda dans ederken,
Kafasındaki sahte taç yüzünden,
Belli ki gurur duyuyordu.
“Bu gece ibadet etmenize izin verilmiyor,
Benimkinden başka idole!”
Bütün ülke şu sloganı duydu:
Gün boyu gül yapraklarından kaçtı,
Geceleri dikenler üzerinde uyudu.
Yalnızlığın müziği,
Görünürde yükseliyordu,
Ve daha büyük hiçbir şeye izin verilmedi.
İblislerle aynı yataklarda hükümdarlar,
Gözümün önünde çocuklar düşüyordu cennete,
Anlaşılmaz bir tuhaflık vardı.
Utanç içinde kıvranan ölümü izlediğimde,
Pekala, kendi kendime mırıldandım,
İsrafil neyi bekliyordu?
Kayıt Tarihi : 16.3.2023 11:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!